Kültür Sanat "Ben bir başkasıyım"

"Ben bir başkasıyım"

28.08.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Ben bir başkasıyım"

Ben bir başkasıyım


Türk sanatçıların Münih’teki sergisi, yersizlik - yurtsuzluk temasını işliyor


       Bu ay içinde, Almanya’nın Münih kentinde, Canan Beykal ve Melih Görgün geliştirdikleri ortak bir projeyi sergilediler. Konseptleri “Ben Bir Başkasıyımö idi.
       "Kimsin sen?" dedi tırtıl, konuşmanın bu tümceyle başlaması hiç de yüreklendirici değildi doğrusu. Alice biraz da utanarak "Ben de pek bilmiyorum, efendim, şu aralar" diye yanıtladı. "Yani... Bu sabah kalktığımda kim olduğumu biliyorum ya o zamandan beri birkaç kez değişime uğramış olsam gerek." Tırtıl kaşlarını çatarak "Ne demek istiyorsun bununla, söylediklerini açıkla." "Yazık ki bunu yapamam efendim" dedi Alice. "Çünkü bunları benim söylediğimden emin değilim ki. Ben kendim değilim ki, anlarsınız ya."
       Eskiden bir botanik bahçesi olarak kullanılan sergi mekanının duvarlarına, Lewis Carroll'un, "Alis Harikalar Diyarında" adlı çocuk masalından yukarıdaki alıntı yazılmıştı. Yazı, mekanda yinelenerek karşımıza çıkıyordu. Daha sonra izleyiciler, bu anlam alanından galerinin ortasına konumlandırılmış olan bir Kızılay çadırının içine yönlendiriliyordu. İzleyicilere, çadırın içinde slaytlar gösteriliyordu. Slaytlar, geçmişte Nazi kamplarında yaşamış olan ya da günümüzde çeşitli felaketlere maruz kalmış çocuklara ait olduğu gibi, çocukluk dönemlerini gerçekten bir çocuk gibi geçirenlere de aitti. Canan Beykal ve Melih Görgün, kendi çocukluk fotoğraflarını da izlediklerimizin arasına taşımışlardı.
       Galerinin ortasında bulunan çadırın çok anlamlılığı var. Gerek Türklerin, gerekse başka uygarlıkların kültürlerini çağrıştırıyor: Göçebe bir yaşam tarzı. Aynı zamanda yersizliği ve yurtsuzluğu. Göçebe bir yaşam tarzından yerleşik düzene geçen insanlar, mimari eserlerinde kubbeler kullanarak, belki bir anlamda eski yaşam biçimlerine de referans vermiş oluyorlardı. Bunların yanı sıra bu malzeme, savaşı ve ölümü de çağrıştırıyor. Savaş, geçmiş kültürleri etkilediği ve hatta yok ettiği gibi, günümüzde de toplumları sarsıyor. Hala çadır kentlerde yaşayan insanlar var. Bu durum özellikle de çocukları etkiliyor.
       Canan Beykal bu konseptin "kimliksizlik" kavramına atıfta bulunmak için seçildiğini söylüyor. "Aslında insanın tek bir temel kimliği var. O da insan olması, kimliksizliği de en belirgin çocukta görüyoruz. Bir yetişkin için değer ifade eden tüm ayırımlar, çocuk için etmiyor." diyor.
       Artık savaşların televizyondan izlendiği bir dönemde yaşıyoruz. Kaç tane bomba atıldı? Ne kadar insan göç etti? Nerede çadırkentler kuruldu? Başta çocuklar olmak üzere kaç tane ölü ve yaralı var?.. Serginin teması ile günümüzün olgusu örtüşüyor.

Can Yücel'in öngörüsü

       Bir süre önce yitirdiğimiz Can Yücel, şiirlerini yaşamla en çok bütünleştiren şairlerimizden biriydi. Yaşadığımız son depremi görmedi, ama deprem felaketinden sonra toplumun nasıl tek vücut olacağını, bunca can kaybının sorumlularına nasıl isyan edeceğini görmüştü. "Canfeda" adlı şiir kitabında yer alan "Sizmografi" adlı şiiri bunun kanıtı:

       SİZMOGRAFİ
       Dünya öküzün boynuzları üzerinde dururmuş,
       Her kıpırdayışında öküz, deprem olurmuş...
       Oysa dünya, halkların omzu üstünde durur
       KIırdasın da gör!