Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr – İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa cephesinde savaş sona erdiğinde Almanya ikiye bölünmüş, Batı Almanya Amerikan idaresine girerken Doğu Almanya ise Sovyetler Birliği’nin kontrolünde kalmıştı. Soğuk Savaş’ın başlamasıyla birlikte bu bölünme daha da ileri giderek her iki tarafında farklı ideolojilerle yönetilen ülkelere dönüşmesine neden oldu. Batı Almanya, Federal Almanya Cumhuriyeti adını alarak Batı dünyasının bir parçası olurken, Doğu Almanya ise Alman Demokratik Cumhuriyeti adıyla Doğu Bloku’nun bir parçası oldu. Bu bölünme yalnızca Almanya ile sınırlı değildi, başkent Berlin de Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldı. 1961’de Berlin Duvarı’nın inşa edilmesiyle bu bölünme, Soğuk Savaş’ın en sembolik olaylarından biri hâline geldi.

Soğuk Savaş yıllarında Berlin, olası bir savaşın ilk cephelerinden biri olacağı için hem ABD hem de Sovyetler Birliği’nin en kritik gördüğü alanlardan biriydi. Batı Berlin, Batı dünyası tarafından 'Komünizm denizinin ortasındaki bir ada' olarak görülüyordu ve bu nedenle ABD ile müttefikleri için önemli bir vitrin görevi görüyordu. Dolayısıyla Doğu Berlin de Batı Berlin’den geri kalmamalıydı. Tüm bu gerilimin ortasında şehrin iki yakası da bir rekabet içindeydi. Bu rekabetin içine hayvanat bahçeleri de dahil oldu.
'HAYVANAT BAHÇESİ SAVAŞI'
Doğu ve Batı Almanya arasındaki 'hayvanat bahçesi savaşı', her iki tarafın da Alman kültürel mirasına sahip çıkma çabasıyla başladı. Alman kültüründe hayvanlar ve doğa önemli bir yere sahipti. 1844 yılında Berlin’de açılan Zoologischer Garten Berlin (Berlin Zoolojik Bahçesi) bunun en önemli sembollerinden biriydi. O dönemde dünyanın en fazla biyolojik çeşitliliğine sahip hayvanat bahçesi olan Zoologischer Garten, İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefikler tarafından ağır şekilde bombalanmış ve yaklaşık 3 bin 700 hayvandan yalnızca 91’i hayatta kalmıştı. Şehrin bölünmesiyle birlikte Zoologischer Garten, Batı Berlin sınırları içinde kaldı. Doğu Almanya ise Berlin’deki tek hayvanat bahçesinin Batı Berlin’de bulunmasına izin veremezdi. Alman mirasını sürdürmek isteyen Doğu Almanya, kendi bölgesinde mutlaka bir hayvanat bahçesine sahip olmalıydı. 
Berlin Zoolojik Bahçesi
1955 yılına gelindiğinde Doğu Almanya’nın Batı’ya vereceği cevap hazırdı. Doğu Berlin’deki Friedrichsfelde Sarayı’nın çevresinde yapılan çalışmaların ardından Tierpark Berlin açıldı. Avrupa’nın en büyük hayvanat bahçesi olan bu tesis, Batı’daki benzerine oranla daha yeni ve modern bir görünüme sahipti. Hayvanların tutulduğu barınaklar da Batı Berlin’deki Zoologischer Garten’den çok daha genişti. Tierpark Berlin, bu hâliyle rakibinden yaklaşık üç kat büyüktü. Doğu Almanya hükümetinin halkına verdiği mesaj netti: “Özgür görünmeliydi; herkesin yeterli alanı vardı.”
'PANDALARI KGB ÖLDÜRDÜ'
Doğu ve Batı Berlin arasındaki hayvanat bahçesi rekabeti yalnızca bununla sınırlı kalmadı. Zoologischer Garten’in yöneticisi ile Tierpark’ın yöneticisi arasında adeta bir 'hayvan toplama yarışı' başladı. ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki nükleer rekabetin en gergin olduğu yıllarda, Doğu ve Batı Berlin hayvanat bahçeleri de daha fazla tür sergileyebilmek için yarışıyordu. 
Tierpark Berlin
Her iki hayvanat bahçesinde de Berlin’in simgesi olan ayılar bulunuyordu. Koleksiyon yarışı ideolojik bir mücadeleye dönüştüğü için kimi zaman farklı devlet kurumları tarafından fonlanıyordu. Doğu Berlin’deki Tierpark’taki ayılar, Doğu Almanya istihbaratı STASI’nin bütçesiyle alınmıştı. Rekabet, farklı ülkelerden gelen hediyelerle de besleniyordu. Vietnamlı Komünist lider Ho Chi Minh, Tierpark Berlin’de sergilenmesi için Doğu Almanya’ya iki yaşında bir fil hediye etmişti.
1962’de ABD Başkanı John F. Kennedy’nin kardeşi ve ABD Başsavcısı Robert F. Kennedy, Batı Berlin’deki Zoologischer Garten’e ABD’nin simgesi olan bir kel kartal bağışladı. Kartal, iki yıl sonra çeşitli hastalıklardan ölmüş olsa da bu durum bir süre Batı Berlinlilerden gizlendi. Daha genç bir kartal, Kennedy’nin bağışladığı hayvanın yerine konularak halka gösterildi. Çin’den Batı Berlin’e hediye edilen Tjen Tjen adlı panda ise 1984’te öldüğünde, KGB’nin pandayı 'komünist Doğu yerine Batı Berlin’e gittiği için öldürdüğü' yönünde söylentiler yayıldı. Oysa panda, viral bir enfeksiyon nedeniyle ölmüştü.
Takvimler 1989 yılını gösterdiğinde Sovyetler Birliği için yolun sonu görünmeye başlamıştı ve bunun en net göstergelerinden biri de Berlin Duvarı’nın yıkılması oldu. Duvarın yıkılmasından bir yıl sonra, 1990’da Doğu ve Batı Almanya birleşti. 1991’de Sovyetler Birliği resmen dağıldı ve Soğuk Savaş sona erdi. Duvar yıkıldıktan sonra şehirde iki hayvanat bahçesinin bulunması 'fazlalık' olarak görüldü ve hangisinin kapatılacağı konusunda büyük tartışmalar yaşandı. Ancak bu tartışmalar sonuçsuz kaldı ve her iki hayvanat bahçesinin de açık kalmasına karar verildi. Bugün Berlin’deki iki hayvanat bahçesi, Soğuk Savaş ve bölünme döneminden geriye kalan en canlı izlerden biri olarak varlığını sürdürüyor. Şehirde, hayvanat bahçeleri gibi benzer hikâyelere sahip müzeler, opera binaları, stadyumlar ve daha birçok yapı da hâlâ ayakta.