Kültür Sanat Yayın dünyası AB terazisinde

Yayın dünyası AB terazisinde

01.01.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik müzakerelerinin öncesinde ve sonrasında 'kokoreç'ten minibüs şoförlerinin giyim kuşamına, pek çok mesele tartışıldı. Ancak bir toplumun davranış kodlarını belirleyecek ve köklü bir değişimi sağlayacak olan 'yayın dünyası'na ilişkin sorular ve sorunlar, sadece sektörün içindekilerin dahil olduğu platformlarda gündeme geldi. Milliyet Kitap, eğitim anlayışı ve ifade özgürlüğü bağlamlarıyla hayatımızı değiştirebilecek yayıncılık anlayışının AB sürecinde nasıl şekilleneceğini araştırdı.

Yayın dünyası  AB terazisinde

Bu arada, hemen belirtelim, AB'ye üye 25 ülkede de, yayıncılık sektörüne ilişkin tek tip bir şemadan söz edilemiyor. Her ülkenin kendine özgü uygulamaları var. Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Kocatürk ile yaptığımız söyleşide, bu uygulamaların Türkiye'dekilerle farklarına dikkat çekmeye çalıştık. Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği için ekonomisi, siyaseti, kültür yaşamı, mimari yapılanması, eğitim ve sağlık hizmetleri ile birçok cephede birden mücadele ediyor. İnsan hakları ve ifade özgürlüğü, AB'ye uyum ve demokratikleşme adına atılan adımlarının en önemli eşikleri olarak görülüyor. Yaşanan sürece, AB yandaşları ve karşıtlarının fikir ayrılıkları ve tartışmaları da eklendiğinde kaotik bir tablo çıkıyor karşımıza. Belki de bu tablodaki karmaşa nedeniyle esas meselemizin bir 'bakış açısı' yaratmak olduğu atlanıyor; AB üyeliği ile edineceğimiz standartlar, aslında AB üyeliği gündem maddesinin dışında da sahip olunması gereken standartlar değil mi? Okuma alışkanlığı ve eğitimde reform, "vaad edilen standartlar"ın olmazsa olmaz önkoşulları arasında. Biz de, bu önkoşulları dikkate alarak, Avrupa Birliği üyeliği halinde yayın dünyasında ne gibi değişimler olacağını merak ettik. Yayın sektörü, sadece kitapların basımı, dağıtımı ve satışıyla sınırlı bir sektör değil elbette; sektörün içinde önemli bir yüzdesi bulunan eğitim araç - gereç ve kitaplarını da düşünürseniz, bu alanda söz konusu olacak her türlü değişim ve müdahale doğrudan eğitim anlayışımızı da şekillendirecek. İfade özgürlüğü, yazarların yaratımlarının maddi / manevi desteklenmesi ve korsan ile mücadele, meselenin geniş kapsamının ve hayatiyetinin altını bir kez daha çizmemizi gerektiren önemli bağlamlar. "En büyük yayıncı devlet!" Avrupa Birliği'ni oluşturan çekirdek ülkelerin yaklaşık 400 yıllık bir geçmişleri var ve sektörel olarak da ülkemizdeki yayıncılığa göre yapısal sorunları yok. Üstelik eğitim sistemleri, okuma alışkanlığı temelinde geliştiği için yayına talebin olduğu pazarlar. AB kurucu ülkelerindeki yayıncılık sektörünün Türkiye'den en önemli farkı, yayıncılığın önemli ölçüde eğitim kitaplarını kapsıyor olması. Türkiye'de yayın sektörü denildiğinde akla önce edebiyat alanındaki yayınlar geliyor; oysa Avrupa'da edebiyat, sektörün yüzde 30'unu geçmiyor. Eğitim kitaplarının oranı yüzde 40 - 60 civarında. Türkiye'nin AB ile ilgili gündem maddelerinden biri de bildiğiniz gibi, eğitim. AB ülkelerindeki yayıncılık ile Türkiye'deki yayıncılık arasında ne gibi farklar var? AB ülkelerinin bazılarında da ilköğretim ders kitapları ücretsiz veriliyor. Ama bizdeki gibi kitaplar devlet tarafından en ucuz fiyatı veren yayıncıdan ihale yoluyla alınmıyor. Okulların bulunduğu bölgedeki kitapçılardan satın alınarak öğrencilere dağıtılıyor veya ödünç veriliyor. Diğer önemli bir ayrım da AB ülkelerinin çoğunda kitaplar dersi veren öğretmenler, hatta bazı yerlerde öğretmen- ebeveyn işbirliğiyle seçiliyor. Avrupa Birliği ülkeleri milli eğitim bakanlıkları, yayıncıların hazırladığı kitaplara müdahale etmiyor. Buna karşılık Türkiye'de devlet, müdahaleci. Son iki yıldır M.E.B, eğitim sistemiyle ilgili AB uyum yasaları çerçevesinde ve çağdaş eğitim sistemlerini uygulamak isteyen bir anlayışla ders programlarını yeniden yazdırıyor. Buraya kadar sorun yok. Açtığı yarışmalardan belli puanları alan yayıncıların kitaplarını da ihale yoluyla yayıncılardan satın alıyor. Ama en yüksek puanı verdiği kitabı satın alacağım demiyor, en ucuz fiyatı verenin kitabını alacağım diyor. AB ülkelerine göre hem çok müdahale ediyor hem haksız rekabet ediyor hem kitap fiyatlarını belirliyor hem de yayıncılık ve kitapçılık sektörünün gelişmesini engelliyor. Türkiye'de son iki yıldır devlet, okul kitaplarını ücretsiz olarak veriyor öğrencilere. "250 halk kütüphanesi kapalı!" Türkiye'de eğitim yayıncılığında devlet, en önemli yeri tutuyor. Türkiye'de son on yılda en çok kitap yayımlayan yayıncılara baktığınızda ilk sıralarda devletin kurumlarını görürsünüz. M.E.B, hâlâ pazarın yüzde 50'sini elinde bulunduruyor. Kitap basmaya devam ediyor ve hatta bazen basamıyor, bunların bazılarını korsanlar basıyor. Yayıncı ile devlet arasında haksız bir rekabet var ve en büyük yayıncı da devlet! Hiçbir AB ülkesinde devletin kendi ülkesindeki yayıncılarla rekabet ettiği görülmez. AB ülkelerinde eğitim yayıncılığında devletin rolü, Türkiye'de olduğu kadar yoğun değil yani? Avrupa'da yayıncılık sektörünü ayakta tutan en önemli kurumlardan biri kütüphanelerdir. Devlet kütüphaneleri ile halk kütüphaneleri çıkan hemen her yayını alıyor. AB ülkelerindeki kütüphaneler, kitapları kitapçılardan alıyor ve kitap alımlarında indirim oranları da sektörü desteklemek ve korumak amacıyla sınırlı tutuluyor; örneğin yüzde 10-15 gibi indirimlerle kitaplar alınıyor. Yani yayıncı, maliyetini kütüphanelere yaptığı satışlarla önemli miktarda kurtarıyor. Türkiye'nin Kültür Bakanlığı'nın 1432 tane halk kütüphanesi var ve bunların 250'si kapalı. Alınan kitap sayısı komik: 2003 yılında her bir kütüphaneye alınan kitap sayısı 47 idi. Devletin bu kütüphanelere alacağı kitaplar için ayırdığı bütçe 500-600 bin YTL civarında. AB ülkelerinde ise bu tutar 3-4 kütüphanenin satın alma bütçesi. Kütüphaneler de AB ülkelerinde önemli bir yer tutuyor. Zaten bu eksikler ortadan kalkarsa AB üyesi olabiliriz. Çekoslovakya'nın nüfusu 17 milyon. Yılda 3 bin kitap yayımlanıyor; 700 kütüphaneleri var ve yayımlanan bu kitapların yüzde 50'si de kütüphanelere giriyor. Bütün bu eksiklikler AB üyeliği ile ortadan kalkacak mı? "AB ülkelerinde bandrol yok!" Korsan yayıncılık, bir kitabın birebir kopya olarak çoğaltılması, intihal ve fotokopileri kapsıyor. AB üyeleri ülkelerinde bizdeki gibi korsan yayıncılık yok. Fikri mülkiyet meselesi AB ülkelerinde önemlidir ve korsan yayıncılığın cezası da ağırdır. Mesela İngiltere'de korsan yayın söz konusu olduğunda şüphe duyulan kişinin bütün banka hesaplarına ve parasına el konulur, duruma göre yurt dışına çıkışına bile yasak konur. Bizde ise mahkemeler yıllarca devam ediyor. Biz Emniyet Genel Müdürlüğü'nün arka kapısında bile korsan kitap satışı yapıldığını gördük. Ne ko rsan kitap ne de ifade özgürlüğü Türkiye'de anlaşıldı. Korsan yayıncılık ve ifade özgürlüğü konularında AB ülkelerinde özel bir düzenleme var mı? Devletin, korsan yayıncılığını kamu suçu haline getirip kendi iradesiyle çözeceğini düşünüyorduk. Oysa devlet, kitapları işaretlemeyi ve bandrol yapıştırmayı tercih etti. Şimdi bandroller bile çalınıyor! Devlet sadece bandrol satmış oldu. Bugün bir yazarımız Kültür ve Turizm Bakanlığı'na gidip yayıncısının kaç kitap bastığını öğrenmek istediğinde ancak 6 ay sonra yanıt alabilir. Bandrol meselesi bugün sadece yayıncıların devlete para ödemesi haline geldi. 2004 yılında 280 milyon bandrol almış yayıncılar! Bandrol korsanı önlemek içindi ama başarılı olunamadı. AB çerçevesinde Türk hükümetine bir yazı geldi bandrolle ilgili olarak; bu uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin. AB üye ülkelerinde böyle bir uygulama yok çünkü. Bandrol meselesini örnek gösterebiliriz, herhalde. S.A. Edebiyat ve İlim Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (EDİSAM) Başkanı Metin Celal, AB ülkelerindeki gelişmiş kültür bilincine rağmen, son yıllarda birliğin kültür bütçelerini azalttığına dikkat çekiyor. "AB'YE GİRDİĞİMİZDE KÜLTÜRE DESTEK SIFIRA İNMİŞ OLABİLİR!" Avrupalı yazarlar, sırf yazar oldukları için sosyal güvenceye sahip değil. Tek avantajları sosyal devlet herkesi koruduğu için onları da sosyal güvenceye alıyor. Bizde yazarlar da dahil tüm sanatçıların sosyal güvenlik sorunu var. Geçen yıl sanatçıların sosyal güvenliğe kavuşturulması yönünde girişimlerimiz oldu, zamanın Kültür Bakanı Erkan Mumcu destekledi ama SSK olumsuz görüş verince talebimiz reddedildi. Şu anda yazarlar dahil sanatçılara SSK güvencesi bile verilmiyor. AB'ye üye ülkelerin yazarlarının sosyal güvenceleriyle ilgili düzenlemelerden söz eder misiniz? Bizim yazar ve çevirmenlerimiz örgütlenmeyi sevmez. Yazar, çevirmen örgütlerine üye olmaz. Herkes kendi paçasını kurtarmaya bakar. Avrupalı yazarların bizden farkı, örgütlenme bilincine sahip olmaları. Avrupa'da AB'den önce de onların yazar örgütleri toplum ve devlet nezdinde söz sahibiydi. AB'den sonra da bu durum gelişerek sürüyor. Örgütler güçlü olduğu için muhataplarına da isteklerini kabul ettirebiliyorlar. Örneğin Almanya'da iki yıl önce sadece yazar ve çevirmenler için copyright yasası çıktı. Önemli kazanımlar elde ettiler. Öte yandan İtalya'da telif hakları açısından geriye gidişten söz ediliyor. Harry Potter gibi çok satacağı belli kitaplarda yayıncılar kitap fiyatı üzerinden çevirmene yüzde ödemeye yanaşmıyor, tek seferlik ödeme yapmak istiyor. Tabii tüm yazar örgütleri ayağa kalktı ama aynı zamanda yayıncı olan Berlusconi'ye geri adım attıramadılar ve bu gelişmeye AB müdahil olmadı. Aksine, Hollanda gibi AB ülkeleri yayıncıları İtalya'yı örnek almaya başladı. Peki örgütlenme konusu? Avrupalı yazarların bizim yazarlardan daha çok telif ücreti kazandığına inanmıyorum. Avrupa'da da kitabı iki bin basılan yazar bizimki kadar, hatta daha az telif ücreti kazanır. Çünkü onlarda telif yüzdesi daha düşüktür ve baskı adeti üzerinden değil satılan kitap adeti üzerinden ödeme yapılır. Ancak kitapları çok satarsa çok kazanırlar; bu da Fransa, İngiltere, Almanya gibi büyük ülkelerde mümkündür, tüm AB ülkelerinde değil. Ama Avrupa'da yazarları maddi açıdan destekleyen sistemler var. Devlet, vakıflar yazarlara kitap yazsınlar diye burslar verir, yüzlerce para ya da kitap basma ödülü dağıtılır, belediyeler, kütüphaneler yazarları okuma günlerine çağırıp telif ücreti öder, yazarların eserlerini geçim derdine düşmeden yazabilmeleri için özel yazar evleri vardır, kitabınızı yazarken kira, yiyecek düşünmezsiniz. Sonunda kitap yayımlandığında da kitaplarınız kütüphanelere alınır. Bu bir kültür bilinci. Rönesanstan beri gelen bir gelenek. AB'den önce varmış, AB'yle artarak sürüyor. Ama son bir kaç yıldır AB de kültür bütçelerini azaltıyor. Biz AB'ye girdiğimizde kültüre destek sıfıra inmiş olabilir. Türkiye'de pek çok yazar ve çevirmenin ortak sorunu, geçimlerini sadece yazarak sağlayamamaları. AB üyeliği, yazarların yaşam standartlarında bir düzelme sağlayacak mı? "Onur konuğu" formülü ülkelerin edebiyatlarının promosyonunu yaptıkları en önemli olanaklardan biri. Polonya Kültür Bakanlığı, 2000 Frankfurt Kitap Fuarı'nın onur konuğu Polonya olduğunda yaklaşık 1.575.000 Euro harcadı. 2002'de Litvanya 1.500.000 Euro harcadı. Yunanistan 2001'de sadece edebiyatıyla yetinmedi Almanya, Avusturya ve İsviçre'nin 40 kentinde geniş kapsamlı Yunan sanatı tanıtımı yaptı. British Council, Brüksel'deki ilk kitap fuarına katılan Britanyalı yazarların bütün masraflarını üstlendi; Polonya'nın Legnica kentindeki Şiir Festivali'ne her yıl Britanyalı şairler gönderiyor. Göteborg Uluslararası Kitap Fuarı'nın destekçileri arasında Goethe Enstitütüsü, British Council, Adam Mickiewicz Enstitüsü var. KİTAP FUARLARINA YATIRIM AB ülkelerinde herhangi bir yayıncı "Ben kitapları piyasa fiyatının altında satacağım," diyemez. Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi ülkelerde belli bir fiyatın altında kitap satılamaz ve bu yasalarla korunur. Burada küçük yayıncıları büyük yayıncılara karşı koruma anlayışı sözkonusu. Yani bizde olduğu gibi çok satan herhangi bir yazarın kitaplarının fiyatlarını yeni bir pazarlama enstrümanı bulmuş gibi ucuz fiyatla AB ülkelerinde piyasaya sunduğunuzda hakkınızda dava açılıyor ve para cezasına çarptırılıyorsunuz. Yani piyasalar, düzenlenmiş ve piyasa bozucu etkenlere müsaade etmiyorlar. PİYASA BOZUCU ETKENLERE İZİN YOK! AB ülkelerinin bazılarında, örneğin İsveç ve Norveç'te çeşitli dönemlerde okurlara yüzde 35-50'ye varan indirimli kitap günleri düzenleniyor. Bu indirim günleri ülkedeki tüm kitapçılarda uygulanıyor. Okurlar satın alamadıkları kitapları liste yapıp indirimin başlayacağı günlerde uzun kuyruklar oluşturuyorlar. Bu günlerin dışında kitapçılar genellikle indirim uygulamıyor. İNDİRİMLİ KİTAP GÜNLERİ AB ülkelerinin hemen hepsinde stoklarda kalmış ve satış hızı kesilmiş yayınlar, yayıncılar tarafından ilk önce kitapçılardan geri alınıyor. Ağırlıklı olarak sanat - mimarlık - hobi kitaplarından oluşan bu kitaplar daha sonra en az yarı fiyatına yalnızca bu konuda ihtisaslaşmış kitapçılarda veya büyük kitapçılarda satışa sunuluyor. Bu uygulamayla, hem yayıncı, stok maliyetlerinden kurtuluyor hem de okurlara satın alamadıkları kitapları 2-3 yıl sonra bile olsa edinme şansı yaratılıyor. SATIŞ HIZI KESİLMİŞ YAYINLARA ÖZEL... Avrupa'da çeviri kitaplara olan ilgi son 20 yılda oldukça arttı. 2003 yılındaki verilere göre çeşitli Avrupa ülkelerinde çeviri kitapların yayımlanan diğer kitaplara oranları şöyle sıralanıyor: İngiltere yüzde 3.3, Almanya yüzde 14, Fransa yüzde 17, Danimarka yüzde 19, Hollanda yüzde 24, İtalya yüzde 25, İspanya yüzde 26, İsveç yüzde 60 ve Romanya yüzde 90. Çeviriye ilginin artmasına bağlı olarak yeni yayınevlerinin açılması ve uluslararası çeviri ajanslarıyla Avrupa'da yayıncılık sektörü hayli zenginleşti. Danimarka, Fransa, Finlandiya, İrlanda, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde çevirmenlere büyük destek veriliyor. Uluslararası edebiyat etkinliklerine katılan yazarların ve çevirmenlerinin seyahat harcamaları çeşitli fonlar tarafından karşılanıyor. ÇEVİRMENLERE BÜYÜK DESTEK Avrupa'daki birçok kütüphane Avrupa Ulusal Kütüphaneler Konferansı (Conference of European National Libraries - CENL) misali uluslararası şebekelere bağlı. Etkinlikleri için ayrıca bütçeye sahip olmayan ulusal kütüphaneler, bu ağlardan faydalandıkları gibi ikili ilişkilerle de kitap değişimi vb. gerçekleştiriliyor. Örneğin Polonya Ulusal Kütüphanesi, 19 ülke kütüphanesiyle yaptığı anlaşma sayesinde 140'tan fazla yayın değişiminde bulunuyor. ULUSLARARASI KİTAP DEĞİŞİMİ