Gündem Lars, ‘Porno çekiyorum başroldesin’ diye aradı

Lars, ‘Porno çekiyorum başroldesin’ diye aradı

14.02.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bugüne kadar ‘Karayip Korsanları’ serisinden ‘Good Will Hunting’e pek çok önemli filmde rol alan Stellan Skarsgard ile başrol oynadığı Trier imzalı ‘Nymphomaniac’ı ve sinema kariyerini konuştuk

Lars, ‘Porno çekiyorum başroldesin’ diye aradı

Kuzey Avrupa sinemasının dünyanın dört bir yanından yönetmenlerle çalışan ünlü aktörü Stellan Skarsgard, bu yıl Berlinale’de iki filmle yer alıyor. Lars von Trier’in ‘Nymphomaniac’ adlı filminde başrolde. Ancak von Trier’in sessizlik yemini olduğu için filmin basın toplantısında hemen hemen bütün filmlerinde rol aldığı yönetmenin temsilciliğini üstlendi. Yarışmada yer alan kişisel intikam hikayesi ‘In Order of Disappearance’da ise oğlu öldürüldükten sonra seri cinayetler işlemeye başlayan bir baba rolünde. Bugüne kadar ‘Karayip Korsanları’ serisinden ‘Insomnia’ya ve ‘Good Will Hunting’e pek çok önemli filmde rol alan Skarsgard’la Berlinale’de konuştuk.

Haberin Devamı

‘In Order of Disappearance’da dördüncü kez yönetmen Hans Petter Moland’la birlikte çalışıyorsunuz. Nasıl bir ortaklığınız var?

Arkadaşız. Ne düşündüğünü söylemeden anlarım. Bu da iyi bir şey çünkü ne kadar ağır konuştuğunu biliyorsunuz, konuşmaması daha iyi. Bu sektörde birlikte geliştik, ben aktör, o ise yönetmen olarak. Bu film stil olarak oldukça cesur, tür sinemasının kurallarını yıkıyor. Moland, erkeklerin dünyasına ait bir yönetmen. Herhalde boş vakitlerinde dağlarda iki gün kayak yapıp, geyik avlayıp çiğ et yiyordur, gerçek erkekler ne yapıyor bilmem ama. Clint Eastwood’a benziyor zaten. Filmlerinin erkeksi yönleri var malum.

‘In Order of Disappearance’da çok abartısız bir oyunculuğunuz var.

Evet, karakter sürekli baskı altında ve patlamaları içine atıyor. Sinema görsel bir sanat. Karakterin ne kadar az diyalogu varsa benim için daha iyi. Satır aralarını oynamayı tercih ederim.

Haberin Devamı

Kuzey Avrupa sinemasının yıldızlaşan ismisiniz. Kendinizi o coğrafyanın temsilcisi gibi hissediyor musunuz?

Sadece aktör gibi hissediyorum. Değişik insanlarla çalışıp iyi zaman geçiriyorum ve hala film çekerken eğleniyorum. Gerçekten bu meslekte sevdiğim kameranın önünde iyi aktörler ve iyi yönetmenlerle geçebilmek... Filmin tamamlanıp tamamlanmamasıyla bile ilgilenmem. Kameranın önünde bir şeyler yaratma süreci filmin son halinden çok daha önemli.

Projeleri ekibine göre mi seçiyorsunuz?

Çok değişiyor. Mesela ‘Nymphomaniac’ta ortada bir senaryo yoktu. Trier, aradı, “Bir porno çekiyorum, başrolü sen oynar mısın?” diye sordu. Ama senin seks sahnen yok diye de ekledi. “Tamam neyse ne, çekeriz” dedim. ‘In Order of Disappearance’daysa senaryo iyi değildi ama yönetmene güvendiğim için kabul ettim. Bazen çok iyi bir senaryo gelir, kimse bunu mahvedemez diye kabul edersin ve elbette mahvederler. Bazen diğer oyuncular, bazen yüklü bir çektir neden.

‘In Order of Disappearance’daki kişisel intikam teması için ne düşünüyorsunuz?

İdam cezasına karşıyım. Öldürme isteğini anlıyorum, biri benim çocuklarıma zarar verse o insana zarar vermek isterim. Ama uygarlık demek, bunları kontrol eden sistem demek. Buradaki karakterim, içindeki mağara adamına yeniliyor sonunda.

Haberin Devamı

Dünya sinemasında çalışmak istediğiniz yönetmenler var mı?

O kadar çok ki ve birçoğu da daha ilk filmlerini çekmedi. İlk filmini çeken yönetmenlerle çalışmayı severim. Film çekmekte bir şey yok, kendilerini filmle ifade edebilecek birini bulmak mesele. Hikayesini ne kadar tutkuyla anlatmak istiyor buna bakarım, anlatacak hikayesi olup olmadığına. Sinema okulundan dün mezun olmuşsa da fark etmez.