Şişirme teknolojiler etrafımızı kuşatıyor...

Teknoloji haberlerine ilginin magazin haberleriyle yarışmaya başladığını biliyor muydunuz? Özellikle batı ülkelerinde son teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek ‘cool’ olmanın yeni biçimi haline geldi. Üstelik her şeye bağlı cihazlarımızla bilim kurguya yakın hayatlar sürmeye başladık. Öte yanda insanlığın, küresel sistemin ve doğal çevrenin gidişatına bakınca iyi bir tablo görmüyoruz. Böylesi bir iklimde insana ümit veren, moral aşılayan somut şeylerin başında bilimsel ve teknolojik gelişmeler yer alıyor. İlham verici buluşlar ve fikirler insanlığa iyi geliyor. Neticede sonsuz yaşamayı hayal eden de bilimden medet umuyor, Dünya’da aradığını bulamayıp Mars’a kaçmayı düşünen de...

Hal böyle olunca girişimci şirketler de insanların bilim ve teknolojiye olan ‘bilgisiz merakını’ kâra dönüştürmenin yollarını keşfeder oldu. Etiketinde ‘bilimsel’ yazan ürün ve hizmetlere daha fazla güvenmeye meyilli tüketicileri hedefliyorlar. Başlıktaki şişirme sözcüğü işte bunu ifade ediyor: Henüz hiç hazır olmadığı halde heyecan verici biçimde sunulan teknolojiler...

DNA çöpçatanlığı başladı

Son tüketiciye yönelik genetik teknolojisi bunlardan biri. Doğruluk payı şaibeli ama çekici ürünler ortaya konulabiliyor. Amerika’da yeni kurulan Pheramor buna iyi bir örnek. DNA analizi marifetiyle eş bulma imkanı sunuyor. 19.99 dolar karşılığında tükürük örneği yollayarak üye oluyorsunuz. İsmini memelilerin çiftleşme döneminde salgıladıkları koku molekülü feromon ve aşk anlamına gelen amor kelimelerinden alıyor. Gelgelelim insan DNA’sı ve eş bulma tercihleri konusunda yeterince bilimsel bulgu yok. Doğal seçilimin çiftleşme esnasında genetik olarak farklı olana yöneldiği biliniyor ve feremonların bu bilgiyi ilettiği düşünülüyor. Pheramor, bu mantıkla DNA yapısı en farklı çiftlerin birbirlerini çekici bulacağını tahmin ediyor ve ‘uyumsuzları’ eşleştiriyor.

Beyni bilgisayara aktarmak

50 yıl içinde insan beyninin bilgisayara aktarılabileceğine dair haberleri mutlaka görmüşsünüzdür. Olacak iş değil. Beyin, nasıl işlediğine dair en az bilgiye sahip olduğumuz organ. Hafızayı anlamak bir yana dursun bilinç nedir, nerede bulunur hakkında en ufak bir bilimsel kanıtımız bulunmuyor. Tek kesin bilgi: “Düşünüyoruz öyleyse varız”. Ötesi yok. Hal böyleyken insan beynini bilgisayarla eşlemek gibi kavramlar, ilgi toplamayı seven teknoloji duayenlerinin fantazilerinden öteye gidemiyor.

Sürücüsüz araçlara daha var

Sürücüsüz otomobiller de bir başka balon. Teknolojinin kendisi değil ancak etrafında yaratılan heyecan fazlasıyla şişme. Sektördeki çoğu marka ilk ve öncü olmak istiyor. Bunun için yapay bir heyecan dalgası üzerinde ilerliyor ve acele ediyorlar. Nitekim Amerika’da sürücüsüz araçlara halka açık alanda test izni henüz yeni verilmişti ki ilk ölümlü kaza haberi geldi. Dünyaca ünlü bir özel taksi firmasının Arizona’daki deneme sürüşünde sistem kilitlendi. Sürücüsüz araç yoldan geçen 49 yaşındaki talihsiz kadına çarparak ölümüne sebep oldu. Kazanın sürücüsüz araç sektörünü birkaç daha yıl geriye atabileceği düşünülüyor.

Gerçek bilgiye ulaşmak mümkün

Bilim ve teknoloji gerçekten de dünyanın umudu olabilir, doğru kullanıldığında çevreyi ve insanlığı kurtarabilir, kolektif bilinci çok ilerilere taşıyabilir. Madalyonun diğer yüzündeyse tüketim illüzyonlarına ve bilgi manipülasyonuna kapılma ihtimali bulunuyor. Siz de balonun içine girmek istemiyorsanız gerçek bilginin peşine düşmekten çekinmeyin ve sezgilerinize güvenin. Doğru ile yanlışı kısa sürede ayırmaya başladığınızı göreceksiniz.