Gündem ‘Müzik her zaman canlıdır’

‘Müzik her zaman canlıdır’

05.08.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Bodrum Müzik Festivali’nde bir ilke imza atarak Veriko Çumburidze ve Gülru Ensari ile aynı sahneyi paylaşacak olan Camille Thomas, konser öncesi Milliyet’e konuştu.

‘Müzik her zaman  canlıdır’

Son dönemin en dikkat çeken çellistlerinden biri olan Camille Thomas, 14. Bodrum Müzik Festivali’nde sahneye çıkacak. 8 Ağustos akşamı Veriko Çumburidze ve Gülru Ensari ile birlikte Türkiye’deki ilk konserini vermeye hazırlanan Camille Thomas, Bodrum konseri öncesi sorularımızı yanıtladı.

Haberin Devamı

- Fazıl Say sizin için bir çello konçertosu besteledi. Ayrıca kendisiyle çalışma fırsatınız da oldu. Bu size nasıl hissettirdi?

Fazıl Say’ın geçen nisanda Paris’te gerçekleşen çello konçertosunun prömiyeri belki de hayatımın şimdiye kadar en unutulmaz performansıydı. Say, bana çok ilham veren yaşayan sanatçılardan biri. Onu hem piyanist olarak hem de bir besteci olarak çok seviyorum ve bu konçerto gerçekten olağanüstü bir parça. Müzikal ama aynı zamanda sembolik çünkü bugünün dünyasını anlatıyor. Fazıl’ın da dediği gibi bu özgürlük ve umut için bir parça, savaş ve barıştan bahsediyor ve terör saldırılarının hayatımıza olan etkisinden... Yeni bir konçertoya hayat vermek inanılmaz bir duyguydu.

Haberin Devamı

- İlk albümünüz Rus, ikinci albümünüz ise Fransız bestecilerden oluşuyor. Son albümünüzde Saint-Saëns eserleri var. Bir sonraki için ne gibi hazırlıklarınız var?

Deutsche Grammophon’dan çıkacak önümüzdeki iki albüm için hazırlıklar devam ediyor ve bu konuda şu an için konuşamam, bu hâlâ bir sır. Ama Türkiye’deki dinleyicilerim için küçük bir istisna yapabilirim. Çünkü sonraki albüm Fazıl Say çello konçertosu ‘Never Give Up’ kaydı olacak.

- İnsanlar sizi Jacqueline du Pre ile karşılaştırdıklarında ne hissediyorsunuz?

Bu benim için en güzel iltifat. Jacqueline du Pre, Rostropovich ile birlikte benim çello idolüm. Müziğinin sesinin bu kadar dokunaklı ve derin olması beni her zaman etkiledi. Çalarken sanki her nota için ölürmüşçesine, her şeyini vererek çalmış tüm hayatı boyunca.

- Çelloyu seçmenizdeki en önemli etken neydi?

Çello çalmaya dört yaşında başladım. Anneme bir enstrüman çalmak istediğimi söyledim. Benim için bazı kayıtlar çaldı, böylece dinleyebilecek ve seçebilecektim. Çellonun derin sesi benim ilk anım. Bu ilk görüşte/duyuşta aşk gibi bir şeydi! O zamandan beri çello çalıyorum. Müzik benim bir parçam; mesleğimle ilgili iki kere düşünmedim bile. Benim için fazlasıyla açıktı.

‘Müzik her zaman  canlıdır’

- Bu genç yaşınızda birçok önemli orkestra ve sanatçı ile aynı sahneyi paylaştınız. Bu deneyimler çalışmalarınızı nasıl şekillendirdi?

Haberin Devamı

Sahneyi inanılmaz müzisyen ve insanlarla paylaşma şansım oldu. Bu karşılaşmalardan çok fazla şey öğrendim. Çaldığınız notalar kağıtta her zaman aynıdır ama sahneyi paylaştığınız insanların farklı kişilikleri, farklı anlayışları aynı eseri çalarken bambaşka bir dünya yaratabiliyor. Müzik bu yüzden her zaman canlıdır. İnsanlar da öyle. Bu da benim müziği sevmemin nedeni. Konuşmaya gerek duymadan insanların kalplerini birbirine bağlıyor.

‘Sahne üzerindeki karizma önemli’

- Sizi sık sık düet yaptığınız işlerde görüyoruz. Duo ve orkestra arasında bir karşılaştırma yaptığınızda hangisi ile daha rahat hissediyorsunuz?

Benim için her ikisi de eşit derecede önemli. Oda müziği yapmadan iyi bir solist olamazdım. Her ikisinin farklı tarafları var. Orkestra ile çalarken büyük sese ihtiyacınız vardır. Tekniğiniz kadar sahne üzerindeki karizmanız da önemlidir. Oda müziğinde ise enstrümanınızdan çıkardığınız seslerin binbir tonuna ve en fazla da yanınızdaki arkadaşlarınızı dinlemeye ihtiyaç duyarsınız. Yani her iki disiplin de birbirini destekleyen ve tetikleyen işler.