Gündem ‘Politik olmayan film yoktur!’

‘Politik olmayan film yoktur!’

08.04.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Film Festivali’ne paralel olarak düzenlenen etkinlikler devam ediyor. Önceki gün Kürt sinemasının önemli ismi Kazım Öz ve yönetmen Emin Alper bir panelde bir araya geldi

‘Politik olmayan film yoktur’

Önceki gün İstanbul Modern Sinema’da gerçekleşen panelde, ‘Bahoz / Fırtına’ ve ‘Fotoğraf’ın da aralarında olduğu önemli filmlere imza atan Kürt sinemasının önemli isimlerinden Kazım Öz ve ilk filmi ‘Tepenin Ardı’ ile Berlin Film Festivali’nden aldığı Kaligari başta olmak üzere pek çok önemli ödül alan Emin Alper, politik sinema üzerine konuştular. Emin Alper konuşmasına Türkiye’de politik sinema ve toplumsal gerçekçilik arasındaki farklarla ve kavram kargaşasıyla ilgili sorular sorarak başladı: “Yol’, ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ politik filmler midir? Diğer tarafından Türkiye’de toplumcu gerçekçi olmayan sinema yapma imkanı var mıydı? Yönetmenin politik perspektifinden emin olsak da ‘Yol’a politik bir film diyebilir miyiz?”

‘Gezi 1990’lardı’
Yakın zamana gelindiğinde 2000’lerle birlikte politik sinema denilince Kürt sinemasının öne çıktığını söyleyen Emin Alper, sözü bu yıl İstanbul Film Festivali’nde ulusal yarışmada ‘Bir Varmış Bir Yokmuş’ adlı filmi bulunan Kazım Öz’e bıraktı. Öz, apolitik sinemanın olmadığından bahsetti: “Topluma iktidarlar tarafından apolitik bir hayat yaşama dayatılıyor. İnsanlar hayatın her şeyini belirleyen bu gerçeklikten uzak tutulmaya çalışılsa da politik olmayan bir film yoktur. Hollywood filmleri Kürt sinemasından çok daha ideolojik ve politik olabilir. Hollywood’da da ince şekilde dizayn edilmiş siyasi hedefleri olan bir yapı var.”
Gezi sürecinin sinemaya nasıl yansıyacağı üzerine bir soru üzerine ise Kazım Öz, “Kürtler açısından Gezi 1990’lardı” diyerek sözlerine başladı: “1990’lardaki hareket Kürtlere dayalı bir hareketti. Süreç, hem Türkiye’de hem dünyada anlaşılma sorunları yaşadı. Gezi çok kültürlülüğe dayalı, toplumsal muhalefeti bir araya toplayan; bir yönüyle Kürtlere ışık tutabilecek bir hareket. Siyasi açıdan eski siyasi biçimleri değiştiren komedi ve mizah önemliydi. Bir kanal açabilecek, zorlukları iktidarı ti’ye alan, Taksim’i bir açık hava müzesine çeviren bir mizah gördük.”
Emin Alper ise “Gezi’nin içindeydim. Çok etkilendim. Ama içimden bu konuyla ilgili bir film çekmek gelmiyor. Bir motivasyon verecek ilk vuruşu sağlayamadı. Bireysel mevzulardan yola çıkıp politik yerlere ulaşmak daha çok ilgimi çekiyor” dedi.

‘İktidara araç olmasın’
Filmlerinin bir siyasi hedefin aracı olup olmamasıyla ilgili bir soru üzerine Kazım Öz, “Özgürlük hareketiyse söz konusu olan, filmler bu amacın aracı değil paspası bile olsun isterim. Ama mesela Kürt devletine veya bir iktidara araç olmasını istemem. Sürekli bu filmle neye hizmet ettim sorusunun aklımızda bir yerde durması gerekiyor” diye konuştu.
Öz, geçtiğimiz haftalarda Fransa’da Cinema du Reel Festivali’nde kendisine verilen ödülü, Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’in öldürülmesinden sonra Fransız hükümetinin tutumu nedeniyle reddetmişti. Bu konuyla ilgili olarak panelde, “O kararı alırken, vicdani bir noktada durdum. Paris, Fransa, sinema derken, Fransa’nın tutumunu düşündüm. Ödülü alsam, bulaşmış olacaktım” dedi.