Ekonomi BDDK: Basel-II çalışmalarında son aşamaya geldik

BDDK: Basel-II çalışmalarında son aşamaya geldik

16.09.2010 - 17:06 | Son Güncellenme:

.

BDDK: Basel-II çalışmalarında son aşamaya geldik

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu(BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, finansal düzenlemelerde uluslararası uyumun sağlanmasına yönelik olarak alınan G-20 kararları ve Türkiye’nin FSB üyeliği kapsamında 2011 yılı itibarıyla Basel-II’yi uygulamayı planladığını belirterek, BDDK olarak Basel-II ve ilgili AB müktesebatına tam uyuma yönelik olarak yürüttüğümüz çalışmalarda son aşamaya geldiklerini açıkladı.
BDDK’nın 10’uncu kuruluş yıl dönümü nedeniyle düzenlenen konferansın açılışında Bilgin bir konuşma yaptı. Finansal düzenlemelerde uluslararası uyumun sağlanmasına yönelik olarak alınan G-20 kararları ve Türkiye’nin FSB üyeliği kapsamında 2011 yılı itibarıyla Basel-II’yi uygulamayı planladığını belirten Bilgin, BDDK olarak Basel-II ve ilgili AB müktesebatına tam uyuma yönelik olarak yürüttüğümüz çalışmalarda son aşamaya geldiklerini açıkladı. Bu kapsamda hazırlanan Yönetmelik taslaklarının etkisinin ölçülmesine ilişkin olarak QIS-TR2 (etki analizi) çalışması hali hazırda sürdürülmekte olup çalışmanın tamamlanmasını müteakip sonuçlar kamuya duyurulacağını bildiren Bilgin, söz konusu sonuçların yanı sıra hazırlanan düzenleme taslaklarına ilişkin alınan Kurum içi ve Kurum dışı görüşlerin de değerlendirilerek Yönetmelik ve eklerine son hali verildiğini aktardı.

Haberin Devamı

“KAR MARJLARI DÜŞÜYOR, VERİMLİLİK EN ÖNEMLİ PERFORMANS OLUYOR”
Bilgin, bankacılık sektörü için geleceğin, bölgesinde kendisini ispat edeceği bir dönem olması gerektiğini söyledi. Kar marjlarının düşük enflasyon döneminde giderek düştüğünü kaydeden Bilgin, önceden önem verilmeyen giderlerin azaltılmaya, gelirlerin ise artırılmaya çalışıldığını aktardı. Bu anlamda verimliliğin bankaların en önemli performans göstergelerinden biri olduğuna değinen Bilgin, 2000 ve 2010 yıllarındaki özel gelişmelerden kaynaklanan karlılık oranlarını önümüzdeki dönemlerde yakalamak oldukça zorlaşacağını vurguladı.

“YÖNETİM KURULLARINA GİRİP BANKALARI ZORLAYAMAYIZ”
Şubeleşmenin tekrar keşfedildiğini vurgulayan Bilgin, müşteriye yakından ve yerinde hizmetin önem kazandığını dile getirdi. Bankacılık sektörünün bugün itibarıyla 64 adet şube ve 58 adat İştirak ve temsilcilikle yurt dışında da belli bir mevcudiyete ulaştığına dikkat çeken Bilgin, “Şu anda ülke potansiyeli bazı bankalar için yeterli görülebilir. Ancak riski yayma, yakın coğrafyadaki ülkelerde görece geri kalmış bankacılık sistemi ve potansiyeli ve bankacılıkla birlikte diğer sektörlerin de oralarda yeşereceği düşünülerek diğer ülkelerde faaliyetlerimizi artırmalıyız. Zaman bu zamandır. Gelişmiş batı kendi iç işleri ile uğraşırken bundan daha uygun zaman mı olabilir? Özellikle bazı büyük bankalarımız için bu tarihi bir görevdir. Çok cüzi sermaye ile büyük işler yapılabilir. İki hafta önce Romanya Merkez Bankasındaki bir toplantı için Bükreş’e gittik. Bugün Romanya’da 43 banka mevcut ve bunun 7 tanesi Yunan bankası. Bizim bankacılarımızın göremediği, onların gördüğü acaba nedir? Bizim ise sadece iki tane gayet başarılı bankamız mevcut. Biz her türlü kolaylığa ve yol göstermeye hazırız. Ama takdir edersiniz ki yönetim kurullarına girerek bankacılarımızı da zorlayamayız.”

Haberin Devamı

“TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN AKTİF BÜYÜKLÜĞÜNÜN 1.5 TRİLYON TL’YE ULAŞMASI ZOR DEĞİL”
Türk bankacılık sisteminde gelecekte iki temel bankacılık alanının hakim olacağını belirten Bilgin, bunların KOBİ ve konut kredileri olduğunu söyledi. Mevduat dışında pasifi büyütecek ve vadeleri uzatacak yeni enstrümanlar geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, konuşla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
“Türk finans sektörü bir bütün olarak gelişmelidir. Sadece bankacılığın hakim olmasını bizler de istemiyoruz. Finans sistemimizin yüzde 80’i bankacılıktan müteşekkil. Bankalar iyi ise ekonomi iyi, bankalar kötü ise ekonomi kötü. Önümüzdeki donamda sağlıklı bir sigortacılık, borsa ve aracı kurumlar sistemi bankalarımıza da hacim yaptıracaktır. Şu anda 900 milyar TL olan Türk bankacılık sistemi aktif büyüklüğünün 1.5 trilyon TL’ye ulaşması hiç de zor değil.”

Haberin Devamı

“OYUNUN KURALLARI VE ALANI BELLİ OLMALI”
“Türkiye büyüyecek ve bankacılık daha hızlı büyüyecektir” diyen Bilgin, bankacılık büyümedikçe Türkiye’nin de büyümeyeceğini ileri sürdü. Bankacılığın sağlıklı, ayağı yere basan, sağlam ve emin adımlarla büyümesinin esas olduğunu kaydeden Bilgin, “Bu bakımdan özellikle bankacıların bizlerden her an bir mevzuat değişikliği veya geçmişe yönelik uygulamalar-yorumlarla mevzuat riski yaratmamamızı beklemeleri gayet normaldir. Oyunun kuralları, alanı belli olmalı ve kurallar ilan edilmeden değiştirilmemelidir” dedi.

Haberin Devamı

“BANKALAR KREDİ VERİRKEN NAKİT AKIMLARA ÖNEM VERMELİ”
Ekonomik büyümenin hızını artırdığı bu dönemde bankaların kredilendirme politikalarına azami hassasiyet göstermesini isteyen Bilgin, bankalardan risk yönetim sistemlerini sürekli geliştirmelerini beklediklerini ifade etti. Bilgin bankacılara şu şekilde seslendi:
“Lütfen kredi verirken teminatlardan daha çok firmaların nakit akımlarına önem veriniz.”

“SİSTEMİN SAĞLIĞI İÇİN BANKACILARLA BİRLİKTE BAŞKA KARARLAR DA ALABİLİRİZ”
Her şeyin kanunda yazılı olmasına gerek olmadığını ifade eden Bilgin, sektörle konuşarak ortak bir noktada buluşarak kararlar aldıklarını, bundan sonra alabileceklerini vurguladı. Önemli olanın sistemi belli bir noktaya getirebilmek ve ikna edebilmek olduğunu söyleyen Bilgin, “Bu bakımdan atanacak genel müdür ve yardımcılarıyla çay içtiğimiz, kar dağıtmayın dediğimiz gibi gelişmelere paralel olarak sistemin sağlığı için başka kararlar da alabiliriz” dedi.

Haberin Devamı

KOMİTENİN ÇALIŞMALARI SON AŞAMAYA GELDİ
Bilgin, Basel Bankacılık Denetim Komitesi’nin Aralık 2009’da, bankacılık sektörünün dayanıklılığının artırılması amacıyla global düzeyde sermaye ve likidite düzenlemelerinin güçlendirilmesine yönelik bir istişare paketini onayladığı ve açıkladığını anımsatarak, komite tarafından yürütülmekte olan çalışmaların artık son aşamasına geldiğini belirtti. Bilgin, “Konuya ilişkin olarak geçen hafta sonu Komiteye üye ülkelerin merkez bankası başkanları ve denetim otoritesi başkanları ile gerçekleştirdiğimiz toplantıda önemli kararlar almış bulunmaktayız. Bu noktada, Kurumumuzca Komiteye iletilen ve Türk bankacılık sektörüne fayda sağlayacağını düşündüğümüz pek çok önerinin kabul görerek Basel III uzlaşısı olarak da anılmaya başlanan düzenlemelerin içerisinde yer aldığını da belirtmek isterim” diye konuştu.

“BANKALAR TOPLAM SERMAYE YETERLİLİĞİNDE YÜZDE 8’LİK ORANI TUTTURACAK”
Son Komite kararlarına da değinen Bilgin, bankaların önümüzdeki yıllarda, risk bazlı sermaye yeterliliği hesaplamasına ilave olarak basit bir kaldıraç oranını da sürekli olarak tutturmaları gerekeceğinin altını çizdi. Ana sermaye üzerinden yüzde 4, toplamda ise yüzde 8 olan asgari sermaye yeterliliği oranının farklılaştırılacağını belirten Bilgin, bu kapsamda bankaların ‘common equity’ diye tabir edilen yeni sermaye tanımı üzerinden yüzde 4.5’lik oranı, ana sermaye üzerinden yüzde 6’lık oranı, toplam sermaye yeterliliğinde ise yüzde 8’lik oranı tutturmaları gerekeceğini aktardı.

2013 SONRASINDA UYGULANACAK BASEL KURALLARI BDDK’NİN DÜZENLEMELERİYLE PARALELLİK TAŞIYOR
Ayrıca, söz konusu sınırlamaların üzerine bankaların kar dağıtımları ile ilişkilendirilmek suretiyle yüzde 2.5’lik bir sermayenin korunması tamponunun ekleneceğini bildiren Bilgin, böylelikle risklerini karşılayacak yeterlilikte sermayeye sahip olmayan bankaların kar dağıtımlarının sınırlandırılacağını dile getirdi. Bankaların likidite yeterliliklerine ilişkin 2 yeni rasyonun uygulamaya geçmesinin hedeflendiğini kaydeden Bilgin konuyla ilgili şunları söyledi:
“Ancak, pek çok gelişmekte olan ülkenin bankacılık sektörünün içinde bulunduğu durum dikkate alınarak, söz konusu kurallar ile ilgili bazen 10 yılı bulan yumuşak bir geçiş süreci planlanmaktadır. Dünyada yaklaşık olarak 10 yılda bir önemli bir finansal kriz yaşandığı değerlendirildiğinde ise pek çok gelişmiş ülkenin bu düzenlemeler uygulamaya konuluncaya kadar önemli bir kriz yaşamamayı temenni etmekten başka yapacak bir şeyinin olmadığı görülmektedir. Basel Bankacılık Denetim Komitesince kararlaştırılan ve 2013 sonrasında uygulamaya konulacak olan kurallar, Kurumumuzca kriz öncesi dönemde ve kriz sürecinde yürürlüğe konulmuş olan likidite rasyoları, yüzde 12’lik hedef sermaye yeterliliği rasyosu, kar dağıtımının izne bağlanması, karşılıklara ilişkin değişiklikler gibi düzenleme ve uygulamaların amaçları ile paralellik taşımaktadır.”

“SERMAYE YETERLİLİĞİNİN ÖLÇÜLMESİ YÖNETMELİĞİ BASEL II’YE BÜYÜK ÖLÇÜDE UYUMLU”
Bilgin, Türkiye’de Basel-II uzlaşının uygulanmasına değindi. BBDK’nın Kasım 2006 tarihinde yayımlanan Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik hükümlerinin piyasa riskine ilişkin Basel-II hükümleriyle büyük ölçüde uyumlu olduğunu söyledi. Basel-II uzlaşısının, operasyonel riskin ölçümüne ilişkin getirdiği dört yaklaşımdan üçünün cari mevzuattaki Haziran 2007 itibarıyla uygulama alanı bulduğunu bildiren Bilgin, Basel-II’de ikinci yapısal blokta yer alan ve ölçümüne ilişkin her hangi bir standart belirlenmemiş olan likidite riskine ilişkin çıkarılan Yönetmeliğin ve bu Yönetmeliğe yeni eklenen asit-test rasyosuyla ise likidite riskinin ölçümüne ve yönetimine ilişkin önemli aşama kaydedildiğini vurguladı.

“KURUMUN EN ÖNEMLİ GÜNDEM MADDESİ BASEL KOMİTESİ ÇALIŞMALARI OLACAK”
Basel Komitesi çalışmaları çerçevesinde düzenleme ve denetim altyapısının güçlendirilmesinin Kurumun önümüzdeki dönemde önemli bir gündem maddesi olacağını kaydeden Bilgin, BDDK olarak Türk bankacılık sektöründe risk yönetiminin etkinliğinin artırılması ve risk yönetiminin yeni koşullara uygunluğunun sağlanması konusunda teşvik edici konumda olmaya devam edeceklerini aktardı.

“ÜLKE İNSANI BANKALARDAN VE ONLARIN MALİYETİNİ ÜSTLENMEKTEN ÇOK ÇEKTİ”
Bilgin, kurumun ilk yıllarında yaşanan toz duman havasının sektöre yönelik alınan kararların ardından daha sonra yatışmaya başladığını söyledi. Bu kararların bazılarının alınmasının eleştirilere hedef olduğunu anımsatan Bilgin, bir kısmının ise riskli kararlar olduğunu belirtti. Hepsinin iyi niyetle ve sistemin sağlıklılığı için alındığının altını çizen Bilgin, “Alınan kararların arkasındaki temel hedef ülkenin menfaatleridir. Ülke insanı bankalardan ve onların maliyetine katlanmaktan çok çekti. Şu anda bazı vergilerin çıkış noktası dahi 2001 yılındaki bankacılık krizinin faturasıdır” diye konuştu.

“DENEYİMLER YAŞANARAK KAZANILIYOR
Kurumun kurulduğu yıl olan 2000’in, 2001, 2002 ve 2003 yıllarının Türk bankacılık sisteminde taşların oturduğu, sistemin yeniden şekillendiği veya şekillendirdiği yıllar olduğunu bildiren Bilgin, “Mali yapısı sorunlu bankalar tasfiye edildi ya da fona devredildi. Kalan bankalar ayakta kalmaya çalıştılar, bilançoların hemen hemen hiçbiri şeffaf değildi ve bunlar için üç ayrı denetim yapıldı. Sorunlu bankalar için devir, birleştirme gibi çözümler üretilmeye çalışıldı. Bu dönemde ben aktif görevde değildim ancak, tahmin ediyorum ki bir bankayı fona almak kadar zor, yan etkileri çok şiddetli olan ve sizi hayat boyu takip edecek kararlar çok azdır. Ancak yıllar boyu biriken sorunların da bir noktada çözülmesi gerekmekte idi. Deneyimler yaşanılarak kazanılıyor ve bazen bir musibet bin nasihattan daha yararlı olabiliyor. Biz o günlerden bugünlere deneyimlerimizi bir çalışma olarak hazırladık. Hatta bu çalışma geçen sene IMF-Dünya Bankası toplantılarında ‘best-seller’ olarak büyük ilgi gördü. Şu anda dünyanın bir türlü çözemediği, işin içinden çıkamadığı sorunlar bizim o zamanlar yaşadığımız ve bir şekilde çözdüğümüz sorunlar” diye konuştu.

“EN ŞEFFAF BİLANÇOLARA BİZ SAHİBİZ”
BDDK’nın kurum olarak Basel Komitesi üyesi olduğunu ve bazen dünyanın en büyük 27 ülkesinin otorite başkanları bir araya gelip kararlar aldığını vurgulayan Bilgin, “Şuna emin olunuz ki en şeffaf- açık- anlaşılır bilançolara biz sahibiz ve diğer hiçbir merkez bankası ya da ilgili otorite başkanı benim kadar rahat bunu söyleyemez” dedi.

“SON KRİZDE GELİŞMİŞ ÜLKELERDE ONLARCA İMAR BANKASI ORTAYA ÇIKTI”
Bilgin, Fona devredilen ya da tasfiye edilen tüm bankalarla ilgili Hazine Müsteşarlığı döneminde Bankalar Yeminli Murakıpları ve bankacılık uzmanları tarafından yapılan tespitlerin arşivlerde yerlerini koruduğu vurguladı. O dönemde sorunun “sorun büyümeden çözüm yoluna gidilmemesinden” kaynaklandığını belirten Bilgin, şu açıklamalarda bulundu:
“Tüm bankalar arasında farklı bir yapıda olan bankanın ise İmar Bankasıdır. İmar Bankası ile ilgili organize işlemleri hepimiz biliyoruz ancak 1992 yılında yazılmış ve bu bankanın faaliyet izninin kaldırılması gerektiğini ifade eden raporlar da arşivde yerini korumaktadır. Tabii son global krizde gelişmiş ülkelerde bir kısmı ortaya çıkan ve bir kısmı da devlet yardımları ile üstü örtülen onlarca İmar bankası benzeri bankayı da unutmamak gerekir.”