16.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:
Cem Kaçmaz
Kitap okuma oranımız ne kadar düşükse kütüphanelere gidenlerimizin sayısıda o kadar düşük, dolayısıyla toplumsal belleği de o oranda zayıf olan bir toplumuz. Kütüphanelerimizin gelişmişliği, kitap sayısı, teknolojiyi takip etme kapasitesi bizim bilgiye verdiğimiz değeri gösteriyor. Bu açıdan kamuoyuna pek iyimser olmayan düşünceler hakim. Ben de bu düşüncelere sahip olarak, İstanbul Üniversitesi Kütüphanecilik Bölümü Başkanı ve Kütüphane ve Dökümantasyon Merkezi Başkan vekili Prof. Dr. Meral Alpay ile kütüphanecilik ve üniversite kütüphaneleri üzerine konuşmak için İÜ Merkez Kütüphanesi'ne gittim. Kütüphaneciliği profesyonel olarak icra eden ve bu işe kendisini vakfetmiş bir insanın çabaları sonucu kütüphaneye gidenlerin sayısındaki artışı ve kitap sayısındaki yükselmeyi ondan öğrendim. 500 bin kitapın bulunduğu bir üniversite kütüphanesini 2.5 yıldır yöneten Prof. Alpay, kütüphanelere karşı gösterilen ilgisizliğin toplumumuzun genetik yapısından değil, yanlış politikalar yüzünden olduğunu anlattı.
Kütüphanelerin toplumsal açıdan önemi nedir?
Kütüphaneler toplumun düşünsel sürekliliğini sağlayan bilgi fabrikalarıdır. Toplumun düşünsel sürekliliğinin önemini bilmeyenler kütüphane yöneticisi, bakan, dekan olursa, "benim kütüphaneden daha önemli işlerim var" der. Bu işe az önem verir ve kendi bindiği dalı keser. Bu sürekliliğin bilincine Türk toplumu 19. yüzyılın ikinci yarısında varmıştır. Çağdaş kütüphaneler kurmayı düşünmüş ve girişimlerde bulunmuştur. Ama o zamandan günümüze kalan vakıf kütüphaneleri arasında bugünkü kültürle bütünleşebilmiş yalnız Beyazıt Devlet Kütüphanesi vardır.
Neden bu süreklilik sağlanamadı?
Kütüphane kurmayı öğrendik, ama kütüphanecilik yapmayı öğrenemiyoruz. Çünkü kütüphanelerde kütüphaneci çalıştırmak çok zor. Kütüphaneler, başka meslek erbablarının da ekmek kapısı. Eski yazı bilen adamlar, başka iş bulamadıkları için yazma kütüphanelerinde çalışıyorlar. Burası fidelik gibi. Profesyonel bir anlayış yok. Profesyonel hizmeti verebilenin de yasal yönetimlerle ya da siyasal bakış açılarıyla ayakları kaydırılabiliyor.
Üniversite kütüphaneleri işlevini yerine getirebiliyor mu?
Türkiye'de 15 - 20 yıldır üniversite sayısındaki artış geleceğe umutla bakmamı sağladı. Ancak özel üniversiteleri desteklemek için devlet üniversitelerinin, bilhassa kütüphanecilik hizmetlerinin ve kütüphanelerin geliştirilememiş olması beni ürkütüyor. Bu artış ve yayılmanın tepeden koordinasyonu, özellikle kütüphaneler ve kütüphaneciler açısından örgütlenmesi başarılamıyor.
Sorun koordinasyonsuzluk mu?
84 ile 94 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde üniversiteler bir duraklama yaşadı. Ankara, tüm üniversite kütüphanelerine öncülük etmek üzere YÖK Dökümantasyon Merkezi'ni kurdu. Ama bu merkez üniversite merkez kütüphanelerini yönlendiremedi. Çünkü YÖK Dökümantasyon Merkezi'nin bir yönetmeliği yok. Her kütüphane kendi yönetmeliğini kendisi yaptı. Bu işi bilenler becerebildi. Bilmeyenler ise geri kaldı.
Kütüphanenize kitap alımı için ayrılan bütçe yeterli mi?
Yeterli değil. 96'da 50 milyar istemiştik 24 milyar lira verildi. Büyük kısmıyla dergi aldık. Kütüphaneler, bütçe kullanımı açısından özerk değiller. O paranın tasarruf yetkisini elinde bulunduranlar bürokratlar, yöneticiler. Kütüphane daire başkanına gelene kadar karar mekanizmaları var. Bunlar paraların öncelikli kullanımına karar veriyorlar. Bunlar bu sene kütüphanenin çatısı dursun, başka binanın çatısı yapılsın diyorlar. Bu tabi kütüphanecilerimizin kendilerini iyi anlatamamalarından da kaynaklanıyor.
Daha çok hangi gruplar kütüphaneden yararlanıyor?
Ağırlıklı olarak araştırmacılar. Okurun ihtiyaç duyduğu bilgiyi çağdaş kütüphaneci vermelidir. Kendisinde yoksa, başka kütüphaneden getirtmek zorundadır.
Okurun aradığı kütüphanede yoksa nasıl yardımcı oluyorsunuz?
Aranan dergiyi bulamazsak o zaman yurtdışından sipariş etmek zorundayız. İşte orda okuyucunun ödeyeceği miktar, aradığı makale oranında artıyor ve çok pahalıya mal oluyor. 10 tane makaleyi 300-400 dolara almak zorunda kalıyoruz. Benim biblio - sosyal dediğim şeyi burada devreye sokabilirsek, bu sorunu da çözebiliriz. Kütüphane malını değişik kanallarla çoğaltarak okura veriyor. Çoğaltma bir masrafa tabi, bir katkı payı alınması gerekir. Bu alınırsa kütüphanelerin verdiği hizmetin karşılıksız kalması önlenmiş olur. Bu fikir tutarsa, 20 - 30 sene sonra düzelebilir diye düşünüyorum.
Okurlara yeni yayınları zamanında sunabiliyor musunuz?
Burada kitapların okura sunulmasında 5-6 senelik bir gecikme vardı. Bu farkı öğrencilerin, öğretim görevlilerinin desteği ve Rektör Bülent Berkarda'ya duyduğum