Ege "Her insan çocukluğunu cebinde taşımalı..."

"Her insan çocukluğunu cebinde taşımalı..."

01.01.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Her insan çocukluğunu cebinde taşımalı...

Olayları uzatmak, kötü yönünden bakmak sıkıntıları daha da artırıyor.Polyannacılık oynayalım demiyorum ama içimizdeki heyecanın ölmesine, motivasyonumuzun bozulmasına da engel olmalıyız.Rahmetli dedem hep "Her insan çocukluğunu cebinde taşımalı..." derdi.Ne kadar da doğruymuş.Bazı sözler insanı bir kitap okumuş kadar doyuruyor.Bu da o sözlerden biri işte.Seksenini geçmiş hatta tamamlamış bir kişinin böyle konuşabiliyor olmasını çok düşünmüşümdür. Hayat bazıları için kolaydır, bazıları için ise çok zor.Bazıları yalnızdır, bazıları ise kalabalıklar içinde...Bazıları fakir, bazıları zengin...Bazıları çaresiz, bazıları umut dolu... Evet... Hayatın rüzgarı bizi alıp nereye götürecektir bilinmez ama birçok olayın akışını değiştirmek bizim elimizde değil mi?Biliyorum...Başımıza gelen en kötü olayın arkasından sonra gülebilmek, kendimizle dalga geçebilmek hiç kolay değil. Ama yapmalıyız, bunu öğrenmeliyiz. Çünkü hayat her şeye rağmen çok güzel.* * *Sıkıntıda olduğunuzda bir çocuğun gözlerine bakın.Işıl ışıldır...Bir şeye kızıp ağlasa da, gözyaşları uzun sürmez. Kin tutmaz çocuklar, unutur giderler, gönül koymazlar.Sanki enerjileri hiç bitmeyecek gibidir. Yerlerinde duramazlar...Küçücük şeyler onları çok mutlu eder; bu yeterlidir... İşte hayatın sırrı da bence bu detayda yatıyor.Küçük şeylerle mutlu olmayı bilmekte...Mehmet Barlas, bir yazısında şöyle yazmıştı."Yaşamak, gerçekten kozmik bir piyangonun büyük ikramiyesi. Sonsuz evrendeki, sayısı bilinmeyen planetlerden biri olan dünyada, hayat diye eşsiz bir mucize gerçekleşmiş. Bu mucizenin ürünlerinden biri olarak, siz de hayata sahip olmuşsunuz. Ve biliyorsunuz ki, bu mucize, kalıcı değil... İlahi sonsuz adalet, herkesi ve her canlıyı ölümle eşitlemiş. Aklı başındaki insanlara düşen, yaşamanın tadına varmak olmalıdır. Bir esir veya toplama kampında, her türlü işkenceyi, açlığı, eziyeti çeken insanların, yine de yaşamak için, ne tür çabalar harcadıklarını, haberlerden, filmlerden, romanlardan öğreniriz. Önlerindeki yaşam süresinin, geride bıraktıkları süreden çok kısa olduğunu kesinlikle bilen yaşlıların, hayata nasıl sarıldıklarını, her an gözlemez miyiz? Bu gerçeklerin ışığında, mutluluk vermesi gereken olaylara üzülmek, aslında hayatı ziyan etmek değil midir?"* * *Bir gazeteci olarak 2005'te birçok olaya tanıklık ettik; araştırdık, yazılar yazdık. Gözümü kapattığımda yüzlerce fotoğraf ve görüntü aklıma geliyor.Bir UNIVERSIADE'ı unutmak mümkün mü; Atatürk Stadı'nı dolduran on binleri... O büyülü atmosferi... 42 yıl önce başlayan Avrupa macerasında önemli bir eşiği geçerek, tam üyelik müzakerelerine başlanması... Türkiye'nin geleceğini değiştirecek 3 Ekim başlangıcı...Hepsi birbirinden önemli... Ve uzayıp giden bir liste...Ama Malatya Çocuk Esirgeme Kurumu 0-6 Yaş Çocuk Yuvası'nda bakıcıların çocukları döverken gösteren film...İnanın o görüntülerin hala etkisindeyim.O çocuklar... O çocuklarla birlikte aynı sıkıntıları yaşayan diğer çocuklar... Evde, sokakta, okulda baskı gören, eziyet edilen çocuklar..."Her insan çocukluğunu cebinde taşımalı..." Ne kadar güzel bir söz.Kalın bir kitaba bedel...Bizler, büyükler, yetişkinler, yaşı kemale ermişler...Hepimiz için kulağa küpe olacak bir söz; "Her insan çocukluğunu cebinde taşımalı..."Ama çocuklarımıza da çocukluklarını yaşatmak şartıyla... dsipahi@milliyet.com.tr Ben hayata genellikle pozitif bakmaya çalışan gruptanım. Olaylara tersinde bakmanın insana hiçbir şey kazandırmayacağını defalarca test ederek öğrendim.