Gündem Tarihi uzlaşma yolunda TÜRKİYE - Afrika’dan Türkiye: Model ülke mi?

Tarihi uzlaşma yolunda TÜRKİYE - Afrika’dan Türkiye: Model ülke mi?

25.05.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Türkiye Ortadoğu’da rol model olmak için Kürt sorununu çözmek zorunda. Ancak demokratikleşme olmadan da bölgesel güç olmak mümkün değil

Tarihi uzlaşma yolunda TÜRKİYE - Afrika’dan Türkiye: Model ülke mi

Kadın Hakları Demokratik Cemiyetleri Federasyonu’nun (KHDCF) davetlisi olarak kara kıta Afrika’nın batı ucunda, Fas’ın Kazablanka kentindeyim. Arap Baharı ülkelerinden gelen birçok akademisyenle, genelde insan haklarından, özelde ise kadın haklarının durumundan konuşacağız.
Özellikle Arap Baharında rejimlerin değişmesinden sonra kadınlar son derece örgütlü bir “bir aradalık” kurmaya başlamışlar. Öyle ki, Fas’ta kadın haklarını kısıtlayıcı bir yasa söz konusu olduğu zaman KHDCF’nin Başkanı Fouzzia Assouli atlayıp Birleşmiş Milletler’e gidiyor ve konuyu onların bilgisine sunuyormuş. Bu coğrafyada bu kadar cevval ve haklarının peşinde bir kadın hareketinin olması beni çok heyecanlandırıyor. Tunus ve Mısır’dan gelen meslektaşlarımla genel durumu konuşuyoruz. Hepsi de Türkiye’deki durumu çok yakından takip ediyor. Bazıları Türkiye’ye birçok defa gelip bilimsel toplantılara katılmışlar, içlerinden biri Mayıs sonunda Diyarbakır’da yapılacak bir toplantıya katılacağını söylüyor bana “Kürdistan’a geliyorum demokrasi ve insan hakları konusunda bir toplantı için” diyerek. Pek çok Ortadoğuluda olduğu gibi, Kuzey Afrikalıların da çoğunun dilinde o bölge Kürdistan. Buna şaşırmıyorum, zira Osmanlı zamanında da bölgeye Kürdistan denirdi, hatta Cumhuriyet’in 1920-1921 görüşmelerinde bile vekiller Kürdistan vekili, Lazistan vekili olarak söz alırdı. Kelimeden bu kadar korkmak, yasaklayacak kadar tehdit olarak algılamak sonraki yıllarda ortaya çıktı. Şimdilerde yavaş yavaş yeniden normalleşiyor ama; barış süreci sayesinde artık kelimelerden korkmamaya başlıyoruz galiba.

AİHM’ın Türkiye kararları
Benden bekledikleri Türkiye’de genelde insan hakları ve demokrasi, özelde de kadın haklarının ne durumda olduğunu anlatmam. Hepsi büyük ilgiyle kendileri için “model ülke” olarak empoze edilen Türkiye’nin aslında hangi durumda olduğunu dinliyor.
Bölgedeki hem Müslüman, hem demokratik, hem de laik tek ülke olarak Türkiye’nin kendisini Arap Baharı ülkelerinin rol modeli olarak gördüğü ve dış politikasını da bu yönde oluşturduğunu bilmeyen yok. Elbette Arap Baharı ülkeleriyle Türkiye’nin dinamikleri birebir aynı değil. Türkiye 1963 yılından beri Avrupa Birliği ile ortaklık, 1999’dan bu yana da aday ülke ilişkisi içinde; bu da Türkiye’yi haklar ve özgürlükler konusunda Avrupa standartlarına uyum sağlama çabasına itiyor. Ne var ki son dönemde bu alanda ciddi sorunlar yaşandığı, Avrupa Komisyonu’nun İlerleme Raporlarında da saptanmış durumda. Bunun yanı sıra Türkiye de pekâlâ farkında ki Arap Baharı ve Ortadoğu ülkelerine rol modeli olabilmek için, en zayıf noktası, yani “Aşil topuğu” olan Kürt sorununu barışçı ve demokratik yollarla çözmek zorunda. Yoksa daimi surette bu zayıf noktasından vurulabilir olmaya devam edecek.

Demokrasi zafiyetleri
Ancak “model ülke” olmanın sorumluluğu sadece Kürt sorununu çözmekle de bitmiyor artık. Dünkü yazıda biraz değindiğim gibi, adalet olmadan barış olmayacağı gibi, tam demokratikleşme olmadan da bölgesel güç olmak mümkün değil. Bugün Türkiye’de insan hakları ve demokrasi alanında çok ciddi sorunlar mevcut. AB yolunda 2004-2009 arasında yapılan önemli insan hakları ve demokratikleşme reformları vardı. Ancak 2009’dan bu yana bu alanda önemli gerilemeler yaşanmaya başladı ve yapılan reformların bir kısmı geri alındı. AİHM’in verilerine göre Türkiye 2011’de 159 kez, 2010’da 228 kez, 2009’da ise 341 kez AİHM tarafından mahkum edilerek 2004’ten beri insan hakları konusunda Avrupa’nın en çok mahkzm edilen ülkesi oldu. Mahkzmiyetlerin çoğu işkenceyi yasaklayan maddenin ihlali, yargılama sürelerinin uzunluğu, mülkiyet hakkının korunması, adil yargılanma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı konularındaydı.
Demokrasi konusundaki zafiyet bununla bitmiyor. Uludere/Roboski’de Aralık 2011’de 34 köylünün hayatını kaybettiği bombalama olayı uluslar kayıtlara “yaşam hakkının ihlali” olarak girdi. DİSK’in raporlarına göre Türkiye’de hâlihazırda her gün 4 işçi iş kazalarında can veriyor. 100’den fazla sendikalı öğretmen, doktor ve memur cezaevinde. Sendikalı oldukları için işten atılan işçilerin sayısı 100’den fazla. Yani ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün önünde büyük engeller var.

Cezaevindeki gazeteciler
Cezaevindeki medya mensuplarının sayısının 72 olduğu, bunların en az 42’sinin gazeteci olduğu biliniyor. Çağdaş Hukukçular Derneği ve Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi’nin verilerine göre 2012’de 800’den fazla öğrenci gösteri yürüyüşüne katıldığı ya da “örgüt lehine slogan attıkları” gerekçesiyle tutuklandı. Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’ın dine hakaret ettiği gerekçesiyle aldığı 10 aylık mahkzmiyet, uluslararası camiada ifade özgürlüğüne bir darbe olarak algılandı. İnsan hakları savunucusu avukatların siyasi faaliyetleri nedeniyle takibata uğraması ve 9’unun tutuklanması da demokratik ülkelerde rastlanan bir durum değil elbette. Sosyolog Pınar Selek’in 15 yıldır devam eden davasındaki akıl almaz hukuksuzluklardan dünkü yazımda bahsetmiştim. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Bunlar genel insan hakları ve demokrasi durumumuz. Bir de kadına özel durum var ki o daha da içler acısı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açıklamalarına göre son üç yılda 666 kadın aile içi şiddete kurban gitmiş. 2012’de 210 kadın kocaları tarafından öldürülmüş. Tanıdıkları biri tarafından öldürülen kadınların oranı 2008-2011 arasında %88, 2002-2009 yılları arasında ise %1400 (evet, bin dört yüz!) artmış. Kadınların %37,5’u bir sığınma evindeyken öldürülmüş, Van Kadın Derneği’ne göre de %26’sı ensest (aile içi cinsel taciz) mağduru olmuş. LGBT bireylere yapılan saldırılar da artarak devam ediyor.
Bu verilere göre OECD ve AB ülkeleri arasında Türkiye kadına yönelik şiddetin en yüksek olduğu ülke. BM Kalkınma Programının “Kadın Güçlenme Endeksi” 2009 raporuna göre Türkiye 109 ülke arasında sondan 8. sırada ve son 9 yılda 37 sıra gerilemiş. Dünya Ekonomik Forumunun 2010 Cinsiyet Uçurumu Raporuna göre Türkiye 134 ülke arasında yine sondan 8. sırada. 4 milyon kadın okumaz-yazmaz durumda ve kadınların %41’inin ilkokul diploması bile yok. Ayrıca kadın istihdam oranı da %22 ve bu oranla Türkiye, Dünya Ekonomik Forumunun 2010 raporunda sondan 3. sırada.
Barış sürecinin siyasi ve yasal adımlarla ilerlemesi bu yüzden önemli işte. Tam demokratikleşme yolunda Türkiye’nin önünü açacağı için. Savaştan ve ölümden en çok etkilenen kesim kadınlar ve çocuklar olduğu için. Yaşam hakkı ihlalleri ve tecavüzler en çok savaş zamanlarında yaşandığı için “barışmak” bu kadar önemli artık.

Haberin Devamı

Yarın: Kürtler gerçekte ne istiyor?