08.01.2019 - 01:30 | Son Güncellenme:
Fisun Yalçınkaya - İstanbul
Çağdaş Sanatçı Serkan Bayer’in ‘Carcinodes’ eserinin yer aldığı ve eserle aynı ismi taşıyan sergi, Kalamış’taki Fular’t Galerisi’nde dün açıldı. Küratörlüğünü Denizhan Özer’in yaptığı sergi ‘Carcinodes’ 24 Ocak’a dek görülebilecek. İstanbul’da ‘Carcinodes’ sergisini açan Serkan Bayer’in Ankara’da Proud Art Gallery’de de 12 Ocak’a dek 30 yıllık sanat yaşamından eserlerin yer aldığı sergisi devam ediyor. Serkan Bayer’le iki sergisi hakkında konuştuk.
- Öncelikle bu sergide ‘Carcinodes’ adlı parçayı öne çıkarıyorsunuz, ondan bahsedebilir misiniz?
Bu birinci ‘Carcinodes’ ve bundan 11 tane daha olacak, taslaklarını çalışıyorum. ‘Doğum’ serisinin altıncı parçası olarak ortaya çıktı bu eser. ‘Doğum’ serisi kapsamında bunu yapmaya karar verdim. Bu seri tuvallerden çıkan seramik heykelciklerle devam ediyordu, insan öğesini biraz daha öne çıkartmak istedim. Ayrıca bu eser eski bir efsaneyi anlatan bir resimdir. İsmini de araştırmacı yazar ve felsefi alandaki ustam olan Murat Özgen Ayfer koydu. Biz uzun zamandır teorik alanda birlikte çalışıyoruz. Bana ‘Carcinodes’ yazdı ve gönderdi, “Aslında senin adın bu” dedi. İsmimin anagramı olduğunu söyledi ve anlamını bulmamı istedi, insanı kanser eden demekmiş. Bana o ismi takmış meğerse...
- Eserde nasıl karşılık buluyor?
O figür bir alegoriyi simgeliyor ve benimle de ilgili bir tarafı var. Biraz da benim kişiliğimle birleştirilerek çıktı. Üstüne çok konuşmadık, Carcinodes bir efsane olarak kaldı.
- Siz nereden yola çıktınız bu eserde?
Ben ölüm ve doğum içerikli çalışıyorum uzun zamandır. Kavramı doğarken ölmek, ölürken doğabilmekle sınırladım. Sonra teknik geliştirdim. Biraz ayrışması, başkalaşması gerekiyordu. Daha yumuşak bir malzeme kullandım. İki üç tekniğim vardı, bu seride hepsi birleşmiş oldu.
- Nasıl bir süreçte sanatınız sizi bu noktaya getirdi?
30 yıllık bir süreç... Sanata hiç ara vermedim. Hep bu işi yaptım. Benim resim alanında ustam Cemal Arslan’dır. Devamında master sürecinde Jale Nejdet Erzen’den çok şey öğrendim. Sanat yoluyla nasıl düşünebiliriz, nasıl çalışabiliriz ve ‘özgür düşünce’ gibi pek çok konuda Jale Hoca’nın emeği çoktur bende. Özellikle Kant felsefesi ve estetiği...
- Fular’t Galeri’de açılacak serginizde hangi dönemlerden parçalar olacak?
2017-2019 yıllarından parçalar olabilir ama çoğunluğu son dönemden oluşacak. ‘Carcinodes’ ön planda olacak. Yarısında ‘Doğum’ serisi, yarısında ‘Kapılar’ serisi yer alacak. O seriye de Antakya’da Koridor Sanat Kolektifi’nin Art in Recidanse organizasyonunda İlke ve Volkan Ekmekçi Ailesi’nin misafiri olarak katıldığım dönemde başlamıştım. ‘Kapılar’ konulu resimlerde Antakya’nın dokusundan çok etkilenmiştim. İlk kapı, kaldığım Beyt Nazira isimli konuk evinin kapısından sızan ışıkla başladı. Antakya büyüleyici bir etkiye sahip. Ankara’daki sergi ise 30 yılın kişisel karmasıydı.
- Ankara’da Proud Art Gallery’de 12 Ocak’a kadar devam eden bu serginizdeki işler nasıl seçildi?
O bir kombinasyon aslında. Şöyle seçtik: Benim altı dönemim var; ilk dönemden başlar, altıncı dönemde biter. O sergide amaç; bu süreç ve bu altı dönem içerisinde neler yaptığımı, tekniklerimi ve sanata olan tarihsel ve felsefi yaklaşımlarımı sergilemekti. ‘Doğum’ serisinin de ilk “Merhaba”sı Ankara’da oldu. Orada da Ahmet Erhan Çelik’le çalışmaya başladık. Art dealer olarak onunla ilerleyeceğiz. Bundan sonraki dönemde benim yurt dışı sürecim başlayacak. Tamamında birlikte ilerleme gibi bir karar aldık. Ocak sergimin bitiminden sonra benden eser almak isteyen koleksiyoncular artık Ahmet Erhan Çelik’le görüşecekler.
‘Diyalektik’i altı kez yaptım’
- 30 yılın içinden eserleri seçmek nasıl bir süreçti?
O çok zordu. Bende en çok anısı olan eserleri seçmeye çalıştım. Mesela ‘Diyalektik’ diye bir resmim var; onu altı defa yaptım. “Olmadı” dedim, bir daha yaptım. Beni perişan etmiştir bitirene kadar. Büyük olan bir resim var ‘Rab ve Ruh’ dediğim. Onu yaptığım süreçte, atölyeden hiç dışarı çıkmadım. Onun fonu evrendir aslında. Yaptığım odur arka planda. ‘İkonalar’ serisi de aynı şekilde. ‘Görünmeyen Medeniyetler’ serisinden elimde kalanları koydum. ‘Kapılar’ serisini koydum, bir çeşit tanıtımı oldu. Tümü tarihsel olarak birbirini takip eden süreçlerin film şeridi gibi akışı şeklindedir.
‘Özer bir şövalye’
- Küratör Denizhan Özer’le çalışmak nasıldı?
Çok yakın arkadaşım ve iyi bir dostumdur. Çok değerli çalışmalar yapıyor. Türk sanatının tanıtımında bence Türkiye’de o bir şövalye. Birlikte yönettiğimiz bir sanat yapısı da var, ismi Koridoor. Sanatçıyı özgür bırakan bir küratör. Sanatçının eserlerine göre konsepti kuran bir küratör. Sanatçının dilinden anlayan, sıkıntısını bilen bir küratör. Bence ülkemiz için büyük bir değer Denizhan.