Kültür SanatBir gülümsemenin arkeolojisi

Bir gülümsemenin arkeolojisi

02.11.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:

“Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri”, günlük ev işleri arasında sıkışıp kalan, dört duvar arasında hapis, eril baskı tarafından günden güne yok edilen bir kadının hikâyesini konu alıyor. Ve umutlu bir gülümseyişin karanlığı yok edeceğinin altını çiziyor.

Bir gülümsemenin arkeolojisi

EFNAN ATMACA - Onur Ünsal, Fransız yazar Edouard Louis’nin kitabından uyarlanan “Babamı Kim Öldürdü?”de yazarın babasının hikâyesini kapalı gişe izleyicilere anlatıyor. Şimdi ise sıra Louis’nin annesinde. Moda Sahnesi yapımı oyunun adı “Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri”, yönetmen elbette Kemal Aydoğan ve sahnede müthiş performansıyla Onur Ünsal var. Halen devam eden 29. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında ilk kez sahnelenen oyun belli ki “Babamı Kim Öldürdü?” gibi uzun ömürlü olacak.

Haberin Devamı

Oyun, Louis’nin bulduğu annesinin daha selfi çıkmadan önce kendini çektiği bir fotoğraftan ilham alıyor. O fotoğrafta anne Monique umutla gülümsüyor. Oysa yazar çocukluğu boyunca annesini hep somurturken, bağırırken, şikâyet ederken hatırlıyor. O da ‘bir gülümsemenin yok edilmesinin arkeolojisi’nin peşine düşüyor. Cümleleri biraz geri saralım. Oyun daha başlamadan Ünsal seyirciyi Scorpions’ın “Wind of Change”, “Still Loving You”, “Send Me An Angel”, “The Game of Life” şarkılarıyla karşılıyor. Oyuna da eşlik ediyor Scorpions, hem de kilit noktaları birleştirerek... Ünsal’ın oyunculuğunu biliyorduk ama harika da şarkı söylüyor.

Anlıyor ve anlatıyor

Ünsal oyunda yazarın annesinin hikâyesini anlatırken onun günlük rutinini tekrarlıyor. Bengi Günay’ın özenle hazırladığı dekordaki çarşafları tek tek kaldırarak önce seyirciyi bir kadının hücre arkadaşlarıyla tanıştırıyor. Sonra onları deneyimliyor: Yemek, temizlik, ütü yapıyor; çamaşır asıyor, bulaşık yıkıyor, yerleri siliyor! Günlük işler arasında sıkışıp kalan, dört duvar arasında hapis annenin eril baskı tarafından günden güne nasıl yok edildiğini anlatıyor. Oysa o fotoğrafta geleceğe umutla bakıyor anne çünkü hayalleri var. Turizm okuyacak, aşçı olacak. Daha 18’ine gelmeden hamile kalıyor, kocasının berbat biri olduğunu anlayamadan ikinci çocuk geliyor. Kocasını terk ettikten sonraki sığıntı yaşamdan kurtulmak için yazarın babasıyla ikinci evliliğini yapıyor. Ondan da üç çocuk. Başta harika giden bir evlilik var ama sonrasında yine aynı koca, yine aynı gün! Anne için değişimi gerçekleştirmek, başka bir hayata geçmek zor, önünde tek bir sapak var; evin kapısı, o da markete gidip ihtiyaçları almak için. Asla gelecek zamanda cümle kurmamasına rağmen yaşamını hiç kabullenmeyen bir kadın. Scorpions’un şarkısındaki ‘değişim rüzgârları’nın melodisine hep kulak kabartan, doğru zamanın bir gün geleceğine inanan bir kadın. Öte yandan emeğinin değeri asla verilmeyen bir işçi Monique. Oyun bir yanıyla erkeklerin sadece yemek ve temizlik hizmeti beklediği ev kadınlarının makus talihini, ödenmeyen iş gücünü de tartışmaya açıyor. Maaşı, işi, ehliyeti, tek başına ayakta durma şansı olmadığı için aşağılanmaya, geleceksizliğe ve tahliye tarihi belli olmayan her günün aynı olduğu hapishaneye mahkûm olmasına rağmen grubun bir diğer şarkısında “Ve bizi aşağı çekmelerine asla izin vermemeliyiz” dediği gibi dik bir kadın. Bir gün ‘değişim ile dönüşümün’ zamanı geliyor. Ünsal, “Babamı Kim Öldürdü?”de yazarın babasının hikâyesini anlatıyordu, bu kez annesinin hikâyesini oynuyor. Yaşadıklarını, hissettiklerini anlamaya çalışıp seyirciye anlatıyor. Ünsal onun kabullenişini, pişmanlıklarını, hayal kırıklıklarını, isyanını, korkmasına rağmen savaşmasını ve zorlansa da değişimin peşinden gitmesine şahit ediyor izleyiciyi. Eduoard Louis annesine “Ne yaşadığını anlayabiliyor miyim?” diye soruyor oyunda, Ünsal da o sorgulamaya hepimizi ortak edip kendimize aynı soruyu sormamızı sağlıyor. 

Haberin Devamı

Sınıf şiddeti  

Haberin Devamı

“Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri”, yazarın annesinin değişim yolculuğunun yanı sıra yoksulluğu ve sınıfsal şiddeti tartışıyor. Oyunun en can alıcı noktalarından biri yazarın kendi sınıfından bir üst sınıfa geçtiğini düşündüğünde annesinden utanması dahası yoksulluğu ve yoksunluğu için onu suçlaması. Kendini çocukluğunda nefret ettiği o sınıfla aynı ‘sınıf şiddeti’ uygularken yakalandığında hissettikleri Ünsal’ın performansıyla oyuna boyut atlatıp hem ebeveyn-çocuk ilişkisine sert bir eleştiri hem de kuşak çatışmasına evrensel bir sorgulama getiriyor.

Haberin Devamı

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler