Cumartesi İçimden bir ses “Hayatının rolü Türkiye’de” diyor

İçimden bir ses “Hayatının rolü Türkiye’de” diyor

26.11.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Almanya’dan gelen ‘ikinci nesil’ oyunculara bir yenisi eklenmek üzere. Türk baba ve Alman annenin kızı Ayşe Bosse haftaya vizyona girecek “Entelköy Efeköy’e Karşı”da başrolde: “Türkiye dizilerinde yabancı uyruklu oyuncu trendi var. Ama Türkiye’ye tam zamanlı yerleşemem”

İçimden bir ses “Hayatının rolü Türkiye’de” diyor

Muhteşem Yüzyıl”ın Hürrem’i Meryem Uzerli’nin aksanını sevimli buluyorsanız bir de Ayşe Bosse’ye kulak verin. Bosse önümüzdeki cuma vizyona girecek olan “Entelköy Efeköy’e Karşı” filminin başrol oyuncularından. Türk bir babayla Alman bir annenin kızı. Hamburg’da yaşıyor ama en büyük aşkı İstanbul. Galata Köprüsü’nde balık tutmaya, İstiklal Caddesi’ndeki ikinci el dükkanlarını gezmeye ve Moda’da çay bahçesinde oturup denizi izlemeye bayılıyor. Ayşe çok sempatik biri, inanılmaz güler yüzlü. Fotoğraf çekimi için sarı yağmurluğu ve çizmeleriyle köprüyü baştan başa yürümek zorunda kalmasına, etraftan atılan laflara rağmen sempatisinden hiçbir şey kaybetmedi. Sadece bir ara “Almanya’da erkekler daha utangaç. Burada şu yaşlı amca bile bana göz kırpabiliyor hiç çekinmeden” dedi ve bastı kahkahayı.

Haberin Devamı

* Almanya’da oyunculuk yapıyorsunuz. Türkiye’deki ilk işiniz “Entelköy Efeköy’e Karşı” mı?

Başka bir denemem de oldu. Beş sene önce Türkan Şoray’ın “Vurgun” adında bir dizisi çekiliyordu Bodrum’da. Almanya’dan gelen Türk kızını canlandıracaktım. Talihsizlikler oldu ve dizi yayımlanmadı. O dönemde yönetmen Yüksel Aksu ile tanıştım. Derken birkaç ay önce telefon çaldı ve bu proje için beni düşündüğünü söylediler. Atlayıp geldim.

* Çekimler nasıl geçti?

Türklerin misafirverperliği hiçbir yerde yok. Beni ailemden uzağım diye daha da sahiplendiler. “Artık bizim kızımız oldun” diyorlar. Çok enteresan bir şey köylülerle film çekmek. Aralarında hayatında ilk defa kamera görenler vardı. Başta utandılar ama zamanla alıştılar. Mesela haftaya Muğla’da galamız var. Dün köyden bir abi aradı. “Dana keseceğiz. Sucuk ister misiniz? Kaç kilo yaptırayım?” dedi. İki kilo istedim, galaya getirecek.

* Canlandırdığınız karakterden bahsedelim biraz da. Katherine nasıl bir kadın?

Katrin tam bir Alman, yani benim gibi yarı Türk değil. Çok sıcakkanlı ve çevreye karşı duyarlı biri. Bu açılardan benziyoruz. Aktivist bir annesi var. Onunla çocukken Caretta Caretta’lar için Türkiye’ye geliyor ve buraya âşık oluyor. Politika okuduktan sonra da İstanbul’a yerleşiyor. Köye göçmesi de şöyle: Arkadaşlarıyla kafede sohbet ederken şehirden ne kadar sıkıldıklarından bahsediyorlar. “Haydi Ege’de bir kasabaya yerleşip organik tarım yapalım” diyerek göçüyorlar.

“Meryem Uzerli ile kıyaslanmayı saçma buluyorum”

* Şu sıralar dizilerdeki yabancı aksanlı oyuncular çok popüler. Size de teklif gelse Türkiye’ye yerleşir misiniz?

Meryem Uzerli’den bahsediyorsunuz herhalde. Evet böyle bir trend var. Ancak tam olarak yerleşemem çünkü kızım ve kocam orada. Kızım Mavi 5 yaşında. Ama tabii ki iyi bir dizi teklifi gelirse hayır da diyemem. Uçakta yaşamayı göze alırım.

* Meryem Uzerli ile tanışıyor musunuz?

O da Hamburg’dan gelmiş ama birebir tanımıyorum. İkimizi kıyaslamaya çalıştıkları saçma bir haber okumuştum gazetede. Yarı Almanız, aynı şehirden geliyoruz ama başka ortak bir noktamız yok. Ha
benim de göbek adım Meryem bu arada. Bu da ortak
bir nokta tabii! Bir de Sibel Kekilli meselesi var.
Onunla ilgili sorular da geliyor. Tanıyorum. Aynı yoga sınıfına gidiyorduk. Mütevazı bir tip. Çok da başarılı. Yeni filmini izledim, bayıldım.

“Bu ülkeyi tanımak istedim, 19 yaşındayken sırt çantamla gelmiştim”

* Ailenizde başka oyuncu var mı?

Babam cerrah, annem anaokulu öğretmeni. Babam Karadenizli. Üniversiteden sonra Almanya’da çalışmaya başlamış, annem de aynı hastanede öğretmenlik yapıyormuş. Bir abim bir de ablam var. İkisi de özel sektörde çalışıyor. Yani benden başka sanatla ilgilenen kimse yok ailede.

* Eşiniz ne iş yapıyor?

Müzisyen. Çok popüler değil ama Almanya’da kendine has bir dinleyici kitlesine sahip. Bosse adında bir grubu var. Ben de bir konserinde görüp âşık olmuştum ona.

* Oldukça tanınan bir modelmişsiniz...

Hiçbir zaman top model olmadım ama tanınan bir tiptim. Saçlarımı kısacık kestirmiştim, o dönem Almanya’da kısa saçlı model çok azdı. Bu beni bir anda popüler yapmıştı. Dünyaca ünlü firmaların defilelerine çıktım, dergilere kapak oldum ama bir anda modellikten bıktığımı fark ettim. Tam bir işte ilerlemeye başlıyorum, pat diye sıkılıyorum. Mesela lisede Alman Dili Edebiyatı okumaya karar vermiştim, iki sene üniversiteye gittim, sıkıldım. Babama “Beni Türkiye’ye yolla. Orayı tanımak istiyorum” dedim. Sırtımda çantamla 19 yaşında hiç tanımadığım bir ülkeye geldim. Moda fotoğrafçılığını merak ediyordum, tanıdıklar vasıtasıyla Tamer Yılmaz’ın yanında çalışmaya başladım. Bir gün Tamer fotoğraflarımı çekti ve onun sayesinde Neşe Erberk’in ajansına kayıt oldum.

* Oyuncu olmak da öyle pat diye mi geldi aklınıza?

Aynen öyle. İnsanlar “Yeteneklisin” diyordu. Bir arkadaşım oyunculuk kursuna gitmeye başladı ben de ona eşlik ettim. Kursu da ilk dönem sonunda bıraktım. Yaşım 25 olmuştu bir an önce çalışmam gerekiyordu. Öğrenci filmleri ve reklamlar derken popüler dizilerde yardımcı kadın oyuncu olarak boy gösterdim. Ama bana sorarsanız esas patlamamı henüz yaşamadım. İçimden bir ses hayatımın rolünün beni Türkiye’de beklediğini söylüyor.