Gündem ‘Vebalıymışsınız gibi uzak duruyorlar’

‘Vebalıymışsınız gibi uzak duruyorlar’

01.06.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Hamileyken Kovid-19’a yakalanan ve dün yaşamını yitirdiği açıklanan Dilek hemşirenin dramı yürekleri dağlarken, salgında hemşirelerin yaşadığı zorluklar yeniden gündeme geldi

‘Vebalıymışsınız gibi uzak duruyorlar’

Kovid-19’a yakalanan ve dün gece yarısı hayatını kaybettiği açıklanan hemşire Dilek Akçabelen’in (30) dramı Türkiye’yi üzüntüye boğarken, Akçabelen’in trajedisi hemşirelerin salgın döneminde yaşadığı zorlukları da yeniden gündeme getirdi. Bir üniversite hastanesinin yoğun bakım servisinde görev yapan 38 yaşındaki hemşire, salgın sürecinde hemşireliği ‘Yoğun Bakım Hemşireliği Dergisi’nde şöyle anlattı:

Haberin Devamı

‘Savaştaymışız gibi’

“Çalıştığım yoğun bakıma ilk vaka geldiğinde meslek hayatımın en karanlık anıydı diyebilirim. Burada neden hâlâ duruyorum? diye sordum kendime, içimden soruyu cevapladım, sorunun cevabı çok basitti: ‘Sadece Görev’. En karanlık anda bile işime devam edip pes etmemem gerektiğini biliyordum. Neredeyse bir ayda ‘virüs bir orman yangını’ gibi ülkemize yayıldı. Savaşta olduğumuzu düşünüyorum.”

‘Terimi silemedim’

“Hastanede ilk günlerde yoğun çalışmaya başladık. Koruyucu ekipman sıkıntımız vardı. İlerleyen günlerde bu sıkıntılar giderildi. Hastalar ile yakın temasta olmamız sebebiyle gözlük, maske, eldiven, tulum içeren tam koruma giysilerini giymemiz gerekmekteydi. Çalışma saatlerinde uzun süre bu koruyucu ekipmanlar içerisindeyim. Ancak bu ağır koruyucu ekipmanlar hastalara bakım verme ve tedavi yapma gibi hemşirelik uygulamaları yaparken ‘nefes almayı, duymayı, iletişim kurmayı zorlaştırıyor ve terlediğimde terimi silemediğim’ zamanlar oluyor. Ayrıca yoğun bakıma bu kıyafetler ile girdiğim zaman ‘yeteri kadar
su içemiyor ve istediğim zaman tuvalete gidemediğim’ oluyor.”

Haberin Devamı

‘Ölüm korkusu’

“Çok geçmeden çalıştığım yoğun bakımda arkadaşıma tanı kondu. Hemşire arkadaşımız izole edildi. Kayıplar verdiğimiz tanıdığım çalışma arkadaşlarım vardı. Bu kayıplar bende ‘ölüm korkusu’ yarattı. Kendimi ‘savunmasız’ hissettim. Diğer kurumlarda kronik hastalıkları olanlara izin verilirken, benim hipertansiyonum ve diyabetim olmasına rağmen işteyim.”

‘Çok büyük bir hayal kırıklığı’

38 yaşındaki hemşirenin dergideki sözleri şöyle devam ediyor: “Bu süreçte virüsü aileme bulaştırma korkusu ile belediyenin tahsis ettiği otelde kalmaya başladım. Ablam ve halamla yaşıyorum, onları riske atamam. Eş ve çocuk sahibi olmanın şu süreçte iki kat stres demek olduğunu arkadaşlarımdan görüyorum. Çocuklarına sarılamayan, onları öpemeyen, göremeyen, bağrına basamayan anne ve babalar…”

‘Soyutlanma hissi’

“Bu salgın sırasında en kötüsü de insanların sizden ‘vebalıymışsınız gibi uzak durması’, sağlık çalışanı olduğunuzu duyduklarında ya da sağlık çalışanı olduğunuzu bilenlerin sizden olabildiğince uzaklaşması. Bu gerçekten büyük hayal kırıklığıydı. Ailemi görememek beni zaten olumsuz yönde etkiledi. İnsanların bu bakış açılarıyla bazen ‘cezalandırılıyormuşum’ gibi geliyor, dahası kendimi bir çöl gibi, bir ada gibi soyutlanmış hissettiğim zamanlar oluyor. Ama her şeye rağmen mesleğimle bir kez daha gurur duydum.”