Ege İzmir’i yönetenler kaprisi bırakmalı

İzmir’i yönetenler kaprisi bırakmalı

11.10.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Başka şehirlerin yöneticilerinin, haftanın üç günü Ankara’da olduğunu, sıkıntılarını çözme peşinde koştuğunu, kentinin tam desteğini aldığını vurgulayan Aslan, ‘baba’ gibi konuştu: İzmir’in hak ettiği yere gelmesi için yerel yöneticiler, sanayi ve ticaret odaları, sivil toplum kuruluşları, kısacası kente gönül veren herkes ‘tek yumruk’ olmalı...

İzmir’i yönetenler kaprisi bırakmalı

Ege-Koop denince akla Hüseyin Aslan geliyor. Hüseyin Aslan deyince de Ege-Koop! 25 yılda İzmir’de 25 bin konut üreten Ege-Koop’un genel başkanı Hüseyin Aslan denince son zamanlarda akla artık siyaset de geliyor. 2009 yerel seçimlerinde büyükşehir belediye başkanı aday adayı olan Aslan, geçen kışa damgasını vuran Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketi’nin (TDH) Ege sorumluluğunu da üstlenmişti. Ancak bir süre sonra oluşumdan koptu... Hüseyin Aslan’la Kordon’da buluşuyoruz. İlk kez bisiklette bir röportaj gerçekleştirirken, Aslan kenti yönetenlere ilginç tavsiyelerde bulunuyor; “İzmir’i bisikletle dolaşmalarını tavsiye ediyorum. Bir kuş kadar hür, yavaş ve içinize sindirerek İzmir’i gezin boş zamanlarınızda. Hem pedal çevirin hem yaşadığınız kenti gözlemleyip keşfedin. İçinizin boşaldığını, gereksiz düşüncelerden uzaklaştığınızı fark edecek; hatta “Bu kente daha ne kadar yararlı olabilirim”in muhasebesini yapacaksınız. İşte, bisikletin üstünde İzmir’i dolaşırken ben bunu yapıyorum” diyor ve ekliyor: “Ayrıca Ege-Koop olarak da biz sürekli pedal çeviriyoruz, bu yüzden düşmüyoruz.”

Referandum öncesinde Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketi’nin içindeydiniz...
- Referandum öncesine baktığımızda çok farklı bir Türkiye fotoğrafı görebiliriz. Mevcut siyasi tabloda CHP’nin eski genel başkanı Deniz Baykal’a karşı bir tavır vardı kamuoyunda. Seçmende bir tavır vardı, hükümete karşı olumsuzluk ve farklı görüşler vardı. TDH’ye bu noktada geçmemizin altında, “Sandığa gitmek istemeyen seçmen acaba yeni bir oluşumda değerlendirilebilir mi? Acaba parlamentoya dördüncü bir parti girebilir mi” düşüncesi vardı.

Yüzde 42 hayır küçümsenmemeli

Kopmanız çok uzun sürmedi ama...
- Birtakım olumsuzluklar gözlemledim. Doğruluk bütünlüğünün ve ilkesel bütünlüğün olmaması nedeniyle bize göre olmadığını anladık ve ayrıldık. Ayrıldığımızda CHP’-deki son gelişmeler olmamıştı. Zaten daha sonra da sayın Mustafa Sarıgül geldi, bu işten vazgeçtiğini söyledi.

Ardından bir referandum süreci yaşandı. Öncesini ve bundan sonrayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- CHP’deki gelişmelere baktığımızda, sosyal demokrat bir partinin iktidara gelmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Sosyal-siyasal sıkıntılara baktığımızda da yıllardır iktidara gelemeyen bir sosyal demokrat partinin artık Türkiye’ye yeni bir nefes aldırması gerektiğine inanıyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan oluşuyla birlikte öyle görünüyor ki yeni bir beklenti ortaya çıkıyor. Referandum sonuçları da bunu ortaya koyuyor. ‘Yüzde 42 hayır’ı küçümsememek gerekiyor. Önemli mesajları ortaya koyan bir tablo. Çünkü anayasa değişiklik paketine baktığımızda herkesi ilgilendiren bazı maddeler var. Ayrıca bunun içindeki CHP’nin oyu da bana göre yüzde 33-35 civarındadır. Bunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok büyük bir payı var.

‘Siyasette yokum’ deme lüksüm yok

Bir süredir siyasetle ilgilisiniz...
- Ege-Koop herkes tarafından çok iyi biliniyor ki, Türkiye’nin en güçlü, en projeci, halkla en çok bütünleşmiş sivil toplum örgütü. Sadece konut üreten kooperatif birliği değil, demokratik kurum olarak ülkenin bütün sorunlarıyla meşgul. 10 yıl önce yaptığımız seminerin kitabını vereyim, burada ne söylemişsek, ne konuşmuşsak bugün aynı şeyler geçerli. Hala faydalanıyor insanlar. İzmir’in ve Ege’nin hak ettiği noktada olmadıklarını söyleyebilirim. Bu kente aşığım. Bu kentin insanlarının mutlu, huzurlu olmasını istiyorum. Bu kentin, Ege’nin başkenti; Akdeniz’in incisi olmasını istiyorum. Lafta değil, eylemde gerçekleştirilmeli. İzmir’de bu güç var.

Milletvekili adayı olacak mısınız?
- Her siyasi görüşten destek görüyorum. Artık şu anlaşılıyor ki; artık bundan sonra, ‘Hayır ben siyasette olmayacağım’ deme lüksümüz yok. O nedenle eğer bize bir görev teklif edilirse, değerlendirebiliriz. Eğer siyaset yapmak gibi bir düşüncemiz oluşursa sadece seçilip Ankara’ya giden bir anlayışla değil, sürekli seçmenin, yurttaşın yanında olan anlayışla bunu gerçekleştirmek en büyük düşüncemiz. İzmir, bunu hak ediyor; Ege, bunu hak ediyor.



15 yıldır bu kentte ‘güçlü’ yatırım yok
İzmir’in yerinde saydığı yönünde eleştirileriniz var...
- İzmir’de iki görüş var; “Geriliyor” ve “Hayır, gerilemiyor” görüşleri... “Hayır” görüşünü savunanlara şunu soruyorum. İzmir’deki gençlere soralım. Eğer gerçekten geleceği iyi görüyorlarsa, memnunlarsa, gerilemiyor demektir. Eğer en çok işsizin olduğu kent İzmir ise yetişen beyinleri tutamıyorsak, bu kentte gerçekten gerileme var demektir. İkincisi; son 15 yıldır bu kentte yatırım yapan güçlü bir kuruluş hatırlamıyorum. Eğer yatırım yapmazsanız, işsizliği önleyemezsiniz, katma değer sağlayamazsınız, turist getiremezsiniz, sanayici getiremezsiniz, rekabet ortamı sağlayamazsınız. O yüzden de İzmir bana göre geriliyor, zaten bunu Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu da ifade ediyor: “Son 15 yıldır doğru dürüst proje geliştirilememiş, şu anda bunu telafi etmeye çalışıyoruz” diyor.
İzmir yeniden planlanmalı

Peki olması gereken, yapılması gereken ne?
- İzmir’in her bakımdan yeniden planlanması gerekiyor. Sanayi, turizm, kent yenileme... Yüzde 55-60 oranında kaçak bina, gecekondu var. İnsanların yüzde 38’i kirada yaşıyor. Mevcut konutların yüzde 25’i yaşlanmış. İzmir deprem kuşağında; yeniden planlanmasının zamanı geldi de geçiyor. Merkez de yenilenmeli. Kordon’un, Güzelyalı’nın, Alsancak’ın yeniden planlanması gerekiyor. Ankara’ya özel kanun çıkarıldı, içime sindiremiyorum. O kanunla, devletin imkanlarıyla Ankara’daki gecekondu sahiplerine evler yapılıyor, Ankara yeniden düzenleniyor. Diyorum ki; “Ey İzmirliler, milletvekilleri, sivil toplum örgütleri, bu kanun niye İzmir’de uygulanmıyor? Üzerine gidelim.” Ses yok. İzmir’i yönetenler, sivil toplum örgütleri, kente gönül veren insanların, artık kaprisleri bir tarafa bırakıp, kentle ilgili görevlerini yerine getirme zamanı gelmiştir.

Neden yapamıyorlar peki, her şey var İzmir’de. Yok mu?
- Bakınca her şey var ama bence hiçbir şey yok. Her şeyin olduğu ve hiçbir şeyin olmadığı başka bir şehir yoktur Türkiye’de. Denizi, termali, çağdaş bir halkı, kolay yaşanabilir yapısı var ama hiçbir şey yok. Bunları, hatta yedi üniversiteyi kullanamıyoruz. Herkes, kentin gerçek sorumlusu Büyükşehir Belediye Başkanı’na, kişisel kaprisini bir tarafa bırakarak destek olmak zorunda. Başkan da tavrını ortaya koymalı, çağrıda bulunmalı. İzmir’in tüm milletvekillerinin bir arada, Kordon’da çay içerken görmek istiyorum, özlüyorum bunu. Ne olur üç ayda bir Kordon’da sizi beraber görelim, vatandaşla sohbet edin. Aynı partiden milletvekilleri bile bir araya gelemiyorsa, demek ki bir sorun var. Belediye başkanları bir araya gelemiyorsa, bu sorundur. Onları da görmek istiyorum. İzmir’in gerçek gücünü, değerini, zenginliğini maalesef kullanamıyoruz.

Hükümetin, İzmir’in önünü kestiği yorumlarına katılıyor musunuz?
- Katılmıyorum. Ortaya ciddi proje koyamıyoruz, o projeyi savunamıyoruz. Tabii ki size birşey vermezler. Diğer belediye başkanları haftanın üç günü Ankara’da sorununu anlatıyor. Dönüp basınla paylaşıyor...