Kültür Sanat Bir insan = Bir köpek

Bir insan = Bir köpek

29.11.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir insan = Bir köpek

Bir insan = Bir köpek


Metin - Nevra Serezli'yi dokuz yıl aradan sonra bir araya getiren, Gencay Gürün'ün yönettiği "Sylvia" adlı oyunda, köpek rolünü İnci Türkay üstleniyor..


       Tiyatro İstanbul, A.R. Gurney'in yazdığı, Gencay Gürün'ün yönettiği "Sylvia" adlı oyunla Profilo Sanat Merkezi'nde. Oyunda, köpeğine hayranlık derecesinde düşkün bir adam, kıskanç karısı ve güzel, cilveli dişi köpeğin birbirleriyle ilişkisi sahneye aktarılıyor. "Sylvia"nın bir özelliği de, köpek rolünü DT oyuncularından İnci Türkay'ın üstlenmiş olması. Metin ve Nevra Serezli'nin dokuz yıl aradan sonra aynı sahneyi paylaştığı oyunda, Tiraje Başaran ve Yunus Güner de rol alıyor.
       Gencay Gürün, "Sylvia"nın kendisi için özel bir oyun olduğunu söylüyor:
       "Sylvia'nın başrolünde bir köpek var. Ve bu rolü, bir insan oynuyor. Yazar, sevgiyi bir köpekle anlatmak istemiş. Oyunun çıkış noktası, sevgi alma ve verme gereksinimi. 'Sylvia', insan ruhunun derinliklerine inen bir duygusal komedi."
       Oyunu ilk öneren Metin Serezli olmuş. Serezli, "Sylvia"yı okumuş ve köpekle sahibinin ilişkisinden çok etkilenmiş.
       İnci Türkay'ın, köpeği; yani "Sylvia"yı köpek gibi değil de, bir insan gibi canlandırıyor olması, oyuna farklı bir akış getirmiş.
       "İnci Türkay, köpeği, bir insan gibi yorumluyor, bir köpek gibi değil. Hem insan gibi oynuyor, hem de köpeği buluyorsunuz onda. İnci, bu rolü en iyi oynayabilecek kişi diye düşünüyorum. Sanıyorum ki o, bir yıldız olarak tiyatro semalarına çıkacak."
       Gürün, oyunda bir rejisör olarak fazla ön plana çıkmamaya çaba göstermiş:
       "Ben, yazarı yorumlarım. Ama, benim süzgecimden geçeni, yazarın anlatmak istedikleriyle ortaya koymayı tercih ederim. Ön plana çıkmak istemem. Seyirciyle oyun arasında iletişim kurulmasını sağlamak, benim görevim. Ben rejiyim diye bağıran oyunları da sevmem. Bu, hiçbir şey yapmadan, yapmaktır. Bunları kolay ve ucuz buluyorum. Sırf "reji" olan oyunları beynimle izliyorum. Oysa, tiyatroda esas olan, onu sevmektir. Bu nedenle, İngiliz tiyatrosu benim reji anlayışıma en yakın tiyatro."
       Gürün, oyunların kadrosunu belirlerken, en iyi oyuncularla çalışmaya özen gösterdiklerini anlatıyor:
       "Ben hep iyi aktörlerle çalışmayı seviyorum. Çünkü, yapılan işin sonucu iyi oluyor. Tiyatro İstanbul'da, Türkiye'nin en iyi oyuncularıyla çalışmaya çabalıyoruz; Bu nedenle bir çekirdek kadronun varlığından söz edebiliriz. Tabii, bu hep aynı kişilerle çalıştığımız anlamına gelmiyor; farklı oyunculara da oyunlarımızda yer veriyoruz."
       Tiyatro İstanbul, daha çok çağdaş oyunlarla izleyici karşısına çıkıyor. Gürün'e göre, bir oyunun çağı yakalaması önemli.
       "Bir oyunun günceli yakalaması, çağdaşımız olması önemli. Klasikleri de oynamayı istiyoruz, ancak bunların kadroları çok kalabalık oluyor ve özel tiyatronun bütçesini aşıyor. Biz, oyunu seçerken kaliteli olmasının yanısıra, seyirciyi çekebilecek özellikler taşımasına da dikkat etmek zorundayız.
       Ödenekli tiyatroların biletleri o denli ucuz ki, vasat oyunlara bile seyirci çekme şansları var. Sonuçta özel tiyatroların, en azından, masraflarını çıkarmaları gerek. Kimi zaman iyi oyunlar sahneye koyma arzusuyla riske giriyoruz. Bir noktada yaptığımız işten tatmin olmamız gerek."