Kültür Sanat Turkuaz 'sır'ın sırrı vasiyette

Turkuaz 'sır'ın sırrı vasiyette

24.02.2022 - 07:01 | Son Güncellenme:

Kütahya çini sanatının büyük ustası Sıtkı Olçar'ın geleneğini devam ettiren kızı Nida Olçar "Oğlum sanatımızı sürdürmezse, çinilerimizdeki turkuaz 'sır'ın sırrının yazılı olduğu reçetenin tüm sanat fakültelerine dağıtılmasını vasiyetime yazdım" diyor.

Turkuaz sırın sırrı vasiyette

AYŞE ÖZDEMİR - 2010'da vefat eden Sıtkı Olçar, geleneksel Kütahya çini sanatının büyük ustasıydı. Eserlerini almak için koleksiyonerler yarışırdı. Sanat tarihinde yerini alan Sıtkı Olçar’a 2008'de UNESCO tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi Ödülü" verilmişti. Olçar’ın hayatını kaybetmesinden sonra bayrağı kızı Nida Olçar devraldı. Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi'nde "Kütahya Koleksiyonu" adlı 16'ncı sergisini açan Nida Olçar hem babasının hem kendisinin Kütahya çini sanatındaki yolculuğunu anlattı.

Haberin Devamı

'Yeniden yorumladı'

Olçar: "Babam,1971'de Kütahya çinilerini sattığı bir dükkân açıyor. Ama bir süre sonra hep aynı ürünleri alıp satmaktan sıkılıyor. Ustalara çinilere farklı motifler koymalarını önerdiğinde tepkiyle karşılaşıyor ancak düşüncesinden vazgeçmiyor. Kütahya'daki sobalı evimizin bodrum katında, kömürlük dediğimiz, odalar vardı. Bu odalardan birini atölyeye çeviriyor, bir fırın kuruyor, yanına da Mennan usta ile dönemin son Ermeni ustasını alıyor ve ilerliyor. Şu an Kütahya çiniciliği var ise bu babamın geleneksel bir sanatı yeniden yorumlamasıyla, canlandırmasıyla, renklendirmesiyle, farklı sırlar katmasıyla gerçekleşti. Mesela biz turkuaz sırı, Selçuklulardan sonra üreten son atölyeyiz. Ben, atölye evimizin içinde olduğu için beş yaşımdan beri bu işin hamurunda yoğuruldum."

Haberin Devamı

Turkuaz sırın sırrı vasiyette

'Kaybolmasın diye'

Nida Olçar, Kütahya çinilerindeki turkuaz sırların sırrıyla ilgili "İznik çinilerindeki mercan kırmızısının sırı kaybolmuş. Ben bizim çinilerdeki turkuaz sırın sırrının kaybolmasını istemiyorum. Bu nedenle oğlum bizim aile sanatımızı sürdürürse sırrı ona vereceğim. Sürdürmemesi hâlinde, turkuaz sırın sırrının yer aldığı reçetenin tüm üniversitelerin güzel sanatlar bölümlerine dağıtılmasını resmi vasiyetnameme yazdırdım. Sırrı şu an açıklayamam. Kütahya çiniciliğini çok iyi bilen, babamın ustası rahmetli Mennan amca, oğluna bile sanatını öğretmedi, sırlarını sakladı, boyayı hazırlarken arkasını dönerdi, kimseye göstermezdi. Babam  gençlere öğretilmesini istediğinde 'Yok, reçetemiz başka atölyelerin eline geçer' derdi. Babama teslim ettiği reçeteleri, babam 13 yaşımdayken bana emanet etti. Ama ben reçeteyi tarihe gömmek istemem, bu çok büyük bir bencillik. Öte yandan şu an her yerde ucuz plastik işler üretiliyor. Biz hâlâ toprak boya kullanıyoruz. Kimyasal kullanmıyoruz” diyor.

‘Babamın eserlerini taklit etmiyoruz’

Baba sanatını sürdüren Nida Olçar, Kütahya çiniciliğinde özgünlüğe verdiği önemi anlatıyor: “Ben Kütahya’da yaşıyorum ve geleneksel çiniciliğimizi babamın atölyesinde eski yöntemle sürdürüyorum. Desenleriyle, boyalarıyla babamın bana bıraktığı atölye. Ama Sıtkı ustayı taklit etmeden devam ediyoruz. Bizde Sıtkı ustanın hiçbir eseri, deseni taklit edilmez. İmza olarak da Sıtkı isminin altına Romen rakamıyla 2 yazıyorum. Ben ikinci kuşağı temsil ettiğim için. Babam ölmeden eserleri dünya müzelerine giren ender sanatçılardan biriydi. Halen çok sayıda müzede eserleri sergileniyor. Atölyede bir ekiple çalışıyorum. Çok küçük bir parçaya bile 22 ustanın eli değiyor.”

Haberin Devamı

‘Ben kadından emir almam dediler’

Nida Olçar babası vefat ettikten sonra atölyenin sorumluluğunu üstlendiğinde kadın olmanın zorluklarını yaşamış: “Kütahya’da çini sanatında büyük üretim var. Bizimle birlikte eski, geleneksel yöntemi sürdüren üç aile bulunuyor. Bunun dışında fabrikasyon üretim yapan 300’ün üzerinde atölye söz konusu. Her ev bir atölye aslında ve bizim sektörde 7 bin kişi de kayıt dışı çalışıyor. Bu tablo içinde sanatımız geleneksel olarak babadan oğula geçerdi. Ama babam, kızına el verdi. Ben Kütahya çini sanatında alaylı bir babanın, alaylı eğitim alan kızıyım. Babam vefat ettiğinde bazı ustalarımız ‘Ben kadından emir almam, sen dünkü çocuksun, şimdi atölyenin başına mı geçtin?’ dedi. İlk dört yıl kendimi kabul ettirme açısından ciddi bir mücadeleyle geçti, sonra her şey yoluna girdi.”