Gündem Karadan da havadan da Marmara içler acısı

Karadan da havadan da Marmara içler acısı

04.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Denizdeki canlı yaşamını tehdit eden ve Marmara’yı boğan müsilajın nedenleri ve bu felaketin çözüm yöntemlerini Milliyet olarak masaya yatırıyoruz.

Karadan da havadan da Marmara içler acısı

GÖKHAN KARAKAŞ - CİHAT ASLAN Haber Araştırma - Milliyet gazetesi muhabiri Cihat Aslan karadan, foto muhabiri Oğuz Yeter drone ile havadan müsilajın etkilediği alanları ve yaşadığı değişimi an be an takip ediyor. Denizden de Milliyet’in sualtı haberciliği konusunda uzman ismi Gökhan Karakaş, müsilaj hakkında güncel gelişmeleri sizlerle paylaşacak.

Haberin Devamı

Karadan da havadan da Marmara içler acısı

Müsilajın izini İstanbul kıyılarından itibaren sürmeye başlayan Cihat Aslan’ın ilk izlenimleri şöyle; “İstanbul’dan harekete geçtiğimizde Marmara’nın sahillerinde oturup nefes aldığımız o günlerin şu dönem çok zor olduğunu gördük. Yıllarca kirlettiğimiz Marmara Denizi’ni sonunda nefessiz bıraktık.

Özelikle Kadıköy, Kartal ve Pendik sahillerinin durumu ‘Ne ekersen onu biçersin’ deyimini açıkça ortaya koyuyor. Sahildeki teknelerin alt kısmı müsilajdan görünmüyor. Balıkçılar para kazanamıyor çok dertli. Vatandaşlar sahil kenarında kokudan oturamamaktan ve görüntüden şikayetçi. Sahile sıfır mekanlara denizi izlemek için oturmaya gelenlerin sayısı azalıyor. Kısacası Marmara Denizi’ne sahip çıkmazsak bu yıldan itibaren sahilinde oturacağımız bir denizimiz bile kalmayacak.’’

Haberin Devamı

Karadan da havadan da Marmara içler acısı

Güneş sualtına inmiyor

Gökhan Karakaş da dün Marmara Denizi’nin üstünü adeta halı gibi kaplayan müsilajın sualtındaki canlılara verdiği zararı görüntülemek için dalış yaptı. Deniz Yaşamını Koruma Derneği’nin kılavuzluğunda Marmara Dalış Merkezi’nin desteğiyle  Sivriada’da dalan Karakaş şu izlenimleri paylaştı: “Suya girdiğimiz ilk metrelerden itibaren beyaz bir örtünün kabus yaşatacağını anladım. 6 metreden sonra tabakanın halıya dönüştüğünü görmek beni resmen ürküttü.

Suyun altında seyyar bir kara parçasıyla yüzüyordum. Kara kütlesinin bana verdiği his güneş ışığının kaybolmasıyla korku filmine dönüştü. Güneşin en tepede olduğu saate rağmen Sivriada açıklarına gün doğmamıştı. 2 sualtı fenerinin verdiği ışıkla birbirimizi bulduğumuz Dr. Ahmet Ayhan ile sualtı işaret dilini kullanarak anlaşmaya çalıştık. Ekibin diğer 4 üyesini bulmamız görüşün 10 cm’e kadar düşmesi nedeniyle mümkün olmadı. Müsilaj bir kara parçasına dokunma hissini verecek kadar yoğundu etrafımda. Etrafta hiç balık olmaması şaşkınlığımı arttırırken kendimi uzay boşluğunda gibi hissettim.”