Gündem Herkes yaşlandığında bir ‘engelli’ olacak

Herkes yaşlandığında bir ‘engelli’ olacak

16.12.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Özürlüler Vakfı’nın düzenlediği konferansta konuşan Dünya Sağlık Örgütü’nden Doç. Dr. Tevfik Bedirhan Üstün, engellilerin sorunlarıyla ilgili sorularımızı yanıtladı

Herkes yaşlandığında bir ‘engelli’ olacak

Türkiye’de İşlevselik, Yetiyitimi ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırması’nın (ICF) kullanımında yaşanan sorunlara çözüm üretmek adına Özürlüler Vakfı tarafından düzenlenen “Yeti yitimi ve yaşama katılım” konferansında konuşan Dünya Sağlık Örgütü Sınıflandırma, Terimleme ve Standartlar Grubu Başkanı Doç. Dr. Tevfik Bedirhan Üstün, Türkiye’nin engellilerle ilgili hangi aşamada olduğu ve ICF yoluyla sağlanabilecek çözümler hakkında sorularımızı yanıtladı. Engellileri yaşama katmanın amaç olması gerektiğini belirten Üstün, engellilik derecesini belirleyen “Balthazar formülünün” de çok değişken bir yapıya sahip olduğunu söyledi.

* ICF’nin işlevi nedir?
Hastaları değerlendirirken o kişinin kişiliğinden eğitimine, geçmişinden ekonomik düzeyine ve çevresine kadar her türlü detayın ele alınması gerekiyor. Kimin hangi işi yapıp kimin yapamayacağı noktasında ICF gibi bir aracın ayırıcılığına ihtiyaç var. ICF (International Classification of Functioning, Disability and Health) işlevselliğin, yeti yitiminin ve sağlığın sınıflandırılması için geliştirilmiş bir sistemdir. Kişinin topluma ne derece katılabildiğini ve çevrenin o kişiye olan etkilerini ortaya koyar. Medikal hastalık tanısı tek başına kişinin ne yapıp ne yapamayacağını belirlemekte yetersiz kalırken, ICF biopsikososyal bir işlev görür.

* Balthazar formülü ICF’nin neresinde?
Türkiye’de şu anda engelliler için uygulanan yönetmelik ICF’nin hakkını veriyor. Ancak ölçüm araçları arasına ‘Balthazar formülü’nü de koyuyor. Balthazar formülü Türkiye’de daha önceden de kullanılan bir sistem. Formülün uygulanabilir olduğu yaş aralıkları ve gereksinimleri ne denli belirleyebildiği konusunda eksiklikleri var. Bir hasta iki ayrı sağlık kurumuna gidip aynı değerlendirmeden geçtiğinde farklı sonuçlar çıkabiliyor. Bugün İstanbul’da verilen engelli sağlık raporlarının yaklaşık yüzde 90’ına itiraz oluyor. Bu kadar büyük bir itiraz oranı olduğuna göre demek ki yeterli bir sistem değil.

Haberin Devamı

Sosyal yaşama katılmalılar

* Türkiye engelliler konusunda hangi aşamada?
Türkiye engelliler konusunda sıfırdan başlamıyor. Büyük oranda bir iyi niyet ve uzun süreli çaba görüyorum. Avrupa’da bu konuda rutine binmişlik ve ekonomik durumdan dolayı bir yılgınlık var. Ancak Türkiye’de bir bağış zihniyeti var ve engelliler azınlık grubu olarak görülüyor. Yapılan sistemlerin toplum adına nasıl planlandığı önemli. İngiltere’de yapılan karşılaştırmalı bir deneyde bir mahallede yaşayan 3 bin engelliye biner pound verilmiş. Diğer mahalleye ise herkesin ortak kullanacağı çok yönlü bir tesis kurulmuş. Bir yıl sonunda görmüşler ki tesisin yapıldığı mahallede insanlar para alan diğer mahalleliden daha mutlu. Onları sosyal yaşamın içine kattıkça hayatlarını daha yaşanabilir kılıyoruz.

* Türkiye’de engellilerle ilgili daha iyi bir aşamaya nasıl gelebiliriz?
Türkiye’de verilen engellilik ve iş görmezlik raporlarında önemli sorunlar var. Bir engelliyi sadece doktorun değerlendirmesiyle sınıflandırmak mümkün değil. Özellikle çalışma alanında mesleki terapistler kişilerin neyi yapıp, neyi yapamayacaklarını belirlemeli. Sosyal danışmanlık hizmeti veren bir program oluşturulmalı. Türkiye’de çocuklar 3 yaşını doldurmadan rapor verilmiyor. Bunun da aşılması gereken büyük bir yanlış olduğunu düşünüyorum. Dünyanın pek çok yerinde çocuk doğar doğmaz bir engeli varsa belirlenir, böylelikle ilk evrelerde kontrol altına alınır... Toplumun engelli algısı da çok önemli. Herkes bir gün yaşlandığında engelli olacağını anlayabilirse o zaman daha kapsayıcı bir bakış açısı oluşacaktır.

Haberin Devamı

“Milliyet önemli bir boşluğu doldurdu”

Konferansta yaptığı sunum sırasında Milliyet’in 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde manşetten verdiği haberi ve başlattığı “Engelleri Birlikte Aşıyoruz” kampanyasını örnek gösteren Üstün, bunun bir engelli sorunu değil, toplumsal sorun olarak yansıtılması konusunda Milliyet’in önemli bir boşluğu doldurduğunu belirtti.