Kültür Sanat Pınar Çelikel'den yeni roman Ya Bir Bulutsan

Pınar Çelikel'den yeni roman Ya Bir Bulutsan

04.11.2020 - 10:49 | Son Güncellenme:

Gazeteci - yazar Pınar Çelikel’in üçüncü romanı Ya Bir Bulutsan? Artemis Yayınları’ndan çıktı. Beyrut’tan İskenderun’a, Tebriz’den İstanbul’a uzanan bu aile masalı, bir kendini bulma öyküsü.

Pınar Çelikelden yeni roman Ya Bir Bulutsan

Yirmi beş yılı aşkın bir süredir gazetecilik yapan yazar Pınar Çelikel’in üçüncü romanı ‘Ya Bir Bulutsan’ sırların kuşaklar sonra da ortaya çıktığını vurgulayan bir aile hikayesi. Artemis Yayınları’ndan çıkan kitap okuru Moda’dan İskenderun’a oradan Tebriz’e sanal bir yolculuğa çıkarıyor aynı zamanda.

Haberin Devamı

Farklı yaşamlardan kadın hikayelerini konu eden romanlar yazan Pınar Çelikel’in üçüncü romanı yine bir kadını anlatıyor: 23 yaşına önemli kayıplar yaşayarak giren, İskenderunlu Rânâ’nın aile sırlarına ve kendine doğru yaptığı yolculuğu konu alıyor.

Herkesin hayatının bir döneminde kendine sorduğu, “Nerden geldim?, nereye gidiyorum? ve neden ben?” sorularının peşinden giden bu genç kızın aile geçmişinde bulduğu yanıtlar onu mimarlık öğrencisi olduğu İstanbul’dan hiç tahmin etmediği bir yere, Tebriz’e götürüyor.  Üstelik bu arayış başka dünyanın eşiğinde Rânâ’ya hiç beklemediği bir yol arkadaşı kazandırıyor.

“Hiçbir sır gizli kalmaz!” Yazar Pınar Çelikel, bunu şöyle anlatıyor: “En kısa haliyle, ‘geçmiş bir ailenin peşini bırakmaz,’ diyebiliriz. Ya da fiziksel özellikler kadar ruhsal özelliklerin ve yaşanmışlıkların da genetik kodlarla kuşaktan kuşağa aktarıldığını varsayabiliriz. Buna yarım kalan aşklar da dahil! Hani, büyüklerin bir deyişi vardır: ”Dedesi üzüm çalmış, torununun dişi kamaşmış.” Onun gibi bir şey. Rânâ’nın hikayesi buradan yola çıkıyor. Sonrasının ne kadar doğru, ne kadar mistik olduğu okura kalmış.

Haberin Devamı

Romanın en can alıcı, ilgi uyandırıcı bölümü Tebriz. Çok bilinen, herkesin “Aaaa ben de gördüm,” diyebileceği bir destinasyon değil… Ama kitapta önemli bir rolü var. Özellikle Şah Gölü Parkı ve Rûmi ile Şems’in karşılaştığı sokak çok ilgi çekici. Yazar İran’ın kendisi için önemini şöyle anlatıyor: “İran benim için önemli. İlk kez yedi yıl önce gitmiştim. Önyargılarım vardı, herkes gibi. Başörtüsünün bir zorunluluk olmasına sinir olarak gittim mesela. Diğer yandan tarihi, kültürü ve inançlar hakkında çok okumuştum. Kesinlikle gözlerimle görmem gerekiyordu. Şiraz, İsfahan, Yezd, Kum, Tahran’da beklediğimden çok daha fazlasını buldum. En sevdiğim şehirler listesinde Şiraz ve İsfahan ilk sıralara yerleştiler. Harika arkadaşlar edindim. Gidiş gelişler başladı. O seyahatte Tebriz eksik kalmıştı. Sonrasında sadece Tebriz için gittim İran’a. Dolaşmaya, vakit geçirmeye, iyice anlamaya… Orayı daha da çok sevdim. Aradığım pek çok cevabı buldum. Gitmeye de devam ediyorum. Artık turist değilim, misafirim.”

Haberin Devamı

Günümüzde pek bilinmeyen ve konuşulmayan bir İran tarihi de var romanda. “Devrim’den önce Paris gibiydi sokaklar,” klişesinin ötesinde bir tarih. Biraz daha eskilere gidiyor Çelikel hikayesinde ve bugünle bağlar kuruyor. Okurda da daha fazlasını bilme ve araştırma isteği uyandırıyor. Mesela Rûmi ile Şems’in Tebriz’de karşılaştığı sokak gerçek mi? gibi sorular ile kitap bitse bile okurun aklı bu hikayede kalıyor.