Türkiye'nin hedefi ne olmalı?

Siyaset adamlarının tartışması gereken önemli bir gündem maddesini gelecek yüzyılın Türkiye'si oluşturmalı. Ancak, seçim kampanyalarının vazgeçilmez sloganları Türkiye'nin bugününü kurtarırken yarınların Türkiye'sinin nasıl olması gerektiği göz ardı ediliyor. Çünkü, yarınları tehdit altında olanlar bizim çocuklarımız ve onlar bugün seçmen değil.
Dünya, kuralları yeniden yazılan çok sert bir rekabet savaşına hazırlanıyor. Ülkelerin üretim, tüketim, teknoloji ve insan kaynakları politikaları kökten değişiyor. En katı rejimlerin hüküm sürdüğü ülkeler bile kopacak fırtınadan önce önlemlerini alıyorlar. İdeolojik tercihler yerini ekonomik tercihlere bırakıyor.Çin, Hong Kong'u komünistleştirmek ve rekabetçiliğini öldürmek yerine onu mevcut haliyle kabul ederek Tayvan'ı da yanına alıp Dünya'ya kafa tutmak için hazırlanıyor. Bunun adına da "bir ülke iki sistem" diyor.

Rüzgarın yönü değişiyor
Teknolojik gelişmelerin ülkelerin rekabet gücünü hangi yönde etkileyeceği tam olarak bilinmiyor. Bir üründe rekabetçi üstünlüğe sahip olan bir ülke teknolojideki bir gelişme nedeniyle bu üstünlüğünü kaybedebiliyor. Örneğin, ABD yılda 1.6 milyon ton şeker yerine yüksek fruktozlu mısır şurubu ithal etmeye başladığında Latin Amerika ülkelerinin şeker kamışı üretimi büyük oranda etkilendi. ABD bakır ihtiyacının yüzde 15'ini özel üretilmiş bir bakteri kullanarak daha ucuza elde ediyor. Biyoteknolojinin daha da gelişmesi, ekonomileri temel malların ihracatına bağımlı ülkeler açısından çok büyük bir tehdit oluşturuyor.
Kotler, Jatusripitak ve Maesincee, Ulusların Pazarlanması isimli kitapta bu konuya değiniyorlar. Herminio Blanco, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere teknolojik gelişmelerin üstesinden gelebilmeleri için üç strateji öneriyor: 1) Teknolojik gelişmelerin üretkenlik yapılarına zarar vermemesi için savunma önlemleri almak; 2) Global endüstrilerde meydana gelen hızlı değişimlerin yarattığı fırsatlardan yararlanmada avantaj sağlayacak taktik hamlelerin yapılması; 3) Seçilmiş sektör ve pazar bölümlerine yatırım yapmak ve üretkenlik yeteneğini geliştirecek uzun vadeli politikalar oluşturmak.

Biz de hissediyoruz
Her ülke gibi Türkiye de global güç ve akımlardan kaynaklanan olumlu veya olumsuz etkileri hissediyor.
Bu etkilerin yarattığı fırsatları ve tehditleri kendi kapasitesini ve güçlü olduğu alanları çok iyi belirleyerek sözünü ettiğimiz stratejik ve taktik hamleleri geliştirebilir.
Ekonominin hastalıklarını yine kocakarı ilaçları veya ithal ilaçlarla iyileştirmeye çalışırsak daha bir yüzyıl yatakta kalabiliriz.







EGE