Gündem Yazarlar edebiyatı lisede mi öğrendi?

Yazarlar edebiyatı lisede mi öğrendi?

23.08.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Orhan Pamuk’un Robert Kolej’de okumasının edebiyatçı olmasında etkili olmadığını söylemesi üzerine Türk edebiyatının usta kalemlerine, mezun oldukları okulları ve buralarda aldıkları eğitimin edebiyatlarına etkisini sorduk.

Yazarlar edebiyatı lisede mi öğrendi

Orhan Pamuk’un Robert Kolej’de geçen altı yılda sadece ‘Sait Faik’ adını öğrendiğini ve okulun edebiyatçı olmasına bir katkı yapmadığını söylemesi üzerine Robert Kolej Mezunları’ndan tepkiler geldi. Milliyet’te Abbas Güçlü’nün köşesinde yer alan bu tepkilerin ardından, Türk edebiyatının usta kalemlerine, mezun oldukları okulları ve buralarda aldıkları eğitimin edebiyatlarına etkisini sorduk. Görünen o ki, iş biraz da ‘öğretmen’de bitiyor.

‘Bomboş bir ezbere dayanıyor’

Selim İleri (Atatürk Erkek Lisesi)
Türk eğitim sisteminin özellikle sanat ve edebiyat dersleri konusunda bomboş bir ezbere dayandığına inanıyorum. Ama ben çok şanslı bir öğrenciydim. Edebiyat hocalarım çok bilgiliydiler. Hocalarımdan biri de zaten değerli yazar Rauf Mutluay’dır.

‘Edebiyat memurları çoğunlukta’
Hilmi Yavuz (Kabataş Erkek Lisesi)
Lise edebiyat öğretmenlerinin, özellikle edebiyatçı adaylarının geleceğini belirlemede son derece ağırlıklı bir konumu olmuştur. Kabataş Erkek Lisesi’nde edebiyat hocam Behçet Necatigil’di. Ve edebiyatçı kimliği edinmemde çok büyük yardımları, katkısı oldu. Ahmet Haşim’in de söylediği gibi ‘edebiyat memurları’ değil ‘edebiyat eğitimcileri’ olan öğretmenlerden söz ediyorum. Günümüzde ise edebiyat memurlarının çoğunlukta olduğunu düşünüyorum.

‘Ciddi hocaydı, sonra öldürüldü’
Ahmet Ümit - (Gaziantep Atatürk Lisesi)
Gaziantep Atatürk Lisesi’ndeki son yılımda politik olaylardan dolayı Diyarbakır Ergani’ye sürgün edildim. Gaziantep’teki öğretmenim Mehmet Savaş İslam çok ciddi hocaydı, sonra öldürüldü. Onun kişisel çabasıyla, bize önerdiği kitaplarla edebiyat sevgimi geliştirdim. Ama sistemin kendisi gerçekten edebiyatı sevdirmeyi bırakın çocukları edebiyattan uzaklaştırmak için her çabayı yapıyor. Bügün de ezberci sistem devam ediyor, çağdaş yazarlar resmi olarak okutulmuyor. Mesela benim kitaplarım resmi müfredatta görünmüyor. Ama ilköğretim okullarında en çok okutulan yazarım.

‘Kişisel olarak şanslıydım’
Müge İplikçi (Kadıköy Anadolu Lisesi)
Eğitim sistemimiz yerlerde sürünüyor. Özgüvensiz ve özsaygısız insanlar yetiştirme konusunda üstüne yok! Kişisel olarak lisede (Kadıköy Anadolu Lisesi) çok şanslıydım.Bana yol gösteren bir iki insan vardı. Edebiyatçı olmaya bu sayede karar verdim. Ancak bu kişisel şans faktörüyle aşılacak bir sorun değildir. Kangren olmuş bir yapıdan bahsediyoruz. Haydi liseyi ya da orta öğretimi düzelttik. Düzeleceği yok ya, o ayrı konu... Üniversitedeki duruma ne diyeceğiz? Üniversitelerimiz de perişan halde.

‘Eksikleri tamamlamak bize düşerdi’
Murat Uyurkulak (İzmir Bornova Anadolu Lisesi)
Benim dönemimde de Pamuk’un dediği gibiydi. Okunan, yazılan bir evde yetiştim ama okuldaki derslerin bana bir kez olsun “edebiyat da ne güzel bi şey” diye düşündürdüğünü hatırlamam. Edebiyata çok çok meraklıysanız, Yunus Emre’den, Sait Faik’e hayli eksik ve kestirme bir hat çizip bir yerden başlayabilirdiniz. O eksikleri tamamlamak da size düşerdi. Ben sözgelimi Yaşar Kemal’i 12 yaşımda, babamın kütüphanesinden alıp okudum, sonraki yıllarda bir tek ders kitabında da ismine rastladığımı hatırlamam.

‘Siyasete göre ayarlanıyor’
Adalet Ağaoğlu (Ankara Kız Lisesi)
Benim dönemimde, sadece Ankara Kız Lisesi değil Erkek Lisesi’nde de okuyanlar çok iyi edebiyat öğrendiler. Çünkü o dönemin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Sabahattin Ali, Oktay Rifat gibi isimlerin çevirisiyle dünya klasikleri yayımlanmış ve kütüphanelerimize dağıtılmıştı. Edebiyat hocalarımız da Türk edebiyatına ilgi duyuyorlardı. Dostoyevski’yi, Çehov’u lisede okudum. Divan edebiyatını da çok iyi bilirim, şiir de, ebediyat da baş tacım. Zaten lisede şiir yazmaya başlamıştım. Mesela Orhan Veli “Garip” kitabını “Genç şairimiz Adalet Sümer’e sevgiyle” diye imzalamıştı. Çok partili döneme geçtiğimizden beri siyasetin büyük yeri vardır eğitimde. Dönemin siyasetine göre ayarlanıyor eğitim sistemi, iktidarda ne varsa ona göre.

‘Dogmatizme doğru ilerliyoruz’
Tuna Kiremitçi (Galatasaray Lisesi)
Galatasaray’da lisenin eski müdürlerinden Tevfik Fikret’in deyimiyle, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” olmayı öğrendik. Gitarla Nirvana çalarken Münir Nurettin ve Ahmet Kaya’dan da zevk almayı... Tabii Sait Faik’i ve Emile Zola’yı da öğrendik. Anadolu çocuklarına Galatasaray belki her şeyi öğretmedi ama belli bir perspektif kazandırdı. Lise eğitiminin yapması gereken de budur. Liseler insana her şeyi öğretemez ama bildiklerinden bir senteze ulaşmayı öğretebilir. Ama ne yazık ki bu nadiren gerçekleşebiliyor. 14 dile çevrilmiş bir yazar ve müzisyen olarak gidişata bakınca, durumun değişeceğini de pek sanmıyorum açıkçası. Dogmatizme doğru ilerliyoruz. Bunu yapan da, Orhan Pamuk’un bir zamanlar coşkuyla desteklediği siyasetçiler.

‘Düşünmeye iten bir sistem vardı’
Nedim Gürsel (Galatasaray Lisesi)
Bu hafta yayınevim Doğan Kitap’a teslim ettiğim yeni romanımda da Galatasaray Lisesi’ndeki yıllarımı anlatıyorum. Benim şansım, Zeki Ömer, Tahir Alangu gibi çok iyi edebiyat hocalarımın olmasıydı. Bize çok büyük katkıları oldu, onlardan çok şey öğrendim. Cumhuriyet dönemi edebiyatını ve yeni edebiyatımızı okurduk. Bir tek Nazım Hikmet yasaklıydı. Onu gizlice okurdum. Öbür liselere oranla Galatasaray Lisesi’nde araştırmaya ve düşünmeye yönelten bir sistem vardı, ezbere dayanmıyordu.