Gündem ‘Hoca aday olmazsa Erdoğan fark atar...’

‘Hoca aday olmazsa Erdoğan fark atar...’

22.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

‘Hoca aday olmazsa Erdoğan fark atar...’

‘Hoca aday olmazsa Erdoğan fark atar...’







Konya’nın gözü Necmettin Erbakan’ın bugün yapacağı açıklamada. Erbakan Hoca, milletvekilliğine adaylığı konusunda bugün bir basın toplantısı düzenleyecek. Hoca’nın adaylığı Konya için önemli. Çünkü, Erbakan Hoca aday olursa Konyalı, Hoca ile Tayyip Erdoğan arasında kalacak. Şimdiden, bu kentte, bir "usta -çırak yarışı" başlamış bile.
Milliyet TIR’ının etrafında toplanan Konyalılar, Erbakan ile Erdoğan arasında gidip geliyorlar. Gençler Erdoğan’dan yana. MSP - RP çizgisinde Hoca’ya bağlılığını sürdüren orta yaş ve üstü Konyalılar ise, Erbakan Hoca’nın mağduriyetten kurtarılması için çalışılması gerektiği kanaatindeler. Erbakan Hoca’nın aday olup olmaması, Konya’yı seçimde en çok etkileyecek faktörlerin başında geliyor.

‘Hoca’nın ocağından çıktı’
AKP ve lideri Tayyip Erdoğan’ın Konya’da önde gittiğini söylemek mümkün. Tabii, Saadet Partisi’nin de en güçlü olduğu il yine Konya. Buna Erbakan’ın bağımsız adaylığı da eklenirse Erdoğan ve AKP’nin alacağı sonuç biraz aşağı çekilebilir. Yine de AKP’nin birinci parti olacağından kuşku duyan Konyalı yok gibi. Erbakan ve SP faktörüne bakışları şöyle özetlenebilir :
"Biz Erbakan’ı da Erdoğan’ı da bağrımıza basarız. Nihayet Erdoğan’ın yetiştiği ocak da Hoca’nın ocağıdır. Ama şunu düşünüyoruz, eğer SP Türkiye genelinde barajı aşamazsa, o zaman, SP’ye verilecek oyları AKP’ye vermek daha doğru olur. Bir de Erbakan Hoca aday olursa, o zaman, oylarımız bölünür. SP’nin Türkiye genelinde barajı aşacağı belli olsa Erbakan ve SP’ye Konya’daki destek artar. Ama Hoca aday olmazsa, AKP çok farklı şekilde seçimi kazanır."
AKP-SP cephesinde durum böyle...
Soldaki birlik arayışlarıyla Konyalı pek ilgili gözükmüyor. Her zaman solun CHP veya DSP’nin iki milletvekili çıkardığına işaret eden Konyalılar, bu kez solun şansının olmadığı görüşündeler. Kemal Derviş’e bakışları da olumlu değil. Konya’ya hâkim olan muhafazakâr-milliyetçi çizgi en çok Derviş konuşulurken öne çıkıyor. Derviş’i "ABD’nin adamı" olarak görüyorlar. ABD’den davet edilip ekonominin başına geçirilmesini, Meclis’teki milletvekillerine hakaret olarak niteliyorlar. Aynı yaklaşım içinde AB’ye karşı bir duruşları var. Hem idam cezasının Abdullah Öcalan’ın da yararlanacağı şekilde kaldırılmasına tepki gösteriyorlar, hem AB’ye dönük olarak çıkarılan yasa paketinin Türkiye açısından ödün olduğu yorumunu yapıyorlar.

Gençler çok şikâyetçi
Ekonomik krizin etkilerine gelince...
Diğer kentler gibi Konya’da iki kriz sonrasında başta sanayi kuruluşları olmak üzere işini kaybeden çok olmuş. Özellikle gençler, krizden sonra ücretlerin çok düşürüldüğünden şikâyetçiler. Küçük sanayi kuruluşları ve işletmelerde gençlerin asgari ücretin altında çalıştığını vurguluyorlar.
Gençlerin bir diğer şikâyeti de öğretmen atamaları. Branş öğretmeni olan gençler branşlarına atanamadıklarını, sınıf öğretmeni olmaya razı olduklarını ancak, sınıf öğretmeni olarak da atanamadıklarını belirtiyorlar. Selçuk Üniversitesi’ni bitiren ve sınıf öğretmenliği sertifikası alan birçok genç öğretmen işsiz bekliyor.
Buğday deposu olan Konya’da destekleme politikasına da şiddetli itiraz var. Dekar başına verilen 10 milyon liralık nakit priminin yetersizliğinin yanı sıra, 200 - 220 bin lira olan buğday fiyatının maliyetin altında olduğuna dikkat çekiyorlar. Ekonomik şikâyetler yoğun olsa da Konyalı, siyasi tercihini din duygularıyla yapmayı sürdürüyor.




Konya yolculuğumuz ilginç başladı. Uçakta yanımda oturan beye "Konyalı mısınız?" diye sorunca, sohbet derinleşti. Umut Sanat adına Konya’ya 5 sinema salonu açmaya gidiyormuş. Salih Kalafatoğlu, rahmetli Barış Manço’nun 7’den 77’ye programının yönetmeni, şimdi Konya yolcusu olmuş. "5 salon çok değil mi?" dedik. Konya’da 429 bin biletli film izleyicisi olduğunu söyledi. Şaşırdık. Yakında açılacak Masera İş Merkezi’nde faaliyete geçecek olan sinema salonları Konya’nın iki sinemasının büyük rakibi olacak. Konya Hilton Oteli’ne vardığımızda lobide otelin sahibi ve Maser Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sert ile karşılaştık. Konyalı bir işadamı olarak krizde 100 milyon dolar para yatırdığı otelin işletmeciliğini Hilton’a vermiş. Antalya’da da ikinci bir otel yapacakmış. Hatta kısa bir süre önce Hilton Oteller Zinciri’nin bir numaralı CEO’sunu bir günlüğüne Konya’da ağırlamış.

İslami holdingler
Bir yanda 20 ayrı sanayi kolu, dört organize sanayi bölgesi, bir yanda tarım ambarı. Sanayide üç aydır bir kıpırdanma gözleniyor. Sanayici umutlu. Tarımda bu yıl mahsul iyi. Buğdayın dışında alternatif ürünlere de çiftçi ilgi göstermiş. Konya, Anadolu sermayesinin farklı bir yüzünü yansıtıyor. Bir ölçüde yeşil sermayenin güç odağı. Aslında Konya iki krizin darbesinden daha çok, 28 Şubat sürecinden etkilenmiş. Krizler, ağırlıklı olarak küçük ve orta ölçekli işletmeleri vurmuş. Dövizle borçlanıp yatırım yapmaya çalışan KOBİ’ler, borç kıskacında boğulmuşlar. 5 bine yakın insan işsiz kalmış.
Ama Konya’yı ekonomik olarak etkileyen, "İslami holdinglerin" durumu. 83 İslami holdingden 10’a yakını aktif olarak faaliyet gösteriyor. 6 bin 500 kişiyi işten çıkarmışlar. Çoğu parasını alıp ortak ettiği vatandaşın parasının tek kuruşunu bile ödememiş. Ciddi bir güven kaybı olunca Konya’da para yastık altına kaymış. Kredi kullanmayı sevmiyorlar. Konya Esnaf Odası’nın verilerine göre 110 bin esnaf, aynı zamanda büyük oy potansiyeli taşıyor. Esnaf kredi kullanmayı sevmiyor dedik ya kullansınlar diye promosyon bile hazırlanıyormuş.

Kale yıkılmış!
Esnaf deyince Konya’da siyasetin nabzının attığı Kunduracılar Odası’na bakmadan geçemiyoruz. Çünkü Kunduracılar Odası, Erbakan‘ı 33 yıl siyasete taşımış. Şimdi odada ibre AKP’yi gösteriyor. Hal böyle olunca SP’liler ile AKP’liler birbirine diş biliyor. Akıncı gençler karşı karşıya geliyor!!! SP’li gençler, sokakları ve mahalleleri arşınlıyor. Çünkü Hoca, buradan bağımsız aday olacak mı? Olmayacak mı? Tartışmanın özü bu... Hoca, buradan aday olursa Saadet Partisi güç, AKP güçlü olmasına rağmen milletvekili kaybedecek. Olmazsa SP bir gövde gösterisi yapacak. Geçen seçimlerde 6 milletvekili çıkaran Fazilet Partisi, bu kez kendi evladının kurduğu AKP’ye oy kaptıracak. MHP’nin işi zor. YTP’nin adı bile geçmiyor. Ama 30 bin oyu olduğu söylenen HADEP’in seçim stratejisi yakından izleniyor. ANAP ise kan kaybetmiş.
Derviş konusunda kafalar karışık. Kimi; "ABD’ye dönsün" derken bir bölüm uzlaştırmacı tavrının ne olacağını merakla bekliyor. CHP’nin durumunu ise Baykal - Derviş görüşmesi belli edecek. Ama CHP’yi Konya’da küçümsememek gerekiyor. Çünkü Konyalı geçmişte kafaları karıştıran görüntüleri silmek istiyor. Ve geçmişten bugüne "organize olmuş azınlığın çoğunluğu teslim aldığını" söylüyor.

Pekin’le yarışıyor
2 milyon nüfuslu, varoşu olmayan, 3 bin 18 camiye sahip bir il olan Konya’da herkes bisikletli. Mübarek yer Pekin değil, Konya. 600 bin bisiklet varmış burada. Herkes bisiklete biniyor. Bisiklet firmaları için Konya cazip bir pazar olmaya devam ediyor. Ancak ekonomik kriz, siyasetteki nabız derken Konyalı Mustafa Mayda’nın anlatımı bize ilginç geliyor: "Erbakan 1972’de buraya geldi. Ev ev dolaştı. İnsanlara Kuran’ı öptürüp yemin ettirdi. Babalar, çekirdek kadroyu oluşturdu. Erbakan’a oy vermek için örgütlendi. Onların torunları şimdi "yeminli muhasip" olarak çalışıyor." Mayda, "Siyaset hamalıyım" diyor. 1962’de Türkiye İşçi Partili olarak başladığı bu yolda, CHP, DYP, MHP ve AKP’li olarak yoluna devam ediyor. Derviş’le ilgili gelişmeleri bekliyor. Mayda sanki Konyalıları temsil ediyor. "Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün." İşte Konya’nın temel sorunu bu...

Konya erkek... Çünkü burada sokaklar erkeklerin egemenliği altında... Söyleyecek ağız dolusu lafları var... Kadınların ise ne konuşmaya hakkı var, ne de mutlu olmaya


Konya bozkırın oğlu. Sünnet olmuş, rüştünü ispat etmiş, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş ama yine de bozkırın oğlu olduğu belli her halinden. Erkek... Çünkü burada sokaklar erkeklerin egemenlik alanında. TIR’ın yanına da erkekler geliyor hep. Söyleyecek ağız dolusu lafı olan erkekler. Kimseye güveni kalmadığını söyleyen erkekler. Mustafa "Ya AKP’ye vereceğim ya CHP’ye... Karar veremedim" diyor. İkisi iki ayrı uçta... Nasıl oluyor? "Artık benim için ideolojinin önemi yok. Dürüst olsun, bir de gerçekten istesin Türkiye’yi düzeltmeyi, yeter!"

Ahmet oy vermeyecek
Geçen seçimlerde MHP’ye oy veren Nihat, bu kez CHP’ye atacak oyunu. "O zaman Fazilet gelmesin de kim gelirse gelsin demiş, MHP’ye vermiştik. Bir de Apo meselesi vardı..." diyor. Tevekkeli değil MHP, Konya’da sürpriz yapmış, 5 milletvekili çıkarmıştı geçen seçimlerde. Demek ki böyle. Ahmet kimseye oy vermeyecek. "Konya’dan Saadet ve AKP çıkar, CHP takip eder. Erbakan buradan aday olursa Saadet ağır basar, dağılım değişir. Ama bizim için hiç fark etmiyor. Gelen gideni aratıyor daima" diyor.
Sadece politikacılara değil, medyaya da çatıyor Ahmet: "İstanbul, Ankara, İzmir üçgeninde haber yapılıyor. Konya bu ülkenin bir vilayeti değil mi?" diye soruyor. Osman da medyadan yakınıyor: "Derviş’in peşinde dolanıp duruyorlar. Nereye gidecekse gidecek. Gittiği yere kuş mu konduracak sanki?" Başörtülü kadınlar bu bir ağızdan konuşan erkek kalabalığına bulaşmamak için geniş bir kavis çizerek geçiyorlar önümüzden. Yalnız biri, o da kızına iş bulur muyum acaba diye yanıma geliyor. Bir erkeğin elini tutuyor olmaktan ötürü yanımıza sokulabilen kadınlar da yok değil. Ama onlar da uzak bakıyor, konuşmuyorlar. Söz erkeğin Konya’da!

Severek evlenmek yok
Zorla evlendirilenlerin memleketi bir de Konya. Erdal yetiştirme yurdunda büyümüş mesela. Annesiyle babası çok sevmişler birbirlerini ama kavuşamamışlar. Evlilik dışı doğmuş Erdal. 21 yaşındayken annesiyle babasının izini bulmuş. Babası kabul etmiş onu ama annesi reddediyor hâlâ. Kabul etsin de ortalık mı bulansın boşuna? Oğlunun babası kız kardeşiyle evli şu anda. Erdal annesini anlıyor. Ve pek yakında doğacak çocuğunu gönlü kimdeyse ona vereceğini söylüyor. Çünkü gönül ferman dinlemeyince acısını o gönüllerin meyvesi çekiyor. Bunu en iyi Erdal biliyor.

‘Doktor olacaktım ama...’
Nihayet TIR tenhalaşınca tek başına bir kadın çıkageliyor. Öyle genç görünüyor ki; torunundan bahsetmeye başlayınca şaşırıyor insan. 40 yaşında daha, 15’inde zorla evlendirilmiş. "Doktor olacaktım. Bir mühendis beni isteyince, ‘Daha iyisini mi bulacaksın?’ dediler. Eve hapsetti beni kocam, kendi gezdi tozdu. Eli biraz para görünce dağıttı" diye anlatıyor. "Paraları dağıt ama yuvamızı dağıtma!" demiş, olmamış.
Şimdi "dul bir kadın" olarak tek başına yaşıyor Konya’da. "Öyle zor ki burada yalnız olmak. İş vermeyip yola getirmeye çalışıyorlar. Kapanırsam işe alacaklarını söylüyorlar. Yine de eskisi kadar çok baskı yok. Açık kadın ahlaksızdır yargısı değişiyor yavaş yavaş" diyor.
Üniversiteliler ortamı değiştirmiş biraz. Konyalılar bakmış görmüşler ki her başı açık kadın ille de kötü yola düşmüyor. Konya için "Bu şehir bozkırın çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır" diyor Ahmet Hamdi Tanpınar. Ben "bozkırın oğlu" diyorum. Zira cinsiyeti var şimdi Konya’nın.



Made in Bilgin başlayalım... Köyün delisi ya da TIR’ın delisi veya zırdelisi ne derseniz deyin. Önce dün daha doğrusu dünün dünü ya da dünün bir önceki günü... Evet Hilton Konya ve tabii bu ne biçim Hilton patronu yaaa....
Adı Mustafa Sert... Araziyi 49 yıllığına Selçuk Üniversitesi’nden kiralamış. Kontrat bitince o gidecek Hilton üniversitenin olacak. Hilton evi gibi... Onun için bu ne biçim Hilton patronu yaaa... Eee burası Hilton Konyaaa...

‘Türk çayı yok be!’
İşte bilinen Hilton standardı artı zarafeti, üstüne Konyalı patronun nezaketi ve Adana HiltonSA’daki gibi espresso fincanında Türk kahvesi, kahvaltıda yellow label’lı demli çay tipi... Yanımızdaki İtalyan grubundan biri isyan ediyor. "Ya burada da Türk çayı yok be."
Sonra arazi sahibi yani Selçuk Üniversitesi... Üniversite değil, 70 bin nüfusuyla küçük bir şehir sanki... Yap - işlet - devretçi onlar veya yap - sat - rahat etçi... Mesela Üniversitespor’u kurmuşlar, üçüncü lige çıkartıp sonra Endüstri Holding’e satıp, o parayla kampüslerine mükemmel bir kütüphane katıp...

Viagra yok satıyor
Bilgisayarlarını kendileri üretiyorlar. Türban sorunu yaşamıyorlar. Cep sinemaları, olimpik futbol sahaları, salonu, havuzu, binicilik parkuru İstanbul’da bile her televizyonda bulunmayan stüdyoları; teknik donanımlı, 16 saat canlı yayını, radyosu, şusu, busu... Evet bir şehir onlar... Konya’da olmayanın orada bulunduğu...
Oradaki 70 bin kişi ve Hilton’daki o tek kişi... Konya altılıyı iki ayakta tutturmuş ya da iki taşta onlarca kuş vurmuş ama farkında değiller...
Meliha Okur anlatıyordu... Tüketim çok yüksek. Hem içkide hem de viagrada... Yanlış duymadınız, yukarıdakiler Konya’da... Bir not daha, yukarıdakilerle bağlantısı olmasa da, 09.00’dan önce esnaf dükkân açmaz diyorlar. Yani kalkmıyorlar ya da kalkamıyorlar. Yani geç yatıyorlar, yani... Konyalı, dışarıda yaşayamadığını içeride yaşıyor galiba...

AKP yükselişe geçmiş
Belediyesi Saadetli... Yani bir Konya klasiği veya Konyalının bir yüzü veya bilinen yüzü ama Hilton ve yanından yapılan Akmerkez’in Konya tipi üç - beş senede oraları yırttıracak gibi...
Saadet demişken "inişe geçtiler" diyor Konyalı, çıkışta olan AKP... Mustafa Bakacak’ın dediğine göre; Saadet’ten Milliyet TIR’ına gelen çiçek, yolculuğun başından beri gelen ilk Saadetli çiçekti ve Konya’daki de tek çiçek. Yani büyükşehir çalışıyor.
Ekteki kitap da Mustafa Arslan’dan. O kim peki?.. Saadet yanlısı Merhaba Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni. Kökü ‘Nizam’ denilen, başka bir deyişle Konya’da öyle isimlendirilen, yani Saadet de çalışıyor. Spor konuşan yok. Tabii bende de yok...

Batista ya da Okur
Başladığımız gibi de bağlayalım, yanımda Meliha Okur... Her yere o koşuyor, her yerde o coşuyor... Hani içimden geçmiyor değil; ben yazacağıma, ona rica etsem benim için de yazar mı? O kadar ilgili ve bilgili ki, sanki her deliği kapatan Galatasaraylı Batista’nın gazeteci tipi...
Batista dedik, örneği de Galatasaray’dan verelim. Hilton - alışveriş merkezi - havaalanı. Sanki Taffarel - Popescu - Hagi...
AKP’si, Saadet’i, Ereğli’si, üniversitesi, Konya’sı onlar da o Galatasaray’ın birbirinden farklı, sorunlu, problemli diğerleri... Olmayan ne peki? O zaman ben de şöyle derim: "Olmayan bu karışımı, karıştırmadan yönetecek bir Fatih Terim."



Mersin’den sabahın ilk ışıklarıyla başlayan yolculuk sonrası Konya’ya ulaştık. Tİnsanları dinlemeye başladık. İşsizlik, Selçuk Üniversitesi’ndeki MHP kadrolaşması, hububat fiyatlarının düşük olması, 15 yıl önce temeli atılan Mevlana Kültür Merkezi’nin bitirilememesi, büyükşehir belediyesinin yaklaşan seçimle birlikte çalışmaya başlaması, bize aktarılan şikâyetlerden bazıları... Yeni gelenev yapımına belediyenin sürekli engel çıkarmasından şikâyetçi olanlar da vardı.

Borçlar çığ gibi büyüdü
Özellikle hükümeti oluşturan siyasi partilere büyük öfke duyulan Konya’da, eleştiri okları kimi zaman da medyaya yöneltildi. Hararetli tartışmayı başlatanlardan Hasan Can, içindeki öfkenin nedenini şöyle açıkladı: "Esnafım... Primimi, sigortamı, vergimi, kiramı ödeyemez hale geldim. Bugünkü iktidar göreve geldiğinden bu yana milletin anası ağladı. 320 milyon liralık borcum faiziyle 1.5 milyar lira oldu. Ben iş yapamazken, onlar faize bile faiz uyguluyor. Malın varsa haciz koyuyorlar, olmayan da hapse atılıyor."