En Yaşanmış Vergi Hikâyeleri

Yaşanmış Vergi Hikâyeleri

17.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Egzoz ölçümü yaptırmamanın cezası büyük

Yaşanmış Vergi Hikâyeleri





Kamuoyunda bazı hatalı görüşlerin dolaştığını duyuyorum. Bunlardan biri de gayrimenkullerin satışından doğan kazançların vergilendirilmesi ile ilgili. Geçerli yasal duruma göre, gayrimenkulleri dört yıl elde tuttuktan sonra batarsanız, elde edilen kazanç ne olursa olsun, gelir vergisine tabi değil. Satılan gayrimenkulün işyeri veya konut olmasının bu açıdan önemi yok. Yani ister işyeri isterse konut olsun aynı kural geçerli. Ancak bazı kişiler bunun sadece konutlar için geçerli olduğunu ileri sürüyor. Bu kesinlikle hatalı bir görüş. Bu hataya niçin düşüldüğünü ve gayrimenkul satışlarının vergisel durumunu aşağıda özetlemeye çalışacağım.
Gelir Vergisi Kanununun 4783 sayılı Kanunla değişik mükerrer 80'inci maddesi uyarınca, ivazsız olarak (miras, hibe yoluyla) edinilmiş olanlar hariç, arazi (dolayısıyla arsa) ve binaların iktisaptan başlayarak dört yıl içinde satışından doğan kazançlar vergiye tabi. Bu nedenle,
- Bağış, hibe, miras yoluyla yani ivazsız olarak edinilmiş gayirmenkullerin satışından elde edilen kazançlar ile,
- Dört yıl elde tutulmuş gayrimekullerin satışından doğan kazançlar tutarlarına bakılmaksızın vergisiz.

Hatalı yorumların nedeni
Hatalı yorumlara, 1998 yılından başlayan yasal değişikliklerin neden olduğunu düşünüyorum.
Hatırlanacağı üzere, bu konudaki değişiklik önce Zekeriya Temizel'in Maliye Bakanı olduğu dönemde çıkarılan ve kamuoyunda 'mali milat yasası' olarak bilinen 4369 sayılı Kanunla yapıldı. Söz konusu Kanunla Gelir Vergisi Kanununda değişiklik yapılarak gayrimenkul satış kazançları, elde tutma süresine bakılmaksızın, prensip olarak vergiye tabi hale getirildi, yani verginin konusuna alındı. Daha önce (1998 den önce) dört yıl elde tutulmuş olanların satışında vergi yoktu.
Gayrimenkul satış kazançları esas itibariyle vergili hale getirildikten sonra, Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 46'ncı maddeyle de, 31.12.2008 tarihine kadar uygulanmak üzere beş yıldan fazla bir süre elde tutulmuş konutların satışından doğan kazançlar vergiden istisna edildi. Dolayısıyla işyeri satış kazançları süreye bakılmaksızın vergili hale geldi.
Ancak bu yasal durum hiç uygulanamadı. Önce 4444 sayılı Kanunla, yeni hükümlerin uygulaması 2002 sonuna kadar ertelendi. Bu süre içinde eski hükümlere paralel hükümlerin uygulanması geçici 56'ncı madde ile sağlandı ve nihayet 4783 sayılı Kanunla da tamamen eski hükümlere dönüldü.
Vergili ortama geçilmediği içindir ki, konutlara yönelik istisna öngören geçici 46'ncı maddenin uygulanmasına gerek kalmadı. Bir başka deyişle bu madde ölü doğdu. Çünkü, verginin konusuna girmeyen bir gelirin istisna edilmesinin hiçbir anlamı olamaz.
Bu durumda yapılması gereken, yanlış anlamaları önlemek için geçici maddeyi yürürlükten kaldırmaktı. Bu yapılmadığı gibi yanlış anlamaları artıracak şekilde, bugüne kadar hiç uygulanmayan bundan sonra da uygulanması mümkün bulunmayan geçici maddede 2003 yılı içinde 4783 sayılı Kanunla değişiklikler yapıldı. Maddedeki beş yıllık süre dört yıl olarak değiştirildi.
Bu değişikliğin niçin yapıldığı ve ne anlama geldiği bilinmiyor. Ancak yanlış yorumlara yol açtığı açıkça görülüyor. Bazı kişiler bu maddeden hareket ederek dört yıl elde tutulmuş işyerlerinin satış kazançlarında istisna olmadığını söylüyor. Gerçekten de istisna yok, ancak dört yıl elde tutulmuş gayrimenkullerin satışından sağlanan kazançlar zaten vergiye tabi değil. Maliye başvuran kişilere, işyeri satışlarında da dört yıl kuralının geçerli olduğunu belirten muktezalar (özelgeler) veriyor.

Dört yıl satmayana...
Gayrimenkulün dört yıl içinde satışından doğan kazançlar vergiye tabi. Kazancın tespitinde maliyet bedeli TEFE endeksi kullanılarak artırılıyor. Kazanç enflasyondan arındırılıyor. Değer artış kazançları için de 10 milyar liralık istisna olduğu için, bütün vergiye tabi değer artış kazançları (hisse senedi alım - satım kazancı vs.) toplamına bir defa 10 milyar liralık bu istisna uygulanıyor. Kalanı gelir vergisi beyannamesi ile beyan ediliyor. Gayrimenkul satışlarında ayrıca, emlak vergi değerinden az olmamak üzere, satış bedeli üzerinden, alan ve satan için ayrı ayrı olmak üzere binde 15 oranında tapu harcı ödenmesi gerektiğini de hatırlatalım. Gayrimenkulün dört yıl süreyle elde tutulmuş olması bu harcı önlemiyor.

Mahsupta damga vergisi var mı?
Taşımacılık işlemleri yapan mükellef X AŞ., bu işlemden doğan KDV iadesi alacağının bir kısmının vergi borçlarına, bir kısmının da hizmet satın aldığı Y AŞ.'nin vergi borçlarına mahsubunu talep eder. Birkaç yıl sonra vergi dairesi Y AŞ.'ne vergi borcunun mahsup yoluyla eksik ödendiğini, gecikme zammı ile birlikte ödenmesini ister.
Eksikliğin mahsup işlemi için kesilen binde 7.5'lik damga vergisinden kaynaklandığı anlaşılır. Mahsubu talep edilen iade alacağından öncelikle damga vergisi kesildiği için Y AŞ'in vergi borcu bu tutar kadar eksik ödenmiş gözükmektedir. X AŞ'nin vergi borcuna mahsup işlemi için ise damga vergisi kesilmemiştir.
Yorum ve değerlendirme: Böyle bir ayırımın hiçbir yasal dayanağını göremiyoruz. Mükellefin kendi vergi borcuna mahsup işlemi ile başka mükelleflerin vergi borcuna mahsup işlemi arasında teknik olarak hiçbir fark yok. Eğer mahsupta damga vergisi kalktıysa bunun bütün mahsuplar için geçerli olması gerekir. Kalkmadı ise mükellefin kendi vergi borcuna mahsupta da aranmalıdır.
Kaldı ki, damga vergisi mükellefiyetinin doğması için düzenlenmiş ve ilgililerce imza altına alınmış bir kağıdın mevcut olması gerekir. Mahsup işleminde bu anlamda düzenlenmiş bir kağıt yoktur. Bu nedenle, mükellefe nakit ödeme yapılmadığı sürece damga vergisi aranamaz.

Çevre ve Orman Bakanlığı yayımladığı tebliğde, süresi içinde egzoz ölçümü yaptırmayan (egzoz pulu almayan) taşıt sahiplerine idari para cezası uygulanacağını açıkladı. Söz konusu cezanın 2003 yılı için geçerli olan tutarı, gerçek kişiler için 1.135.673.400 TL, kuruluş ve işletmeler için 3.407.099.700 TL ve bilanço esasına göre defter tutan kuruluş ve işletmeler için 5.678.589.600 TL olacak.

Maliye, Vergi Barışı'nda ödenen TEFE faizlerinin gider olarak indirilmesini kabul etmedi
Hatırlanacağı üzere, Vergi Barışı Kanunu'ndan yararlanan mükelleflerin, gecikme zammı ve gecikme faizleri belli koşullarla tamamen silinerek bunların yerine aylık esasta TEFE faizi ödenmesi öngörülmüştü. Gecikme zammı ve gecikme faizlerinin gider olarak indirilmesi mümkün olmadığından, bu kuralın TEFE faizleri için de geçerli olup olmayacağı yolunda tereddütler ortaya çıkmıştı. Maliye TEFE oranları ile hesaplanarak ödenen tutarların kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağını açıkladı.



BUSINESS


İyi ki doğdunuz Suna Hanım
Küfür insanı ünlü yapar mı?
Korka korka yılda 800 gram çikolata yiyoruz
'Siz Türkler yaz iyimserisiniz'
Ne olacak bu rakının hali?
Hollandalılar bizim bombus arısının tanesini 10 dolara satıyor
Hiç ayna karşısında çıplak dans ettiniz mi?
Borsanın büyüyememesinden işadamlarımız sorumlu
Konser saatine kadar saklanıyor
Localı, barlı, yatar koltuklu 90 sinema salonu kuracaklar
Takının müşterisi erkekler
Zincir markete gir, marka ol!
Temel içgüdüleri baştan çıkarıyorlar
İnternette 450 sanal restoran açtı
Terzi İtalya'dan, prova Türkiye'de, dikiş İsviçre'de
Dört yıl elde tutulan gayrimenkulün satışındaki kazanca vergi yok