Gündem Çok Partili Dönemde Seçimler Ve Seçim Sistemler - Seçim sistemleri sonuçları etkiler

Çok Partili Dönemde Seçimler Ve Seçim Sistemler - Seçim sistemleri sonuçları etkiler

02.05.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hangi seçimde hangi sonuçlar alındı, seçim sistemleri bu sonuçları nasıl etkiledi? Şu an gündemde olan seçim sistemleri nedir? Hangi sistem hangi sonuçları verir? İktidar, sistem değişikliğiyle hedeflerine ulaşabilir mi? Değişiklik muhalefeti nasıl etkiler?

Çok Partili Dönemde Seçimler Ve Seçim Sistemler - Seçim sistemleri sonuçları etkiler

1950’den günümüze kadar yapılmış olan milletvekili genel seçimlerinin sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler, seçim sistemlerine ilişkin önemli ipuçları vermektedir.
- Bugüne kadar yapılmış 16 seçimin 10’u tek partinin iktidarıyla sonuçlanmıştır. Bunların 3’ü Liste Usulü Çoğunluk, 7’si ise Nispî Temsilin değişik biçimleriyle yapılmış seçimlerdir. Alınan sonuçlarda seçim sistemleri kadar partilerin oy oranları da belirleyici olmuştur.
- Seçimlerde ilk sırayı alan partilerin oy oranları, 1991 yılına kadar % 30 oranının altına düşmemiştir. 1954 seçimlerinde % 58.4’e kadar çıkan bu oran, 1991’de % 27.0’a (DYP), 1995’te % 21.4’e (RP) kadar inmiştir. 1999 seçimlerde birinci sırayı alan DSP’nin oy aranı ise % 22.2 olmuştur.
Söz konusu oran, 2002 seçimlerinde AK PARTİ’nin % 34.3 oranda oy alması ile yeniden % 30 düzeyinin üstüne çıkmıştır. Ak Parti’nin oy oranları, 2007 ve 2011 seçimlerinde % 46.6 ve 49.8’e yükselmiştir.
- Bir partiye iktidar çoğunluğunu sağlayan oy oranlarının genelde % 45.1 - % 58.4 arasında değiştiği, yalnızca 1987 ve 2002’de tek başına iktidar olan ANAP ile AK PARTİ’nin oy oranlarının % 45’in altına düştüğü gözlenmektedir (ANAP % 36.3 - Ak Parti % 34.3). Tek başına iktidar olmak için gereken oy oranının makul sınırların altına inmesinin, sistemde meşruiyet tartışmalarına yol açtığı görülmüştür. 1987’deki ANAP iktidarının ve hatta Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin bu açıdan uğradığı eleştiriler anlamlıdır.
- Temsilde Adalet unsurunu en çok öne çıkaran uygulama, Millî Bakiye Sistemi olmuştur. Bu sistemle yapılan 1965 seçimlerinde, partilerin oy oranlarıyla Parlamentodaki temsil oranları arasındaki farklar (aşkın-eksik temsil oranları), yalnızca 0.1 ilâ 1.1 puan arasında değişmektedir.

İstikrarı öne çıkaran uygulama
- Yönetimde İstikrar unsurunu en çok öne çıkaran uygulama ise 1950-1960 yılları arasında uygulanan Liste Usulü Çoğunluk sistemidir. 1987 ve 1991 seçimlerinde uygulanan Çifte Barajlı d’Hondt + Kontenjan sisteminin de verdiği sonuçlar itibariyle aynı kategoride yer aldığını görüyoruz. Bunun nedeni, kontenjan uygulamasının sisteme katmış olduğu çoğunluk etkisidir.
- 1954’te % 58.4 oranında oy alan DP, oy gücünün çok üstünde bir oranla (% 93.0) parlamentoda temsil edilmiştir (505 milletvekili). Partinin oy ve sandalye oranları arasındaki fark (aşkın temsil), 34.6 puandır. Aynı seçimlerde CHP’nin % 35.1 oranındaki oy gücü Parlamentoya % 5.7 oranında yansımış ve parti ancak 31 milletvekili çıkarabilmiştir. CHP için % 29.4 puanlık bir eksik temsil söz konusudur.
Çifte Barajlı d’Hondt + Kontenjan usulü ile yapılmış olan 1987 seçimlerinde % 36.3 oranında oy alan ANAP, 450 sandalyeli Parlamentoda % 64.9 oranında (292 milletvekili ile) temsil edilme olanağına kavuşmuştur. Partinin oy ve temsil oranları arasındaki fark, bu kez % 28.6 olmuştur.
Ülke Barajlı d’Hondt sistemiyle yapılan 2002 seçimlerinde AK PARTİ % 34.3 oranındaki oyu ile Meclisteki sandalyelerin % 66’sını elde etmiştir. Bu kez Ak Parti’nin aşkın temsil oranı 31.7 puandır.
Partilerin oy ve temsil oranları arasındaki farkın gereğinden fazla büyümesi, siyasal gerilimin artmasına ve bunalımlara yol açabilmektedir. 1950-1960 yılları arasında yaşanan siyasal gerilimin temelinde bunu aramak gerekir.
- Yönetimde İstikrar’ı sağlamak amacıyla uygulanan % 10 Ülke Barajı nedeniyle Parlamentoda temsil edilemeyen oyların 1987’de % 19.8’e kadar çıktığı görülmektedir. 1995’te % 14.4 olan bu oran, 1999’da % 18.8’e çıkmış, buna karşın son üç genel seçimde hiç bir parti tek başına hükûmet kuracak ölçüde sandalye kazanamamıştır. Bir başka söyleyişle, katlanılan toplumsal ve siyasal maliyete karşın, bu üç seçimde ülke barajından beklenen yarar elde edilememiştir.
2002 seçimlerinde % 34.3 oranında oy alan Ak Parti tek başına iktidar olacak çoğunluğu yakalamış, ancak bu kez de Meclis dışında kalan oyların toplamı, % 45.3 gibi olağanüstü yüksek bir boyuta çıkmıştır. Böylece Ülke Barajlı d’Hondt Sistemi kendisinden beklenen istikrar amacını gerçekleştirmiş, ancak istikrar adına temsilde adaletten fedakârlık yapılmıştır. Bir başka söyleyişle istikrarın faturası, yüksek oranlı bir temsil boşluğuna katlanmak olmuştur.
- 1990’lardan itibaren oylar, partiler arasında gereğinden fazla dağılmaya başlamış ve parti oylarının tavanı, giderek % 20’ler düzeyine düşmüştür. Oyların bu düzeye indiği parçalı bir siyasî yapıda, hiçbir seçim yasası, bir partiye tek başına iktidara gelme şansı verememektedir.

Haberin Devamı

GÜNDEMDEKİ SEÇİM SİSTEMİ TARTIŞMALARI
İktidar Partisi seçim sisteminde değişiklik yapma niyetini açıklamıştır. Yeni sistem önerilerinin arkasında Ak Parti’nin Başkanlık sistemini getirecek Anayasa değişikliğine olanak verecek sayıda milletvekili çıkarma isteğinin yattığı bilinmektedir.
Önerilen yeni sistemin Daraltılmış Bölge mi yoksa Dar Bölge mi olacağı henüz kesinlik kazanmamıştır. O nedenle her iki sistemi de irdelemek durumundayız.

Daraltılmış Bölge sistemi nedir?
Daraltılmış Bölge Sisteminde il seçim çevreleri birden çok seçim çevresine bölünerek küçültülmektedir. Bu sistem 1987 ve 1991 seçimlerinde uygulanmıştır. 23 Mayıs 1987’de çıkarılan 3377 sayılı Kanun’la, çıkaracağı milletvekili sayısı 6’dan fazla olan iller, en fazla 6 milletvekillik seçim çevrelerine bölünmüştür.
Bu uygulama sırasında örneğin İstanbul 29 Kasım 1987 seçiminde 8, 20 Ekim 1991 seçiminde ise 9 seçim çevresine bölünmüştür. Ankara’da ise yeni seçim çevrelerinin sayıları sırasıyla 5 ve 4 olmuştur. Ülke çapındaki seçim çevresi sayıları 1987 seçimlerinde 104, 1991 seçimlerinde ise 107 olmuştur.
27 Ekim 1995’de çıkarılan 4125 sayılı Kanun’la bu uygulama terkedilmiş, yalnızca çıkaracağı milletvekili sayısı 18’den fazla olan iller yeni seçim çevrelerine ayrılmıştır. Halen İstanbul 3, Ankara ve İzmir ise 2’şer seçim çevresine ayrılmış durumdadır.

145 seçim çevresi
İktidar Partisinin önerisi ise 5 milletvekilinden fazlasını çıkaracak olan illerin en fazla 5 milletvekillik seçim çevrelerine ayrılmasını öngörmektedir. Böyle bir uygulamada örneğin 85 milletvekili çıkaran İstanbul ilinin 17 seçim çevresine, 31 milletvekiline sahip olan Ankara’nın ise 7 ayrı seçim çevresine bölünmesi söz konusu olacaktır.
Halen 51 ilin milletvekili sayısı 5’in altındadır. Milletvekili sayıları 6-85 arasında değişen diğer 30 ilin 94 seçim çevresine bölünmesi söz konusu olacak ve böylece ülkedeki seçim çevrelerinin toplamı 51+94=145 olacaktır.
Çevre barajlarının alt sınırını % 20’ye çıkaran sistem büyük partilere yarar sağlamaktadır. Bu sistemin uygulanması halinde birinci sıradaki partinin milletvekili sayısı artacak, diğer partilerin milletvekili sayıları azalacaktır. Bir başka söyleyişle seçim sisteminin temsilde adalet boyutu biraz daha gerileyecek, yönetimde istikrar boyutu daha da öne çıkacaktır.

Haberin Devamı

Dar Bölge Sistemi nedir?
Ülkemizde henüz denenmemiş olan iki seçim sistemi kalmıştır: İki Turlu Seçimler ve Dar Bölge Seçim Sistemi.
Dar Bölge Sisteminde ülke, milletvekili sayısı kadar seçim çevresine ayrılmakta ve böylece her seçim çevresi yalnızca bir milletvekili çıkarmaktadır. Bir seçim çevresinde en çok oyu alan adayın milletvekili seçildiği Dar Bölge Sistemi, tek turlu ya da iki turlu olarak uygulanabilmektedir.
Dar Bölge Sistemi; milletvekilleri ile seçmenler arasındaki ilişkinin en güçlü olduğu, seçmenin milletvekillerini yakından tanıdığı, buna karşılık milletvekilleri ile partileri arasında bağların zayıfladığı, dolayısıyla lider sultasının zayıflatıldığı bir sistemdir. Sistemin, bu bakımdan, parti içi demokrasinin gelişmesine olumlu katkıları olacaktır.

Temsilde adalet zedelenir
Dar Bölge Sistemi birden çok sakıncayı barındırmaktadır:
- Sistemin uygulamasında karşılaşılabilecek teknik sakınca, nüfus hareketlerinin yoğun olduğu ülkemizde, seçim çevrelerinin belirlenmesindeki zorluklardır. Seçim çevrelerinde sık sık ortaya çıkabilecek değişiklik gereksinimleri, siyasal amaçlı kullanımlara, dolayısıyla ciddî tartışmalara yol açabilecektir.
- Parti disiplini açısından ortaya çıkacak zayıflamanın, Parlamentoda kaygan çoğunluklar ortaya çıkararak istikrarı bozucu yönde etkileri olabileceği de düşünülmelidir. Ayrıca yerel sorunların ülke sorunlarının önüne geçmesi gibi sakıncalara da hazırlıklı olunmalıdır.
- Bu sistemin ülkemizde uygulanması halinde adaylar arasındaki fırsat eşitliğinin daha da bozulacağı açıktır. Tek kişilik seçim çevreleri; etnik ve mezhepsel grupların, tarikatların, geri kalmış yörelerde aşiretlerin ya da belli ailelerin tekelinde kalabilecektir. Bu arada paranın oynayacağı rolün ağırlığını da unutmamak gerekiyor. Bu açıdan bakılınca ülkenin bu günkü koşullarında sistemin, bütünleştirici değil ayrıştırıcı yönde etki yaratabileceğini de hesaba katmak gerekiyor.
- Günümüzde iktidar ve muhalefet partileri arasındaki oy oranı farklılıkları, siyasal dengeleri bozacak kadar büyüktür. Böyle bir ortamda Dar Bölge uygulamasının, iktidar partisinin TBMM’deki ağırlığını daha da artıracağı, dolayısıyla temsilde adalet ilkesinin önemli ölçüde zedeleneceği açıktır. İktidar ve muhalefet milletvekilleri arasındaki sayısal farkın daha da açılmasının, çoğunluk baskısını güçlendireceği ve böylece siyasal istikrarı bozacak yönde etki yapabileceği kaygısını taşıyoruz.

Uygun çözüm % 5 baraj uygulaması
Sistemin uygulanması halinde, 1950-1960 yılları arasında uygulanan ve temsilde adalet boyutunu ileri derecede ihmal ederek Meclisteki sandalye dağılımında büyük adaletsizliklere yol açan Liste Usulü Çoğunluk Sisteminde ortaya çıkan tabloların, belki de daha ağırıyla karşılaşmak durumunda kalabileceğiz. Bir kez daha anımsatalım ki, 1954 seçimlerinde Demokrat Parti % 58.4 oy oranıyla Parlamentodaki sandalyelerin % 93’ünü alırken Cumhuriyet Halk Partisi, % 35.1 oranındaki oyuyla parlamentoda ancak % 5.7 oranında milletvekili kazanabilmişti. Yeniden benzer tabloları yaşamak istemeyiz.
Seçim sonuçlarında Temsilde Adalet boyutunu kaygı verici oranda göz ardı eden Dar Bölge Sisteminin, Anayasa’nın 67’nci maddesinde yer alan “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir.” hükmünü ihlâl eder bir mahiyet taşıdığını da unutmamak gerekiyor. Dar Bölge Sistemini, yararları yanında sakıncalarını da göz önüne alarak tartışmak bizi sağlıklı sonuçlara götürecektir.
Son Söz Yazı dizisini bitirirken seçim sistemiyle ilgili kanımızı da belirtmek istiyorum: Ülkemiz için yeni bir seçim sistemi arayışına gerek yoktur. En uygun çözüm, bugünkü sistemi % 5 ülke barajıyla uygulamak olacaktır.

Haberin Devamı

Kaynaklar:
- Türkiye Nasıl Bir Seçim Sistemi? Prof. Dr. Hikmet Sami Türk - Erol Tuncer (1995), TESAV Yayınları.
- Osmanlı’dan Günümüze Seçimler (1877 2002). Erol Tuncer, Genişletilmiş İkinci Baskı 2003, TESAV Yayınları.
- Çok Partili Dönemde Seçimler ve Seçim Sistemleri. Erol Tuncer Necati Danacı, 2003, TESAV Yayınları.
- 1946 Seçimleri. Erol Tuncer, 2008, TESAV Yayınları.
- 1950 Seçimleri. Erol Tuncer, 2010, TESAV Yayınları.
- 1954 Seçimleri. Erol Tuncer, 2011, TESAV Yayınları.
- 1957 Seçimleri. Erol Tuncer, 2012, TESAV Yayınları.
- 1961 Seçimleri. Erol Tuncer, 2012, TESAV Yayınları.
- Seçim 2011-12 Haziran 2011 Milletvekili Genel Seçimleri-Sayısal ve Siyasal Değerlendirme. Erol Tuncer, 2011, TESAV Yayınları.
- Cumhuriyet Senatosu Seçimleri. Erol Tuncer, 2010, TESAV Yayınları.

Haberin Devamı

- BİTTİ -