Gündem Tabiatın çığlığı

Tabiatın çığlığı

13.09.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) ve Londra Zooloji Derneği’nin raporu, tabiat faciasını gözler önüne serdi. Rapora göre, çevre tahribatı memeli, kuş, sürüngen ve balık popülasyonlarının üçte iki azalmasına neden oldu!

Tabiatın çığlığı

İki yılda bir yayımlanan “Yaşayan Gezegen” serisinin 2020 sayısı, son 50 yılda canlı türlerinin popülasyonlarının yüzde 68 azaldığını ortaya koydu. WWF Türkiye, “Biyolojik çeşitlilikte görülen ortalama üçte iki oranındaki düşüşün nedenleri arasında, Kovid - 19 benzeri küresel salgınların ortaya çıkışında da etkili olan ormansızlaşma, sürdürülebilir olmayan tarım ve yasadışı yaban hayatı ticareti gibi insan kaynaklı çevre sorunları yer alıyor. Türkiye’de de doğal alanlarımızı ve tür popülasyonlarımızı hızla kaybediyoruz” açıklaması yaptı.

Kontrolsüz ticaret

Haberin Devamı

WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) ve Londra Zooloji Derneği’nin (ZSL) iki yılda bir hazırladığı “Yaşayan Gezegen” serisinin 2020 yılı “Yaşayan Gezegen Raporu” çıktı. Rapora göre, Kovid-19 gibi hayvan kaynaklı hastalıkların ortaya çıkışında da etkili olan çevre sorunları, yarım asırdan daha kısa bir sürede, dünya genelinde memeli, kuş, çift yaşamlı, sürüngen ve balık popülasyonlarının ortalama üçte iki azalmasına yol açtı. Raporda, dünyamızın salgınlara karşı kırılganlığını artıran doğa tahribatı ve yaban hayvanlarının yasadışı veya kontrolsüz ticareti gibi etkenlerin, aynı zamanda 1970 ve 2016 yılları arasında omurgalı türlerin küresel popülasyonlarındaki ortalama yüzde 68’lik düşüşün arkasındaki başlıca nedenler olduğunu gösteriyor.

‘Ülkemizde korunan alanlar yüzde 30’a ulaşmalı’

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar: “Doğanın bugünkü ve gelecek kuşakların ihtiyaç duyduğu kaynakları karşılayabilmesi için onarılması yönünde umutlanacaksak, Yaşayan Gezegen Raporu dünya liderleri için eşsiz kanıtlar sunuyor. Doğaya yapılacak en karlı yatırım, eldeki biyolojik çeşitliliğin, nadir ve tehdit altındaki türlerin, canlı popülasyonlarının ve doğal alanların koruma altına alınmasını sağlamak. Ülkemizde halen yüzde 8,7 seviyesindeki korunan alanlarımızın 2030 küresel hedefi olan yüzde 30 seviyesine çıkarılması için 2020 yılı sona ermeden gerekli adımları atmalıyız. Anadolu’daki pek çok göl son 20 yılda kurudu. Son 30 yılda İstanbul’un ormanları çeşitli nedenlerle yüzde 17,5 azaldı. Tarım, hayvancılık, sanayi, enerji, ormancılık, madencilik, turizm, şehircilik dahil bütün sektörleri çevresel açıdan daha sürdürülebilir hale getirmek ve bu sektörlerin faaliyetlerinden kaynaklanan biyoçeşitlilik kayıplarını en aza indirmek için acilen harekete geçmemiz gerekiyor.”

Türkiye’de kuruyan sulak alanlar rapora girdi

Raporda Türkiye’de de doğal alanlarımızı ve tür popülasyonlarımızı hızla kaybettiğimiz vurgulandı. Ereğli ve Hotamış Sazlıkları, Seyfe, Tersakan ve Eşmekaya gölleri olmak üzere Anadolu’daki pek çok göl son 20 yıl içinde kurudu. Acil önlem almadığımız takdirde Tuz Gölü, Beyşehir, Eğirdir, Akşehir, Burdur, Eber, Kulu Gölü ve diğerlerini de kaybedebiliriz. Büyük Menderes, Gediz, Ergene gibi önemli akarsularımız da her geçen gün biraz daha kirlenerek doğal yaşam için elverişsiz hale geliyor. Son 30 yıl içinde İstanbul’un ormanları çeşitli nedenlerle yüzde 17,5 azaldı. Son günlerde ülke genelinde sıklaşan orman yangınları yalnızca ağaçları değil, burada yaşayan canlı popülasyonlarını da olumsuz etkiliyor. Biyoçeşitlilik açısından çok zengin bozkır ekosistemlerimiz aşırı otlatma ve erozyon riskiyle karşı karşıya.