Gündem Skandal ‘zirve’de

Skandal ‘zirve’de

10.03.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Zirve davasının 5 sanığı uzun tutuklulukları göz önüde bulundurularak serbest bırakıldı. 7 yıldır devam eden davada karar çıkmamasında ise savcılığın ve mahkemenin bir dizi ihmali bulunuyor.

Skandal ‘zirve’de

Malatya’da Zirve Yayınevi’nde misyonerlik yaptıkları gerekçesiyle yayınevi çalışanları Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Tilman Geske’yi boğazlarını keserek öldüren 5 ismin tahliye edilmesi büyük tepki yarattı. Suçüstü yakalanan tetikçilerin 7 yılda cezalandırılamamasının altından savcılığın, mahkemenin ihmallerinin yanısıra, devletin gizli raflarındaki bilgilerin kafa karıştırıcı biçimde ve zamana yayılarak savcılığa gönderilmesi etkili oldu. Tutukluluk süresinin 5 yılla sınırlanmasının ardından da 7 yıldır tutuklu bulunan tetikçiler serbest kaldı. Mağdur yakınlarının, “elektronik kelepçe takılsın” talepleri yanıtsız kalırken, özel yetkili mahkemelerin kapatılması nedeniyle davaya bakan mahkemenin de değişecek olması, yargılamanın yıllarca sürebileceği, bu süreçte sanıkların da kaçabilecekleri şeklinde yorumlandı.

Haberin Devamı

18 Nisan 2007’deki Zirve Katliamı’ndan sonra yaşanan ve tahliyelere kadar uzanan gariplikler şöyle:

Cinayetten 7 yıl sonra serbest bırakılan 5 ismin, olaydan sadece 1 gün önce atış talimi yaptıkları, polis tarafından bırakıldıkları ve Malatya’daki olağandışı gelişmelere rağmen takibe alınmadıkları ortaya çıktı.

l Açılan davanın iddianamesinin ekindeki 32 dosyadan sadece 8’inin sanıklara ilişkin olduğu, kalan klasörlerin tamamında misyonerlik faaliyetlerinin anlatıldığı ortaya çıktı.

Zirve Yayınevi katliamından hemen sonra bir ihbar mektubu savcılığa gönderildi. Savcılık, ihbar mektubundaki isimleri doğrudan soruşturmak yerine askeri savcılığa mektubu göndermeyi tercih etti. Askeri savcılık ise şüpheli isimlerle yapılan ihbarların geçerli olamayacağını belirterek, ihbarla ilgili araştırma yapmadı. Ancak araştırılmayan ihbardaki isimler, yıllar sonra dosyanın sanığı oldu.

Malatya Zirve Yayınevi’ne 18 Nisan’da düzenlenen kanlı baskınla ilgisi olduğu gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunulan jandarma üsteğmenin, olayla ilgili soruşturmada görevli olduğu ortaya çıktı.

Davanın bir numaralı sanığı Günaydın, Zirve Yayınevi’ndeki kanlı baskından sonra balkondan kaçmaya çalışırken düşerek ağır yaralandı. Günaydın’ın hastanedeki tedavisi sırasında davranışlarını izlemek için hastanenin kamera sisteminden faydalanıldı. Hastanenin kayıt sisteminin problemli olduğu ise olaydan 9 gün sonra fark edilebildi.

Delil değeri kalmadı

Sonraki günlerde yapılan kayıtlarla ilgili de skandal yaşandı. Günaydın’ın hastanede tedavi gördüğü sırada kaydedilen ses ve görüntülerinin yer aldığı 42 kaset, savcılık ve polis tarafından mahkeme onayına geç sunulunca delil değerini yitirdi. Mahkeme, 42 kasetle ilgili, 24 saat içinde hakim onayına sunulmadığı için el koyma işlemi yapılamayacağına hükmetti.

Metin Doğan adlı, Mersin Cezaevi’nde başka suçtan tutuklu bir kişi, Malatya Başsavcılığı’na dilekçe gönderdi. Günaydın’ı Ülkü Ocakları’ndan tanıdığını, para karşılığı olayı organize edenleri de bildiğini bildirdi. Malatya Başsavcılığı, Malatya’ya naklini sağlamayınca, güvenliğinin olmadığı gerekçesiyle konuşmaktan vazgeçti.

2008’de ismi dosyadaydı

Dosyanın bu aşamaya gelmesini İlker Çınar sağladı. Papazlık yapan Çınar’ın Hıristiyanlar’ın arasına sızmış bir uzman çavuş olduğu anlaşıldı. İlk kez dosyaya ismi 2008’de giren Çınar 2010’da “itirafçı” yapılarak konuşturuldu. Dosyanın boyutlanması da bununla mümkün olabildi. Bu dava ancak 2012’de açılabildi.

Zirve Yayınevi’nde çalışan bir kişinin cinayeti işleyen Günaydın’la bağlantılı olduğunun da açığa çıkartılması, dosyada örneği görülmedik bir aşamaya geçilmesini sağladı. Ergenekon davasının da sanığı olan Hurşit Tolon’la ilgili ifadeler, Çınar’ın yapılanmanın başında Tolon olduğuna yönelik ifadesi, davayı tıpkı Ergenekon gibi tartışmalı kılmaya başladı.
İlgisiz cinayetler ve ihbarlar araştırılmaya devam edilirken, yaklaşık 1 yıldır somut bir ilerleme sağlanamadı. Bunu fark eden mahkemenin son dönemde ardı ardına duruşmalar yapması da davayı bitiremedi.

Haberin Devamı

Bu isimler aramızda

Haberin Devamı

Emre Günaydın: 1988 Malatya doğumlu. Davanın bir numaralı sanığı. Diğer 4 arkadaşı tarafından katliamı organize etmekle suçlandı. Katliamdan sonra yayınevinden kaçmak isterken balkondan düşerek yaralandı. Bıçakla yaralamadan sabıkalı. Bir dönem ülkü ocaklarına gidip geldiğini anlattı.

Hamit Çeker: 1988 Kahramanmaraş Elbistan doğumlu. Günaydın’ın İhlas Öğrenci Yurdu’ndan arkadaşı. Telefon kayıtları Malatya 2. Ordu Lojmanları’nda oturan K.D. ile görüştüğünü ortaya koydu.

Cuma Özdemir: 1987 Malatya Darende doğumlu. Günaydın’ın İhlas Öğrenci Yurdu’ndan arkadaşı. Olaydan önce kendisine ya da Hamit Çeker’e bir şey olursa, sorumlusunun Günaydın, Gürler ve Yıldırım olduğunu belirten mektup yazdı.

Salih Gürler: 1987 Malatya Doğanşehir doğumlu. Günaydın’ın İhlas Öğrenci Yurdu’ndan arkadaşı.

Abuzer Yıldırım: 1988 Adıyaman doğumlu. Günaydın’ın 2005’te gittiği Gözde Sistem Dershanesi’nden arkadaşı. Telefon kayıtlarından, özel harekattan bir isim ile görüştüğü anlaşıldı.