MimarlıkAga Khan Mimarlık Ödülü 2025 Kazananları Açıklandı

Aga Khan Mimarlık Ödülü 2025 Kazananları Açıklandı

03.10.2025 - 04:48 | Son Güncellenme:

Ağa Han Mimarlık Ödülleri, 1977 yılında Ağa Han tarafından, çoğunluğu Müslüman olan toplumların ihtiyaç ve beklentilerine yanıt veren başarılı yapıların öne çıkarılması ve desteklenmesi amacıyla başlatıldı. Geçen 48 yıl boyunca ödül kapsamında 128 proje ödüllendirildi, yaklaşık 10.000 proje ise arşivlendi.

Aga Khan Mimarlık Ödülü 2025 Kazananları Açıklandı

Ağa Han Mimarlık Ödülleri’nin bu dönemki jürisi, farklı coğrafyalardan gelen ve disiplinler arası bir bakış açısı sunan isimlerden oluşuyordu. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde Sanat, Kültür ve Teknoloji Programı’nın Profesörü ve Direktörü Azra Akšamija, Bahreyn Kültür ve Eski Eserler Kurumu’nda miras projeleri danışmanı Noura Al-Sayeh Holtrop ve Columbia Üniversitesi Buell Center’ın direktörü Lucia Allais bu isimler arasında yer aldı. Ayrıca, ArchDaily’nin kurucusu David Basulto, Grafton Architects’in kurucu ortağı ve Mendrisio Mimarlık Akademisi’nden Yvonne Farrell, Nairobi merkezli Cave_bureau’nun kurucu ortağı ve Yale Üniversitesi’nde doçent olarak görev yapan Kabage Karanja, Fildişi Sahili’nden felsefe profesörü Yacouba Konaté de jüriye katkı sundu. Fas’tan Mohammed VI Polytechnic Üniversitesi’nde akıllı şehirler ve bölgesel planlama alanında çalışmalar yürüten profesör Hassan Radoine ile Singapur Ulusal Üniversitesi’nde profesör ve WOHA’nın kurucu direktörü Mun Summ Wong da bu dönemin öne çıkan jüri üyeleri arasındaydı.

Haberin Devamı

2023-2025 yıllarını kapsayan 16. ödül döneminde, aday gösterilen 369 proje arasından içlerinde Han Tümertekin imzalı Rami Kütüphanesi’nin de bulunduğu 19 proje kısa listeye seçilmişti.

Aga Khan Mimarlık Ödülü kapsamında Bangladeş’ten İran’a, Mısır’dan Filistin’e uzanan yedi proje; mimarlığın çoğulculuğa, toplumsal dayanıklılığa, sosyal dönüşüme, kültürel diyaloğa ve iklime duyarlı tasarıma katalizör olma kapasitesini araştırdı. Bu kapsamda, mimarlık alanındaki en büyük ödüllerden biri olan 1 milyon dolarlık ödülü paylaşacaklar. Ödül töreni 15 Eylül 2025’te Bişkek’te gerçekleştirildi.

Ödül kazanan projeler şu şekilde: Marina Tabassum Architects tarafından geliştirilen Khudi Bari, iklim ve coğrafi koşullar nedeniyle yerinden edilen topluluklar için pratik bir barınma modeli sunuyor. Yapı, kolayca sökülüp yeniden monte edilebilen, farklı bölgelerde uygulanabilir esnek bir çözüm olarak öne çıkıyor. AAU Anastas’ın Wonder Cabinet projesi, Bethlehem’de hayata geçirilen çok amaçlı bir sergi ve üretim mekanı. Yerel zanaatkarlar ve inşaat ustalarının katkılarıyla inşa edilen yapı, tasarım, el sanatları, inovasyon ve öğrenmeyi buluşturan, kâr amacı gütmeyen önemli bir merkez haline geliyor. Mimar Zhang Pengju’nun tasarladığı Batı Wusutu Köyü Toplum Merkezi, Hohhot, İç Moğolistan’daki Hui Müslüman topluluğuna hizmet ediyor. Hem dini ihtiyaçları karşılayan hem de sosyal ve kültürel buluşmalara imkân tanıyan yapı, geri dönüştürülmüş tuğlalarla inşa edilmiş ve çok işlevli iç-dış mekanlarla topluluk bağlarını güçlendirmeyi amaçlıyor. Takween Entegre Toplum Kalkınma Kurumu tarafından yürütülen Esna’nın Yeniden Canlandırılması Projesi, Yukarı Mısır’daki kültürel turizmi canlandırmayı hedefliyor. Fiziksel müdahaleler, sosyal girişimler ve yenilikçi kentsel stratejilerle, Khnum Tapınağı çevresinde ihmal edilmiş durumdaki bölgeyi yeniden işler hale getirerek, Esna’yı canlı ve tarihi bir şehre dönüştürmeyi amaçlıyor. ZAV Architects / Mohamadreza Ghodousi imzasını taşıyan Majara Kompleksi ve Topluluk Yeniden Geliştirme Projesi, Hürmüz Adası’nın renkli kubbeleriyle dikkat çekiyor. Bölgeye gelen ziyaretçilere sürdürülebilir konaklama sunarken, aynı zamanda adanın eşsiz manzarasıyla bütünleşen özgün bir mimari deneyim yaratıyor. KA Architecture Studio’nun Tahran’da tasarladığı Jahad Metro Plaza, mevcut niteliksiz yapıların yerine inşa edilen çağdaş bir kamusal alan. Yerel el yapımı tuğlalarla kaplanan kemerli tonozlar, farklı yükseklikleriyle mekânlara ışık ve hava akışı sağlayarak, geleneksel dokuyu modern bir yoruma taşıyor. DB Studios / Mohammad Saifullah Siddiqui tarafından gerçekleştirilen proje, Vision Pakistan adlı bir yardım kuruluşunun kullanımına sunulan terzilik eğitim merkezini içeriyor. Gençlere mesleki beceriler kazandırmayı hedefleyen çok katlı yapı, Pakistan ve Arap el sanatlarından esinlenen zarif jaali motifleriyle öne çıkarken, aynı zamanda şehrin 1960’lardan kalan mimari mirasına da göndermeler yapıyor.

Haberin Devamı

Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923-1933

Haberin Devamı

İBB Kültür ve İBB Miras, Ankara’nın başkent olarak kuruluşunun ilk on yılına odaklanan “Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923-1933” sergisini Müze Gazhane’de İstanbullularla buluşturuyor. Vehbi Koç Vakfı’nın kuruluşunun 50. yılı dolayısıyla 2019 yılında ilk olarak Ankara’da açılan, Koç Üniversitesi VEKAM desteğiyle, Ali Cengizkan ve Müge Cengizkan’ın küratörlüğünde hazırlanan sergi, savaş yorgunu bir ülkede “yeni” bir şehrin nasıl kurulduğunu, Cumhuriyetin ilk on yılında ortaya konan irade ve olgularla birlikte ele alıyor. “Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923-1933” sergisi, Cumhuriyet’in ilanından yalnızca 16 gün önce başkent olan Ankara’nın, yaşadığı nüfus artışına rağmen ilk on yılda başarılı bir planlamayla geçirdiği dönüşümü ele alıyor. Sergi, Ankara’nın merkezinde modernleşme politikalarıyla şekillenen Yenişehir’in kuruluşunu, döneme ait yaklaşık 350 özgün fotoğraf, yeni üretilen görseller, konut tiplerinin maketler ve film kayıtları üzerinden aktarıyor. Aynı zamanda sergide Mustafa Necati, Halide Edip Adıvar, Arif Hikmet Koyunoğlu, Carl Christoph Lörcher, Erzurumlu Nafiz Kotan, Grace Ellison gibi isimlerin bulunduğu 40’a yakın siyasetçi, yazar ve entelektüel, mimar, plancı ve müteahhidin, başkentin ilk on yılındaki barınma deneyimleri ve yazıları bir araya geliyor.  “Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923-1933”, Cumhuriyet’in 10. yılına dek ortaya konan iradeyi ve barınma kültürünü tarihsel bir çerçevede görünür kılıyor.

Haberin Devamı

18. İstanbul Bienali Başladı

Haberin Devamı

Christine Tohmé küratörlüğünde “Üç Ayaklı Kedi” başlığıyla düzenlenecek 18. İstanbul Bienali, Beyoğlu–Karaköy hattındaki sekiz mekanda başlayarak 30’dan fazla ülkeden 47 sanatçının eserlerini ücretsiz olarak sanatseverlerle buluşturuyor.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding’in 2007–2036 Bienal Sponsoru olarak desteğiyle gerçekleştirilen 18. İstanbul Bienali, 20 Eylül’de kapılarını açtı. Bu yıl Christine Tohmé küratörlüğünde hazırlanan bienal, “Üç Ayaklı Kedi” başlığı altında üç yıla yayılan bir yapıyla kurgulandı. Bienalin ilk ayağı 20 Eylül–23 Kasım 2025 tarihleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek. 30’u aşkın ülkeden 47 sanatçının katılımıyla gerçekleşecek sergiler, İstanbul’un tarihi dokusunu güncel sanatla buluşturacak. Bienal, yalnızca sergilerden ibaret olmayıp canlı performanslar, film gösterimleri ve konuşmalardan oluşan zengin bir kamusal program da sunacak.

Beyoğlu–Karaköy hattında birbirine yürüme mesafesinde yer alan sekiz mekan bienale ev sahipliği yapacak. Bunlar arasında Galata Rum Okulu, yenilenen Zihni Han, Muradiye Han, Galeri 77, eski Külah Fabrikası, Elhamra Han, Meclis-i Mebusan Caddesi 35 numara ve Eski Fransız Yetimhanesi Bahçesi bulunuyor. Bu mekânlar, hem sergiler hem de kentin farklı yüzlerini keşfetme olanağı sunacak.

Bienal için sanatçılar, açık çağrı ve kapsamlı araştırmalar sonucu belirlendi. Türkiye’den altı sanatçının da yer aldığı seçkide, 47 sanatçı eserlerini farklı disiplinler üzerinden izleyiciyle buluşturacak. Ayrıca bienal kapsamında rehberli turlar, erişilebilirlik programları, mülteci turları ve çocuk-gençlik için öğrenme atölyeleri düzenlenecek.

Biga Çiçeklidede Mimari Proje Fikir Yarışması

Biga Çiçeklidede Meydanı ve Parkı ile Yakın Çevresi Ulusal Kentsel Tasarım ve Mimari Proje Fikir Yarışması için son başvuru tarihi 19 Kasım 2025 olarak belirlendi.

Biga Belediyesi, Cumhuriyet Mahallesi’nde, kentin ana ulaşım akslarının kesişiminde bulunan Çiçeklidede Tepesi’ni kapsayan Biga Çiçeklidede Meydanı ve Parkı ile Yakın Çevresi Ulusal Kentsel Tasarım ve Mimari Proje Fikir Yarışması’nı düzenliyor. Yarışma kapsamında alandaki mevcut belediye yapısının kaldırılması öngörülüyor; ticaret, sağlık, sosyal donatı ve hizmet işlevlerini barındıran yeni bir yapı önerisi geliştirilmesi bekleniyor. Çiçeklidede Alim Mustafa Münip Efendi Mezarı korunacak, çevresindeki ağaç dokusu ve yamaç topografyası tasarımın temel bileşenleri olarak ele alınacak. Katılımcılardan yaya öncelikli, erişilebilir, kapsayıcı ve mekansal sürekliliği güçlü tasarımlar geliştirmeleri isteniyor. Yarışmanın asil jüri kadrosunda Mimar Ali Kural, MSGSÜ Mimarlık Fakültesi’nden Prof. Dr. Ayşe Derin Öncel, mimar Hayri Sinan Balcı, mimar Nazan Çapoğlu Bakırcı, mimar Ali Emrah Ünlü, ÇOMÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden Prof. Dr. Arzu Başaran Uysal ile ÇOMÜ Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden Prof. Dr. Abdullah Kelkit yer alıyor. Yarışmaya, her ekipte en az bir mimar, bir peyzaj mimarı ve bir şehir plancısının bulunması koşuluyla, T.M.M.O.B.’nin ilgili odalarına kayıtlı üyelerden oluşan ekipler katılabiliyor. yarışma kapsamında geliştirilecek tasarım önerilerinin, Çiçeklidede Tepesi’nin bu tarihsel ve toplumsal bellekteki rolünü dikkate alması, özellikle eski çeşmenin konumuna ve topografyayla kurduğu ilişkiye referans vermesi bekleniyor.

İstanbulin Sohbetler

2025 Mart ayında Can Yayınları’ndan çıkan ve kısa sürede ikinci baskısı yapılan İstanbulin kitabının yazarı Ertuğ Uçar, Banu Uçak’ın moderatörlüğünde, her ay ağırlayacakları bir konukla birlikte İstanbul’a dair hoşa giden şeyleri; şehri çizenleri ve yazanları, şehrin vapurlarını ve sularını, hayvanlarını, bitkilerini, binalarını konuşacaklar.

Her ay farklı bir konuğu ağırlayacak olan bu özel seri, İstanbul’un çok katmanlı dokusunu mimarlık, sanat, edebiyat, kent tarihi ve gündelik yaşam pratikleri üzerinden masaya yatıracak. Vapurdan sokak kedilerine, çeşmelerden semt hikayelerine, bitki örtüsünden bina cephelerine kadar uzanan detaylarda, şehrin “hoş” olan her yönü konuşulacak.

Sohbetler, bugün Minoa Pera olarak bilinen yapının 100 kişilik salonunda gerçekleşecek, ardından Youtube'da yayınlanacak.

25 Ekim Cumartesi günü “Şehri Resmedenler” temasıyla Murat Gülsoy’u ağırlayacak olan ilk konuşmanın ardından seri; 19 Kasım Çarşamba günü Serkan Taycan ile “Şehirde Yürümek”, 17 Aralık Çarşamba Hüseyin Ortak ile “Şehrin Gölgeleri”, 12 Ocak Pazartesi Akgün Akova ile “Şehrin Hayvanları”,

11 Şubat Çarşamba Büke Uras ile “Şehrin Endemik Binaları”, 25 Mart Çarşamba Ahmet Aygün ile “Şehrin Suları”, 29 Nisan Çarşamba Volkan Narcı ile “Denizler Şehri”, ve 20 Mayıs Çarşamba Zeynep Uysal ile “Şehri Yazanlar” temalarıyla devam edecek.

Tadao Ando’dan Ulusal Özbekistan Müzesi

Özbekistan Sanat ve Kültür Geliştirme Vakfı Ünlü Japon mimar Tadao Ando’nun tasarladığı ve Orta Asya’daki ilk büyük projesi olan Ulusal Özbekistan Müzesi, Taşkent’te inşaat aşamasına başladı; Mart 2028’de açılması planlanıyor. Bu proje, Ando’nun Orta Asya’daki ilk büyük ölçekli çalışması olma özelliğini taşıyor ve Taşkent’te hem mimari hem kültürel bir simge olarak öne çıkması hedefleniyor. Müzenin Mart 2028 tarihinde açılması planlanıyor. Yapı, Ando’nun minimalist mimari çizgilerini, Özbekistan’ın mirasına atıfta bulunan geometrik formlar, doğal ışık kullanımı ve mekansal netlik ilkeleriyle harmanlayarak yansıtıyor.

Ülkenin en önde gelen sanat kurumu olarak tasarlanan müze, Özbekistan’ın kültürel mirasını toplama, koruma, araştırma ve sergileme fonksiyonlarını bir araya getirecek. ACDF’nin en önemli girişimlerinden biri olan bu yapı, müzenin uluslararası kültürel ağlarda yer almasını amaçlıyor. Taşkent’in merkezinde konumlanacak müze, hem sakinleştirici bir iç mekan deneyimi sunan bir ortam hem de canlı bir kamusal alan olma niteliğinde tasarlandı. Yapının planı dairesel, kare ve üçgen biçimlerin birleşiminden oluşuyor; müze ve kütüphane bu formlar içinde yer alırken, bunlar bir kamu meydanıyla bütünleştirilerek kültürel etkileşime olanak tanıyor.

Sergi tasarımı, hikayeleştirme ve duyusal etkileşime odaklanan Alman stüdyo Atelier Brückner tarafından hazırlanıyor.  Ando ile iş birliği içinde, ziyaretçilere eğitim programlarını da kapsayan etkileyici bir deneyim sunulması planlanıyor.

RIBA, 2025 Stirling Ödülü İçin Kısa Listesi Açıklandı

Royal Institute of British Architects (RIBA), Birleşik Krallık’ın en prestijli mimarlık ödüllerinden biri olan 2025 Stirling Ödülü için kısa listeyi duyurdu. 1996’dan bu yana verilen ödül, çağdaş zorluklara yanıt veren, kapsayıcı bir gelecek inşa eden ve mimarlığın toplumsal rolünü güçlendiren projeleri onurlandırıyor. Bu yılın finalistleri arasında Londra’nın simgesi Elizabeth Tower (Big Ben) Restorasyonu, Purcell imzasıyla yer alıyor. Tarihi bir anıtın korunmasına odaklanan proje, kentin kültürel hafızasına güçlü bir katkı sunuyor. Cambridge’deki Discovery Centre (DISC), Herzog & de Meuron ile BDP ortaklığında tasarlanarak eğitim ve araştırmayı buluşturan yenilikçi bir merkez oluşturuyor. Witherford Watson Mann tarafından tasarlanan Appleby Blue Almshouse, sosyal konut anlayışını çağdaş bir yaklaşımla yeniden ele alarak erişilebilir yaşam alanlarına vurgu yapıyor. Benzer biçimde, Takero Shimazaki Architects’in tasarladığı Niwa House, sürdürülebilir çözümleri ve modern yaşamı buluşturan dikkat çekici bir konut örneği olarak öne çıkıyor. Özgün mekansal yorumlarıyla dikkat çeken Hastings House, Hugh Strange Architects tarafından tasarlandı ve küçük ölçekli bir konutun nasıl güçlü bir mimari dile sahip olabileceğini kanıtlıyor. Allies and Morrison imzasını taşıyan London College of Fashion ise eğitim yapısı kimliğiyle kente yeni bir kültürel odak kazandırıyor. Ödülün kazananı, 16 Ekim’de Londra’daki Roundhouse’ta düzenlenecek törenle açıklanacak.

Galata Surları Dijital Erişime Açıldı

Koç Üniversitesi – Stavros Niarchos Vakfı Geç Antik Çağ ve Bizans Araştırmaları Merkezi’nin (GABAM) yürüttüğü İstanbul Surları Projesinin ikinci aşaması olan Galata Surları, çevrimiçi erişime açıldı.

Bir kısmı UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde de yer alan surların inşasına beşinci yüzyılın ilk çeyreğinde başlanmış, çeşitli dönemlerdeki eklemeler ve onarımlarla bu savunma hattı Bizans İmparatorluğu’nun başkentini yaklaşık 11 yüzyıl boyunca koruyabilmiş. Roma ve Bizans askeri mimarisinin günümüze ulaşabilmiş en önemli örnekleri arasında sayılan ve 24 kilometreyi bulan surların büyük bir kısmı, 244 kulesi ve 61 kapısı ile bugün halen büyük ölçüde ayakta olsa da, şehirleşme ve diğer insan faaliyetlerinin yanı sıra, deprem gibi doğal nedenlerle de yıpranmakta, yavaş yavaş özgün niteliğini kaybetmekte, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan surlar için 2017’de başlatılan projede amaç, beşinci yüzyıldan bu yana Bizans başkentini koruyan bu savunma hattını her yönüyle belgelemek ve dijital bir platformda erişime açmak oldu. İki yıl süren kapsamlı alan çalışmasında her bir duvar parçası, kule ve kapı, bütün cepheleriyle yaklaşık 3000 fotoğraf çekildi, 40 saatlik drone uçuşu ile kaydedildi. Bu çalışmalarla tüm kara ve deniz surları ayrıntılı biçimde belgelendi. Projeyi, arkeolog, sanat tarihçisi, tarihçi, epigrafi bilimcisi, fotoğrafçı ve çeşitli alanlardaki uzmanlardan oluşan yaklaşık 30 kişilik uluslararası bir ekip yürüttü. Prof. Dr. Neslihan Asutay-Effenberger tüm projenin bilimsel editörü olmak üzere, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. James Crow ve Prof. Dr. Albrecht Berger’in katılımıyla projenin Bilimsel Danışma Kurulu oluşturuldu. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan, kaybolmuş ancak çeşitli yayınlarda yer alan sur yazıtları Dr. Hüseyin Sami Öztürk ve Ezgi Demirhan Öztürk tarafından derlenerek projeye dahil edildi. Projede, sadece görsel kayıtlar değil, aynı zamanda sur yazıtları, devşirme malzemeler ve Osmanlı arşiv belgeleri de toplanarak kapsamlı bir veri tabanı oluşturuldu. Ayrıca 100’e yakın akademik makale ve açıklayıcı metin hazırlanarak projenin bilimsel altyapısı güçlendirildi. Surlara ilişkin tüm yazılı ve görsel materyaller interaktif bir web sitesi üzerinden araştırmacıların, öğrencilerin ve meraklıların erişimine sunuldu. Proje, ilerleyen dönemde yeni verilerle güncellenerek yaşamaya devam edecek.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler