Kültür Sanat Futbolda romantizm ve şiddet

Futbolda romantizm ve şiddet

17.06.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçında çıkan olaylar, futbolda centilmenlik meselesini gündeme getirdi. Bu oyunda göze çarpan eski zaman savaşlarına özgü romantizm ve aşk, kuraldışılıklara zemin hazırlıyor.

Futbolda romantizm ve şiddet

STADLAR BİRER MODERN ÇAĞ ARENASI, OYUNCULAR DA GLADYATÖRLERDİR ASLINDA... axkit021.jpg Nick Hornby'nin anlattığı bu durumu ve bakışları, futbol sevdalısı her ademoğlu tanır. Çünkü futbol, dışında duran yani onu sevmeyenlerin çok iyi hissettiği gibi fazlasıyla vahşi bir oyundur. Bu, oyunu, birçok entellektüel ve tabii bir çok kadın için, ama mutlaka entelektüel kadın için rahatsız edici kılıyor normal olarak. Kadın meslektaşlarımdan biri benim bir Arsenal taraftarı olduğuma kesinlikle inanmadı. Bu kuşkusu bir kadın romanıyla ilgili tartışmamızdan kaynaklanmıştı. Hem kitap okumak hem de stada gidip maç seyretmek... İkisi bir arada olacak şey miydi? Bir kadın entelektüele futbolu sevdiğinizi itiraf edin, anında kadınların erkeklerle ilgili düşüncelerini yansıtan donmuş bakışlarla karşılaşırsınız." Normal! Çünkü statlar birer modern çağ arenasıdır aslında. Zaten Avrupa'da son dönemde inşa edilen statların isimlerine bu tamlama geliyor 'stadyum' yerine. Oyuncular ise birer modern çağ gladyatörü... Parayı verenin arenasında dövüşen birer paralı asker. Son dönemlerde tıpkı gladyatörler gibi uzak kıtalardan devşirilen ya da gelecek umudu olmayanlardan seçilen gençler hemen hepsi.Seyirciler çoğu zaman çılgına dönmüş halde; 'yenilgi kabul etmez'. Zafer çığlıkları atan, bir ellerinde bayrak, bir ellerinde içki, yoldan çıkmışlar... Umurlarında değildir dünya... Ve VIP tribünlerinde purolu futbol esnafı kıs kıs gülmektedir olup bitene. Hemen yanlarında, geniş kitlelerin sadece bu deli saçması oyun için bir araya gelip enerji boşaltıyor olmalarından pek memnun duran politikacılar gibi.Bütün bunlara en cesur yürek futbol aşığının bile itiraz etmesi zor. Evet bu oyun böyledir. Bu açıdan bakıldığında her şey bu kadar iç sıkıcı görünebilir. Ancak bu oyunu böyle yapan da sonsuz romantizmi. Bu romantizmdir futbola hayat pompalayan. Bir taraftarın hayatını değiştirecek kadar önemli olabilir bir gol, hatta bir hakem kararı. Bir oyuncunun topu ayağına alışı, kafasını kaldırıp etrafına şöyle bir bakışı babadan kalma gelenekleri yıkabilir. Artık o ana şahit olmuş çocuk başka bir insandır. Evde televizyonda izlediğiniz çok alakasız iki takımın, misal Mönchengladbach ve Kızılyıldız'ın oyunu sizi hiç tanımadığınız bir ulusa yaklaştırabilir. Misal, Almansever yapabilir. DÖVÜŞEN PARALI ASKER "Yağmurlu bir günde görmüştüm seni,Üstünde çubuklu formalar vardı.Bir anda tutuldum, âşık oldum benHayatın anlamı siyah beyazdı.Ölümle yaşamı ayıran çizgiSiyahla beyazı ayırmaz kiHer yolun sonunda ölüm olsa daSevenleri kimse ayıramaz ki!"Beşiktaş tribünlerinin bir yıldır haykırdığı bu şarkı, futbol ve takım sevdasının ne olduğunu bilmeyen için sanki başka bir galaksiden gelmiş duygular gibi. Bir kadına, 'o' kadına bile bugünün şartlarında çok duyulmayan bir kara sevdayı anlatıyor. Çok mu arabesk? Çok mu sıradan? Hayır. Futbola özgü sadece. Sadece futbolda anlaşılabilir. Sadece futbola vurgunların, bir formaya vurulanların anlayabileceği bir duygu.Eski zaman aşkları gibi. O kadar romantik. Bugün için hastalıklı duruyor olabilir. Ama böyle işte. Böyle hissediyor tribündeki çocuk.5 ile 10 yaşları arasında tanıştığı oyunda, önce sokakta topa vurmayı, sonra kendisini yıldız oyuncularla özdeşleştirmeyi, bir formaya vurulmayı ve onun peşinde koşmayı öğreniyor. Sonsuz bir romantizm. İlk aşkınızla, her gün, o gün âşık olmuş gibi bir aşk yaşamak. Formaya vurulmak böyle bir şey işte.Bu yüksek romantizm ve tabii -Hornby'nin kitabındaki gibi değil, gerçekten- yüksek sadakat demek. Yenilsen de yensen de taraftarın senle! FORMAYA VURULMAK Tabii bu neredeyse eski zaman savaşlarına özgü romantizm ve aşk, kuraldışılıklara zemin hazırlıyor. Bir âşık ne kadar kıskançsa, ne kadar tahammülsüzse, ne kadar gözü karaysa, ne kadar çılgınsa o kadar ve tabii bir değil 30 bin âşık olduğu için de çok daha vahşi tribünler. Bunun sonucu da doğal olarak kuraldışılığa son derece müsait alanlar...Ve tabii ki saflık etmeyelim. Futbol aşkı manipülasyona açıktır, arenalar gibi. Yönetenlerin statları her türlü kuraldışılık için meşru alanlar olarak görmelerini bunun üstüne koyun. 5 milyar dolarlık bir piyasa oluşunu ve bu paranın iştah açıcılığını da.Bu aşk kolay kullanılıyor.Şöyle söyleyelim. Üç büyük kulübün en baba tribün liderlerinin ikisi aslında liderlik yaptıkları tribünün taraftarı değil. Doğrusu üç büyük takımın tribün liderleri aslında aynı takımı tutuyor. Mecaz değil, gerçekten! Hiçbir işleri yok ama pasaportları, her Avrupa ülkesine seyahat imkanları, evleri, arabaları (birisinin altında basbayağı bir cip) var .Bir tür alt ya da mikro artık ne derseniz - milliyetçiliğe dönüşüyor bu forma aşkı ve bunu sömürenler çıkıyor. Böyle körkütük bir aşkı kontrolsüz ve denetlenmeyen bir alanda kullanmak, fanatizmi holiganizme dönüştürmek iş değil çünkü.Sonsuz bir aşk, büyük bir para ve denetimsiz, kuralsız bir ortam. Ne bekliyordunuz ki! 5 MİLYAR DOLARLIK PİYASA Bu çoğunluğu rahatsız eden durum sadece bize özgü değil. Bizde farklı olan, bence avantajımız olan, bu taraftarlığın salt forma aşkı oluşu. Celtic Rangers'da olduğu gibi bir mezhebe, Barça Real'de olduğu gibi ulusa, Inter Milan'da olduğu gibi bir dünya görüşüne, Boca River'da olduğu gibi sınıfsal bir meseleye, Livorno Lazio'da olduğu gibi bir politik duruşa endeksli değil taraftarlık ve çözüm saha içinde halledilebilir. Sadece kontrol gerekiyor. Sadece kuralları uygulamak. Bu kadar basit Türkiye'de futbolu mümkün olduğunca temiz kılmak. Oyunu adaletli, stat tuvaletini gidilebilir kılmak gibi basit idari tedbirlerle halledilebilir bir sorun. Küçük sorunları halletmek oyunun büyüklüğünü ve etkileyiciliğini çıkaracak ortaya. 1 milyonu aşkın insanın ekmek yediği (kabul bazıları pasta yemekte) bu oyunu, milyonların aşkını temiz tutmak, tedavi etmek gerekmez mi?'Aman canım oyun işte ' deyip geçmek doğru bir tavır mı?Buna cevap verince her şey daha kolay olacak. ÇÖZÜM SAHA İÇİNDE Bugün futbol meraklısı nedir? Sadece seyirci değil, biraz da taraf. Sadece taraf da değil. 100 milyonluk, hatta milyarlık biletler alıp stada geliyor. Evde izlemek için ayda ortalama 70 milyon ödemek zorunda. Aynı zamanda müşteri de yani. Öte yandan sanal oyunlarla, (fantazi futbol, play station, football manager) teknik direktör, oyuncu ve başkan... Internet forumlarıyla gazeteci, futbol yorumcusu... Ve bahisçi aynı zamanda.Peki bu kavram kargaşasında ortaya çıkan nedir? Ne isim vereceğiz futbolsevere? Nasıl konumlandıracağız? Futbolun temel sorunlarından biri de, aynı zamanda da onu eşsiz kılan yönü de bu... TARAFTAR, SEYİRCİ, MÜŞTERİ VE OYUNCU "Tribün Cemaatinin Öfkesi" Artun Ünsal İletişim Yayınları "Hatice'ye Mektuplar" Yiğiter Uluğ İletişim Yayınları "Taraftarın Senle" Murat Toklucu İletişim Yayınları "Futbolun Psikiyatrisi" Kaan Arslanoğlu İthaki Yayınları "Futbol ve Kültürü" Tanıl Bora / İletişim "Kesin Ofsayt" Ümit Kıvanç İletişim Yayınları "Futbol ve Küreselleşme" Pascal Boniface NTV Yayınları "Futbol Teorisi - Türkiye'de Uygulanışı" / İlhan Durusoy Boyut Yayınları "Bu Maçı Alıcaz!" Can Kozanoğlu /İletişim Yayınları OKUMA LİSTESİ