21.06.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
0
axgun012.jpg Hülya'nın, Çubuk ilçesinin Dumlupınar köyündeki baba evinde, başa gelenleri "kader" diye soğukkanlılıkla karşılayan büyüklerin yanında, etrafta koşuşturan, böylesine bir acıyı yaşamak için hazırlıklı olmayan oğlu İbrahim'i buluyoruz.Hülya'nın babası Hacı İbrahim, oğlu olmadığı için torununa kendi adını vermiş. Kızını 13 yaşında evlendirmiş görücü usulüyle. Büyük kız Hümeyra sitemli konuşurken, "Daha 13 yaşındaydı" diyor. Anne Nevriye Develi de, "İstemese evlenmezdi, o da sevdi" diyerek tepki gösteriyor. Ankara'nın Ulus semtinde, Anafartalar Çarşısı'nın önünde patlayan canlı bombanın kurbanlarından sonuncusuydu Hülya Develi... 25 gün boyunca yoğun bakımda verdiği hayat mücadelesini kaybettiğinde, kapısında umutla bekleyen ailesi yıkıldı; en çok da oğlu, 5 yaşındaki İbrahim... Baba İbrahim Develi erken evliliği, "Büyük kızın eşinin akrabaları çok memnun kalmışlar, gelip istediler. Çok dünür geldi rahmetliye. 13 yaşındaydı ama 16 gösteriyordu. 2 metre mezar kazdım, boyu uzundu" sözleriyle savunuyor. 13 yaşında evlendirdiği kızına 7 yıl resmi nikâh kıyılmayınca tepki gösteren baba, "bırak" demiş Hülya'ya. Dava açılmış, mahkeme, kocanın epilepsi hastası olması dolayısıyla İbrahim'in velayetini anneye vermiş.Ulus'ta bir gazinoda çalışan Hülya'yı hep desteklemişler. Gazetelerde yazıldığı gibi kızlarını terk etmediklerini söylüyor baba. Abla Hümeyra ise kardeşinin sadece konsomatris olarak değil aynı zamanda halk oyunları ekibiyle de gösteriye çıktığını anlatıyor.O gün eve 16.20'de gelen Hülya, İbrahim'i annesine bırakıp 3 gün sonra doğum gününü kutlayacakları oğluna ayakkabı almaya gitmiş. 2 saat sonra Ulus'ta arkadaşıyla birlikte otobüsten inmiş. Arkadaşı arızalı cep telefonunu almak için başka dükkâna giderken önlerinden geçen siyah yelekli motosikletli genci fark etmişler. Hülya bir adım daha atsa mağazaya girecek, büyük ihtimalle de saldırıdan küçük yaralarla kurtulacakmış. Olmamış. Bomba yakınında patlayınca şarapnel parçaları kafasına isabet etmiş. 'Biz onu terk etmedik' Morgdan almaya gittiklerinde yüzü gülüyormuş Hülya'nın. Baba, "Dünyada yüzü gülmedi, gülerek ölmüş. Bizi yıktı gitti" diyor. Küçük İbrahim de bombadan bir gün önce, anaokuluna giden kuzenlerinden öğrendiği bir şiiri okumuş. "Sanki içine doğmuş" diyorlar. Şiir şöyle: "Anneciğim seni ben, çiçeklerden yemişten, sarı saçlı bebekten canımdan çok severim, gitme hep yanımda kal, beni kollarına al, pembe gülden daha al yanaklarından öperim." Bir solukta okuyor şiiri ama odadakiler soluksuz kalıyor. Evin balkonundan annenin mezarı görülüyor. İki mermerli mezarın yanındaki kiremitlerle çevrili olan yer.Sabah erkenden kaçıp mezara gitmiş İbrahim. Etraftaki, mor, beyaz yaban çiçeklerini söküp annesinin mezarına dikmiş, sulamış, yeşerirler umuduyla. Birlikte mezarı ziyarete gittiğimizde fark ediyoruz, bir de annesinin kucağında yatarken çekilmiş mutlu günlerden bir fotoğrafı koymuş mezarının başına. Uçmasın diye toprakla desteklemiş iki yanını.... Ölürken yüzü gülüyormuş