Gündem ‘Ülkenizin kadınları çok güçlü!’

‘Ülkenizin kadınları çok güçlü!’

21.10.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kanada Film Günleri kapsamındaki toplu gösterimlerde altı filmi izleyiciyle buluşacak Hint asıllı Kanadalı yönetmen Deepa Mehta’yla sinemasını konuştuk

‘Ülkenizin kadınları  çok güçlü’

İstanbul Modern Sinema ve Başka Sinema, Kanada Film Günleri kapsamında Hint asıllı Kanadalı yönetmen Deepa Mehta’yı altı filmiyle ve bizzat kendisiyle konuk ediyor. Feminist sinemanın önemli ismi Mehta’nın toplu gösterimde ‘Su’, ‘Ateş’ ve ‘Toprak’tan oluşan ünlü Element Üçlemesi’nin yanı sıra ‘Yeryüzü Cenneti’, Salman Rushdie uyarlaması ‘Geceyarısı Çocukları’ ve ‘Şiddetin Anatomisi’ izleyiciyle buluşuyor. Bugün 17.00’de İstanbul Modern Sinema’da takipçileriyle bir araya gelecek Mehta ile özel bir söyleşi gerçekleştirdik.

Haberin Devamı

‘Ülkenizin kadınları  çok güçlü’

Filmleriniz ‘başkaldırı sineması’ başlığı altında gösteriliyor. Başkaldırı sizin için ne anlama geliyor?

Filmlerimi isyankâr olduğum için çekmiyorum, beni ilgilendiren hikâyeleri çekiyorum. Feministim ve kadınların hikâyeleri ilgimi çekiyor. Sınırları yıkma konusu ve eşitlik talebi ilgimi çekiyor. Bu, başkaldırı değil, pratik bir şey gibime geliyor. Herkesin yapması gereken gibi… Kendinizi düşünün. Türkiye’deki kadınlar fırsat eşitliği ve eşitlik istiyor. Bu sizi bir isyankâr yapmıyor, sorumluluk sahibi bir vatandaş yapıyor.

Türkiye’de kadın sorunları bu kadar ön plandayken filmlerinizin burada gösterilecek olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye’ye bu yüzden geldim. Film çekiyorum ve bir hayatım var, her toplu gösterime katılmam mümkün değil. Ama Türkiye’ye özellikle gelmek istedim. Ülkenizin kadınlarının çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Vicdan ve bilinç sahibi, sınırları yıkmak isteyen kadınlar…

Haberin Devamı

Birkaç haftadır devam eden Harvey Weinstein tartışmalarıyla gizli tutulan bir durum ortaya dökülmeye başladı. Kariyerinizde kadınların yaşadıkları taciz ve tecavüzlere değinen bir sinemacı olarak bu konuda ne demek istersiniz?

Hindistan’da kadınların taciz ve tecavüze uğramaları hiç gizlenen bir durum değildi. Mesela ‘Şiddetin Anatomisi’ 2012’deki toplu tecavüze odaklanıyordu. Delhi, Hindistan’ın tecavüz başkenti. Delhi’de yaşamasanız bile tecavüz ve taciz bizim her gün içinde yaşadığımız bir durum. Herhangi bir gün gazeteye baksanız, genç bir kadının başına gelen iğrenç bir şeyi okumama ihtimaliniz yok. Benim için çok önemli bir konuydu. Ancak Batı bir anda Harvey Weinstein’le uyanıp konuyla haşır neşir oldu. Batılı beyaz kadınlar öne çıkmaya, konuşmaya başladılar ve insanlar dinlemeye başladı.

Bu konuları uzun yıllardır gündeme getiren bir sinemacı olarak durumu nasıl görüyorsunuz? İlerleme var mı, daha mı kötüye gidiyor?

Bilmiyorum. Üçleme, ‘Şiddetin Anatomisi’ veya ‘Yeryüzü Cenneti’ gibi filmlerden beklentiniz bir diyalog başlatması olabilir. Yoksa değişim hemen olacak bir şey değil. Kimse bir film izleyip salondan “Değiştim” diyerek çıkmaz. Ama belki de insanlar konuşur, “Ne berbat film. Aile içi şiddet asla yaşanmıyor!” derler. Bu da diyalog demektir. Harvey Weinstein tartışmasıyla belki işler daha iyiye gidecektir. Umarım konu gündemde kalmaya devam eder. Malum sosyal medyayla bu tarz tartışmalar çok hızlı gündemden düşebiliyor. Bu, beni korkutuyor. Ama eninde sonunda umutluyum.

Haberin Devamı

nFilmlerinizde kadınları ezen bir sistem mevcut ama kadın karakterlerinizin büyük bölümü ipleri eline alan, hayatlarını değiştiren kadınlar. Bu temsil sizin için önemli miydi?

Kesinlikle. Çok önemliydi. Kadınlar olarak kendimize bakabilir, kurban konumundan çıkıp sorunları çözebiliriz. Kadınların onları kurtarmak için erkeklere ihtiyacı yok. Karakterim de bu yüzden böyle. Bu erkeklerin yarattığı bir mit, kurtarılmaya muhtaç olduğumuz…

‘Sadece sinema değil, her yer erkekler kulübü’

Sıklıkla tartışılan kadın yönetmenlerin sinema dünyasındaki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hiç yoktan iyidir. Beş yıl önce kimse yoktu, belki bir iki kadın yönetmen. Bu yıl Toronto seçkisinin yüzde 57’si kadın yönetmendi ve bu, harika bir şey! Kimin aklına gelirdi. Ama bir bankada veya gazetecilikte de durum farklı değil, her yer erkekler kulübü. Mesela ‘Wonder Woman’ın büyük bir gişe başarısı elde etmesi, her şeyin ekonomiye bağlı olması, belki işleri değiştirir.