En Niyet mektuplarını imzalayan makam IMF tutanaklarını okuyamıyor

Niyet mektuplarını imzalayan makam IMF tutanaklarını okuyamıyor

18.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Niyet mektuplarını imzalayan makam IMF tutanaklarını okuyamıyor

Niyet mektuplarını imzalayan makam IMF tutanaklarını okuyamıyor

Ankara kulisi

Niyet mektuplarını imzalayan makam IMF tutanaklarını okuyamıyor

AHMET ERHAN ÇELİK

Devlet Bakanı Ali Babacan ekonomi yönetimine hakim oldukça "derinden" önemli uygulamalara imza atıyor. Bu uygulamalardan birini bir soruyla gündeme taşıyalım: IMF İcra Direktörleri Kurulu tutanaklarını Türkiye'de kaç yönetici okur? Tutanaklar örneğin Merkez Bankası Başkanı'na gönderilir mi? Bayındırlık ve İskan Bakanı, Başbakanlık Müsteşarı, Maliye Bakanı gibi kadroların bu tutanakları okuması beklenmez. Ama niyet mektuplarına altına imza atan Merkez Bankası Başkanı'nın tutanakları "görememesinin" bir nedeni olmalı.

Tutanakları iki kişi okur
IMF nezdinde guvornör sahibi iki kurum Hazine ve Merkez Bankası'dır. Merkez Bankası başkanları IMF'ye verilen niyet mektuplarına "yedek (alternate) guvörnör" sıfatıyla imza atarlar. Diğer imzanın sahibi politik konumları gereği "guvornör" sıfatını taşıyan Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı'dır.
İki kurumdaki yönetim kademelerini ve yönetici sayısını dikkate aldığınızda icra kurulu tutanaklarını okuyan sayısının yüksek olduğunu düşünebilirsiniz. Oysa bu tutanakları Türkiye'de yalnızca iki kişi okur: Hazine Müsteşarı Halil İbrahim Çanakçı ve Devlet Bakanı Ali Babacan. (Tutanakların Babacan'a ulaştırılmasını sağlayan çok az sayıdaki bürokratı, teknisyen konumları nedeniyle "okurlar" arasında değerlendirmiyoruz.) Tutanakların yalnızca iki nüsha düzenlenmesi talimatını veren isim ise tahmin edilebileceği üzere Babacan.

40 soru sorulmuş
Merkez Bankası'nda para politikalarını belirleyen Para Kurulu üyelerine (Hazine Müsteşarı hariç) şöyle bir soru sorduğunuzu varsayın: "IMF İcra Direktörleri Kurulu'nun 6'ıncı gözden geçirmenin sonuçlandırıldığı aralık ayı toplantısında Türkiye'ye güvensizlik beyan eden 40'a yakın soru sorulmuş. Bu doğru mu?" Bu sorunuza yanıt alamazsınız, olsa olsa "deniyor ki" denilerek bazı bilgiler aktarılır. Belki de özerk Merkez Bankası konseptinin diyetlerinden biri de budur.
IMF İcra Direktörleri Kurulu'nda 184 hissedar ülke temsil edilir. Kurul, uluslararası ekonominin politik karar organı gibidir. Büyük ülkeler (ABD, Almanya vb.) kendi çıkarları doğrultusunda oy kullanır, görüş belirtir ve kararları belirler. Kurul görüşme tutanakları üye ülkelere "gizli" (confidential) damgası taşıyan zarflar içinde (istenirse) verilir.

Başbakan'dan müsteşara fırça
Meclis uzun zamandır hiç bu kadar hareketli olmamıştı. CHP'liler devletin tanımını ve işleyişini değiştirmeyi hedefleyen kamu yönetimi yasa tasarısına yoğun ve fiziki muhalefet gösterirken, hedef tahtasına tasarının müellifi Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'i koydu. CHP'liler Dinçer'e yüklenince AKP'lilere de müsteşarı savunmak düştü. Ne de olsa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dinçer'e açık kefalet verdi.
Peki Dinçer hükümet ve AKP içinde nasıl değerlendiriliyor? Mesela AKP milletvekilleri Dinçer'e gerçekten sahip çıkıyor mu? Kulağımıza gelenlere göre yakın zaman önce Başbakan, Dinçer'i yanına çağırıp sert biçimde ikaz etmiş. Çünkü çok sayıda AKP milletvekili "Dinçer telefonlarımıza bile çıkmıyor. Bizi özel kalemle muhatap ediyor" diyerek Başbakan'a şikâyetçi olmuşlar. Şikâyetlerdeki üslûplar ağırlaşınca Başbakan da Dinçer'e "Müsteşar, vekillerin telefonuna çıkmak zorundadır. Telefonlara cevap ver" uyarısında bulunmuş. Bazı bakanlar da Dinçer'in kendilerine karşı bile soğuk ve mesafeli davranmasından rahatsızmış. Anlayacağınız CHP'nin sert tavrı AKP'deki blok davranışı katılaştırmaktan başka işe yaramıyor.

IMF inisiyatifi kaybetti
IMF görüşmelerinin ilk haftası önümüze yıllardır tanık olmadığımız bir tablo çıkardı. Ek bütçe hazırlıklarında ulaşılan çözümlerin teknik kalitesi bürokrasideki özgüveni pekiştirmiş ve bu özgüven de müzakere masasına taşınıyor görüntüsü var. IMF Türkiye temsilcisi Odd Per Breek'in görüşmeler öncesi sarfettiği "Ek tedbir gerekir" sözlerini paylaşan bir bürokrat görüşmeler başladıktan sonra şöyle konuşuyor.
"Geçen yıl bu vakitler 15.2 katrilyon liralık tedbirler için ter döküyorduk. Meseleyi bir yandan hükümete diğer taraftan IMF'ye anlatmaya çalışıyorduk. Ama zaman değişti. Hem asgari ücrette hem de emekli maaşlarında geriye doğru endeksleme yapıldı. Ama asgari ücret zamlarında IMF'nin söyleyeceği bir şey yok, emekli zamları da sorun oluşturmuyor. Çünkü teknik açıklamalarda marjlarımız çok geniş."
İktisat aritmetiğinin bürokratın iradi özgüveni örselememesi çok önemli. Ama şubat ve kasım krizlerinin temel öğretisini de aklımızdan çıkaramıyoruz.
Krizler ihtiyaçtan doğar, ihtiyaç dünyanın zenginlerine uyum sağlamaksa, uyumun maliyetinin yeterli hızda zenginleşemeyenlere ödetilmesi "kriz" sıfatıyla karşımıza çıkar.