09.05.2018 - 01:40 | Son Güncellenme:
Fatih Tanfer: Göztepe, kazanacağı 3 puanla 5. sıraya yerleşeceği Evkur Yeni Malatyaspor karşısında istediğini elde edemedi. Maçın tek kelimeyle özetlenmesi istenirse, iki puan kaybetmedi bir puan kazandı. Çünkü Göztepe’nin bilidiğimiz kompakt, mücadeleci ve dikine oyun anlayışı malesef yoktu. Göztepe bu maçta kendi oyununu oynayamadı. Bunun birçok nedeni vardı. Öncelikle rakibin pas bağlantılarını kesemedi. Boş alan bıraktı. Defansının arkasına atılan toplarda kademe yoktu. Bunun sonucunda Malatya’nın direkten dönen şutları, Beto’nun çizgi üzerinden çıkardığı mutlak gol ve yaptığı kurtarışlar... Nedense top kayıpları çoktu. Castro, stoperlerin arasına gelip oyun kuruculuk görevi yapmaya çalıştı. Hakikaten çok koştu ama takıma etkisi az oldu. Malatyaspor’da 27 numaralı ligin iyi sağbeklerinden biri olan Issam Chebake’i, Tayfur kontrol etmeye çalıştı. Hücum aksiyonlarında etkili olamadı. Ghilass, rakip defansın stoperi Sadık tarafından yakın ve sıkı markaj ile adeta pasifize oldu. Göztepe, ne orta alanda ne adam savunmasında ne de hücumda yoktu. Pas trafiğini yapamadı. Orta alanda Poko çok mücadele etti ancak çok da top kaybetti. Demba Ba oyuna girdikten sonra istediği topları da alamadı. Takım halinde hücum etkinliği yoktu. Yine yazmak zorundayım, Göztepe’de bazı oyuncuların dalgalı ve olumsuz performansları istenilmeyen bu sonucun elde edilmesinin nedenleriydi. Malesef haftalar önce söylediğimi yineliyorum. Göztepe gelecek sene takımını kurmak adına bu performansta bazı futbolcuların referansı olacaktır. Malatyaspor karşısında bildiğimiz ve hepimizin hoşuna giden Göztepe bu maçta yoktu. Mücadele etmedi mi? Etti. Koşmadı mı? Koştu. Ancak yetenekler devreye giremedi ve beşincilik şansını bu maçlık kaçırdı. Elbette Göztepe seyircisinin 90 dakika boyunca küfürsüz ve Fair Play ruhuna uygun yaptığı müthiş destekten bahsetmeden geçmek taraftara saygısızlık olurdu. Hakikaten Türkiye’deki futbolseverlerin hayranlığını boşuna hak etmemişler.
Yine galip gelen tribünler
Mehmet Demirtaş: Sezon başından itibaren Göztepe’nin Süper Lig’e çıktığı ilk sezonda göstermiş olduğu performans, büyük taraftarının muhteşem şovlarıyla Türkiye’ye örnek olduğu kaçınılamaz. Geçmişe baktığımızda Süper Lig’e çıkan çoğu takımın ilk yıllarında hüsrana uğradığını görüyoruz. Ancak sarı kırmızılılar güçlü yönetimi ve doğru politikalarıyla başarıdan başarıya koştular. Kalır mı? Düşer mi? söylemlerinin arasında Avrupa’ya bile göz kırptılar. Bizlere de bu gurur yeter. Elbette ilk yılında Avrupa Kupaları’na katılmasıyla da bu başarılarla dolu sezonu taçlandırmış olacaklar. Göztepe'nin Trabzonspor'la yaptığı beşincilik yarışında Malatyaspor'u mutlaka yenmesi gerekiyordu. Ancak olmadı 1 puana razı oldu. Direkten dönen toplar, Kosanovic'in ikramını yan direğe nişanlayan Adem ve Beto'nun çizgiden çıkardığı topla Göztepe bir puan alarak Avrupa yolunda avantaj kaybetti. Sarı kırmızılılar dün gerçekten kötü günündeydi. Sahada puan kaybettiler ancak tribünde her zamanki gibi muhteşem taraftarı yine galip geldi. Malatya maçı tribünler renkli görüntülere sahne oldu. Böyle sevgiye bir galibiyet yakışırdı, futbolcular karşılık veremedi.
Bülent Buda: Kırk puanı gördüğümüzde derin bir oh çektik. Süper Lig’in ilk yılında yeniden biçimlendirilmiş bir takımla lige tutunmak büyük başarıydı. Bu kadarı da bizim için yeterliydi. Sonra baktık ki puan 50’ye dayandı. Yeni bir heyecan sardı bünyemizi. ‘Avrupa neden olmasın?’ dileğini bayağı istekli, ciddi olarak seslendirmeye başladık. Malatya karşısında ilk yarıda takım halinde bir yetersizlik gözlendi. Orta alanda, atakta, pas geçişlerinde, pozisyon üretmede sıkıntı gözlendiği gibi bu yarıda konuk Malatya’nın topu Göztepe’ye tam 4 dakika göstermediği aşamada mükemmel bir şutla bir de direkten dönen topu vardı. İkinci yarı yine atmaktan çok dışarı vurmanın zor olduğu pozisyonda Malatyalı futbolcular iki net pozisyonu direğe nişanladılar. Bir de üstüne Adem Büyük’ün gollük kafa vuruşunu Beto çizgide önledi. Göztepe bu yarıda da pozisyon üretiminde kısırdı ve de alışılmışın dışında savunmada yalpaladı. Çok çalışan koşan Poko ve Castro’da yorgunluk, uçlarda pozisyon üretiminde sorunlar vardı. İki maç daha kaldı. Avrupa umudu sürüyor. Bence yitirilmiş iki puan değil kazanılmış bir puan var. Ucuna kadar gelmişseniz vazgeçmek olmaz.
Akhisar bıçak sırtında
Bülent Buda: İki hızlandırılmış gol ardından, Soner’in gole dönüştüremediği penaltı. Ve de Okan Hoca’nın ilk 11 tercihi ile boyuna hamle dakikaları. Bence sonucu etkiledi. Oysa lider Galatasaray’ın oynadığı futbol sıralamadaki konumuyla örtüşmüyor. Erken iki farka karşın Akhisar en azından eşitliğe ulaşır ve de konuğunu ikinci bir düş kırıklığıyla gönderirdi İstanbul’a. Özellikle maçın ikinci yarısında topa sahip olmada, atak sayısında, pozisyonunda Akhisar açık ara önde. Bu baş kaldırı bir biçimde kalesinde iki erken gol görerek üretimsiz tüketilen ilk yarıya karşın bir dışa vurum olarak nitelenebilir. Lakin ben yine o Rodrigues’in iki hızlı golüne takılı kaldım. Maçın adamı seçilen iki golü dışında ortalarda yoktu aslında. Futbol böyle birşey gol atan maçın adamı oluyor. Neyse bizim sorunumuz Akhisar. Bu arada unutuyordum. Bence maçın kırılma dakikası Muslera’nın iki hamleyle mutlak golü önleyişi. En az bir puan kaçtı. Gerçekten üzgünüm.....
Fatih Tanfer: Akhisarspor maçın ilk 15 dakikasında defansının dengesiz ve hazırlıksız yakalandığı pozisyonlara birde Dany’nin bireysel hataları eklenince maça adeta 2-0 mağlup başladı. Sonrası herkes fark beklerken Akhisarspor fizik ve mücadele gücüyle direnmeye başladı. Hatta maça ağırlığını koydu. Soner’in ayağından da penaltı kaçırdı. İkinci yarı sürekli Galatasaray’ın üstüne gitti. Oyunu forse etti. Agresif ve hırslı anlayışla oynadı. En önemlisi hücumda genişlik sağlayınca Galatasaray defansının dengesi bozuldu. Muslera devreye girdi yaptığı kurtarışlarla Galatasaray’ı ayakta tuttu. Oynanan oyun, mücadele ve hırs iyiydi. Sonuca bakacak olursak maalesef yine puan alamadı. Son iki haftaya giriyoruz. Kalan 2 maç, Kayseri deplasman ve Osmanlı evinde oynayacak (Türkiye Kupasındaki finalde başarılar diliyoruz.) Ancak Akhisar’ın kesinlikle en az 3 puan alması şart. Yönetim ve oyun anlayışına büyük hayranlık duyduğumuz Akhisarspor için artık çanlar çalıyor. Bunu söylemek zorundayız. Kayserispor deplasmanında puan ve puanlar almasının önemi artık iyice arttı. Gelecek hafta Osmanlıspor’un Beşiktaş’la oynayacağı maç sonrası elbette başka yorumlarımız olacak. Ancak Akhisarspor daha fazla dikkatli olmalı.
Gençlere sahip çıkın
Bülent Buda: Balıkesirspor maçını bitimine kadar keyifle, övünç duyarak izledim genç adamları. Bu maç salt, genç Ulaş’ın golü attıktan sonraki yüzündeki sevinci,coşkuyu görmek için bile izlenir. Kalesinde gördüğü her golden sonra içten üzüntüsünü yüreğine gömen kaleci Zafer için izlenir. Haftalardır vurguluyorum. Bu çocukların birlikte oynadıkları süreç yenilgilere karşın olgunlaştırdı, geliştirdi onları. Manisa’yı yönetenler bu takımı bir arada tutsun her biri dağılmasınlar başka yerlere. Bu çocuklar bu takımı düştüğü yerden alır geldiği yere taşır..
Fatih Tanfer: Geçen gün saygı değer bir okuyucum ‘Manisa 3 golden az gol yemiyor ancak yorumlarınızda oyunculara övgüler yağdırıyorsunuz’ dedi. Bizim bir genel felsefemiz vardır. Biz sahanın içine bakarız. İşimiz polemik değil. Yoksa bizde biliyoruz Manisa’dan 20 futbolcu gitti hepsi sorun yaşadılar. Bunların nedeni neydi, sorumlular kimdi? diye her hafta burda sorular sorabiliriz. Manisa’nın yerel basını bunu zaten her gün soruyor. Biz yüreklerini sahaya koyup terinin son damlasına kadar akıtan lisans paralarını babalarının verdiği bu yürekli gençlerin yanındayız. Bizim işimiz sahada oynanan futbol. Bülent Abim reçeteyi verdi. Manisaspor geleceğini kurtarmak istiyorsa, bu gençlerde onun geleceğidir.
Off yine 53 puan!
Bülent Buda: Bir söylenti dolaşıyor futbol aleminde. Seyit Mehmet Özkan ‘Altınordu’nun Süper Lig’e çıkmasını istemiyor.’ Neresinden tutsan bir parçası elinde kalıyor. Ya da öyle kabul edersek şöyle dememiz gerekiyor. Altınordu’nun Erzurum karşısında biri eşitlik golü, tam 6 net mermi gibi direkleri yalayan gollük vuruşu var. Maçın neredeyse %90 bölümünde baskılı oynayan, pas yapan, gol arayan ama atamayan bu takımın futbolcuları o vuruşları bilinçli olarak mı dışarıya gönderdiler? Tam 6 yıldır Seyit Mehmet Özkan önderliğinde Altınordu’yu izleyenler adeta futbola doydu. Evet bu kentte ağzı olan konuşuyor. Ama tribünlere gelme zahmetine katlanamıyor. Yinede konuşuyor. Öncelikle Seyit Mehmet Özkan, Hüseyin Eroğlu’yla arkadaşları ve de tüm kulüp çalışanları ile iyi yürekli hepsi birer birer tam bir sportmen olan, profesyonel futbolcuları kutluyorum. Onları izlerken de bu oyunu seviyorum.
Fatih Tanfer: Altınordu’yu futbolun doğrularına inanan projeleri ve katkıları nedeniyle çok seviyoruz. Son 3 yıldır 53 puana takılıyor ve hep averajla kaybediyor. Altınordu’yu seyredenler bilir pas oyununu en iyi yapan takımlarından birisi. Fizik kondisyonu, yeteneği ve en önemlisi iyi performasında tek eksiklik futbol şansı. Altınordu evinde kendisi adına hayati önem taşıyan maçları kazanamıyor. Son örneği de Erzurumspor. Erzurumspor’a beraberlik yetmesi, sonrası Nobre’nin golü bulması direncini artırdı. Peki Altınordu ne yaptı? Futbolun bütün doğrularını yaptı. Erzurumspor ise tempoyu düşürmeye çalıştı. Kerim’in ayağından golü bulduktan sonra sadece son 5 dakikada 3 tane net gol pozisyonu kaçırdı. Skor ne olursa olsun Altınordu oyunu bırakmıyor. Ancak galiba birazda bundan sonra futbol şansı gerekli...
Mehmet Demirtaş: Kim ne derse desin başta Teknik Direktör Hüseyin Eroğlu ve ekibiyle birlikte terinin son damlasına kadar sahada mücadele eden bu gençlerin çabası en büyük alkışı sonuna kadar hak ediyor. Üç sezondur yaşadıkları şansızlık ile yine Play Off kapısından döndüler ancak bizlere ve Türk halkına altyapının önemini çok güzel örneklerle sunduklarını belirtmek isterim. Bu sene yine olmadı ancak önümüzdeki yıl çok daha tecrübeli ve seyir zevki yüksek bir Altınordu seyredeceğimiz garanti.
Denizli’de mucize gerçekleşti
Bülent Buda: Geçtiğimiz hafta vurgulamıştım. Denizli’yi bu yıl ligde tutan yönetimin ligin ikinci yarısında yaptığı transfer hamleleri ile o aşamada yapılan futbolcu seçimleridir. Tüm takım birlikte çaba göstererek ligde kaldılar elbette. Lakin transferdeki o isimleri seçen ve de transferleri gerçekleştirenleri de kutlamalıyız. Denizli sanayisi, turizmi, ihracat potansiyeli olarak Anadolu Kaplanlarının önemli bir üyesi olarak bilinir. Kent ayrıca futbolu sever ve onunla yatıp kalkar. Bu takım düşmemeye değil Süper Lig’e çıkmaya oynamalıdır. Ve de bunu başarabilecek potansiyeli kendinde barındırmalıdır.
Fatih Tanfer: Bülent Abim’in bıraktığı yerden devam edeyim. Bu takımın yeri Süper Lig olmalıdır diyor. İkinci yarıdaki doğru transferler, doğru yönetim ve sonuçta alınan puanlar ortada. Sezon başından bu başarıyı elde etseydi puan cetveline bakınca görüyoruz ki ilk ikiyi bile zorlama şansı vardı. Ancak bizim işimiz hayal değil gerçeklerle olduğuna göre ikinci yarı tüm oyuncular her mevkiide sorumluluk alıp büyük bir takımdaşlık örneği gösterdi. Mehmet Akyüz, İsmail Aissati büyük çıkış yaparken tüm oyuncular disiplinli bir oyun anlayışı ve asla pes etmeme duygusuyla oynadılar ve başardılar. İkinci yarıda böylesi güzellikler yapılabiliyorsa yeni sezonda, sezon başından itibaren Denizli’nin hak ettiği yere gelmesi için planlamalar yapılmalıdır. Kısacası herkesin düşer dediği Denizlispor mucizeyi gerçekleştirdi ve ligde kaldı.
Mehmet Demirtaş: Denizlispor ligin son maçını deplasmanda Boluspor ile oynadı. Maç içinde birçok pozisyon kaçıran Denizlispor futbolcuları ligin bitmesi ile ligde kaldı. Haftalar önce düşmesine kesin gözüyle bakılan yeşil siyahlılar inancını kaybetmedi, çok çalıştı ve başardı. Fatih Hoca’nın da hakkını vermek gerekiyor, zaman zaman yanlış oyuncu kararları olsa da öğrencilerini maç maç hazırladı. 12 haftada 21 puan alınmasının baş rolündeydi. Bu sezon bitti. Dileğimiz, seçilecek yeni yönetimle birlikte Denizlispor gibi büyük bir camianın hiç vakit kaybetmeden önümüzdeki yılın planlamalarına başlaması ve eski günlerine dönmesi.
Play Off’un kıyısından döndüler
Bülent Buda: Ligin son oyunu ve de kazanmanın,kaybetmenin çokta önemli olmadığı bir maçta oyuna saygı duyarak ciddi çabaların sergilendiğini izledik. Nasıl olsa bu iş buraya kadar bitti demeden. İşlerine gösterdikleri saygıdan ötürü takım bütünüyle kutlanmayı hakediyor. Bu aşamada keşkelerin anlamı yok ama Balıkesir’in nitelikli kadro derinliği en azından Play Off’a ulaşacak düzeydeydi. Ama olmadı. Ağıt yakmanın ne zamanı ne de yeri. Geleceğe bakalım.
Fatih Tanfer: Balıkesirspor son maçında Manisa karşısında 4-1 galip geldi ve puan sıralamasında 8. olarak ligi tamamladı. 5. Erzurumspor ile 6. Gazişehir’in puanları 53, Balıkesirspor’un ise 52. Yani bir beraberlik alsa ikili avearjlarda onlardan iyi olduğu için şuan lig beşincisiydi. Sadece 1 puan. Kısacası evinde kaybedilen puanlar ile büyük bir avantajı kaçırdı. Eğer Play Off’a kalsaydı kişisel kanaatim en güçlü takımlardan birisiydi. Geçen hafta yazdım yine tekrarlıyorum. Balıkesir’e bu yıl yazık oldu.