Kıbrıs ‘Mavi vatana sahip çıkacağız’

‘Mavi vatana sahip çıkacağız’

05.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Türkiye’de “Mavi Vatan’da KKTC’nin Rolü” konulu konferansta konuşan Başbakan Ersin Tatar, “Gerek Türkiye Cumhuriyeti olarak gerek KKTC olarak zenginlik ve refah kaynağı olan mavi vatanımıza sahip çıkmak zorundayız. Bu, bizim gelecek nesillere olan boynumuzun borcumuzdur” dedi

‘Mavi vatana sahip çıkacağız’

Başbakanı Ersin Tatar, gerek Türkiye Cumhuriyeti olarak gerek KKTC olarak zenginlik ve refah kaynağı olan mavi vatana sahip çıkmak zorunda olduklarını belirterek, “Bu, bizim gelecek nesillere olan boynumuzun borcumuzdur” diye konuştu.

Türkiye’de Kayseri Üniversitesi’nce 15 Temmuz Yerleşkesi Konferans Salonu’nda düzenlenen “Mavi Vatan’da KKTC’nin Rolü” konulu konferansa katılan Tatar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye’nin tarihten gelen bağlarını ve verdikleri mücadeleleri anlattı.

‘Güçlenerek yola devam’

Tatar, KKTC’nin şaka olsun diye kurulmadığını, bunun Doğu Akdeniz’deki ulusal menfaatlere bakıldığında daha iyi anlaşıldığını dile getirdi. KKTC’nin güçlenerek yoluna devam etmesinin ulusal çıkarlar bakımından da fevkalade önemli olduğunu ifade eden Tatar, “Bir kere Türkiye Cumhuriyeti bu bölgede çok önemli bir devlet. Doğu Akdeniz’de bin 870 kilometre sahil şeridiyle en uzun sahil şeridine sahip. Bu bölgede söz sahibi olmak ve Rum-Yunan ikilisinin tek taraflı yaptığı girişimlere yapılan çalışmalarla ‘dur’ demeye çalışıyoruz” diye konuştu.

‘Boynuzumun borcu’

“KKTC, ana vatan Türkiye için çok önemlidir” diyen Tatar, şu ifadeleri kullandı:

“Bir yandan tarihsel bağlarımız diğer yandan dilimizin, dinimizin bir olması bizleri koparamayacak şeklinde birbirine bağlamaktadır. KKTC, stratejik açıdan anavatan Türkiye’miz için coğrafi olarak çok önemli bir konumdadır. KKTC’yi yabancı güçlerin bölgemizde oynamaya çalıştıkları tüm oyunların önünde engel olarak görüyorlar. Türkiye’nin 780 bin kilometrekare kara ülkesinin yanı sıra 462 bin kilometrekare mavi vatanı vardır. Bunun 189 bin kilometrekaresi Doğu Akdeniz’dedir. Gerek Türkiye Cumhuriyeti olarak gerek KKTC olarak zenginlik ve refah kaynağı olan mavi vatanımıza sahip çıkmak zorundayız. Bu, bizim gelecek nesillere olan boynumuzun borcumuzdur. Bu noktada KKTC kilit konumdadır. Bizim amacımız sadece yaşayan neslin değil, yaşayacak nesillerin de haklarını korumaktır, zenginliklerine şimdiden sahip çıkmaktır. Mavi vatanımızı Rum’a, Yunan’a peşkeş çekersek gelecek nesillerimiz onların kölesi ve hizmetçisi olur. Bizleri hayırla değil kahırla yad ederler.”

‘Vazgeçmeyeceğiz’

KKTC’nin bölgede güçlenmesi, gelişmesi, Kıbrıs Türklerinin ferahı için Türkiye ile birlikte verilen mücadelelerin taçlandırılması için bir çözüme, bir anlaşmaya ihtiyaç duyulabileceğinin altını çizen Tatar, şöyle konuştu: “Ancak biz hiçbir zaman kendi haklarımızdan, kendi duruşumuzdan vazgeçmeyeceğiz. Kabul edemeyeceğimiz bir tavize zorlanmamamız gerekmektedir. Kıbrıs’ta 1960 anlaşmalarından dolayı iki eşit halk vardır. Biri Türk halkı biri Rum halkı. Kıbrıs’ın gerçek sahipleri bu iki halktır. Hiçbir zaman Rumların federal anlayışı veya onlara göre üniter bir yapıya Kıbrıs’ın o şekilde yoluna devam etmesine müsaade edemeyiz. 1974’ten bu yana Kıbrıs’ta barış devam ediyor. Bizim muhaliflerimiz Kıbrıs’ta barış çağrıları yaparlar. 1974’ten bugüne ne bir kan dökülme oldu ne bir sıkıntı oldu.”

Türkiye’nin garantörlüğü

Haberin Devamı

Tatar, AB içindeki çeşitli müzakere süreçlerinde garantörlüklerin modasının geçtiğini ve dolayısıyla alternatif güvenlik arayışlarına yönelinmesi gerektiğinden söz edildiğini, bunu asla kabul etmeyeceklerini belirtti.

“Kıbrıs Türk halkı bunu kabul etmemeli” diyen Tatar, şunları kaydetti:

“Kıbrıs Türk halkının can ve mal güvenliği ve anayasal haklarının korunmasında Türkiye’nin tek taraflı müdahale hakkı fevkalade derece önemlidir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihten gelen bir hakkıdır. Kıbrıs’ta bir egemenlik meselesi söz konusudur. Kuzeydeki Türk devletinde bize göre, egemen eşitlik temelinde bir anlaşmanın olabilmesi önemlidir. Çünkü siyasi eşitlik temelinde bir anlaşmayı Rumlar hiçbir zaman kabul etmemiştir. Biz diyoruz ki, anlaşmanın şekli ne olursa olsun kuzey devletinde Türklerin gerek mülkiyette gerek nüfusta gerek yönetimde mutlaka çoğunluk ve mutlak haklarının olması gerekmektedir. Bunu da Türkiye’nin garantörlüğünde sürdürebiliriz.”