Kültür Sanat Yeraltında sanat

Yeraltında sanat

29.06.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

İstanbul Metrosu Taksim-Kabataş hattı istasyonunu Yücel Dönmez’in yapıtları süslüyor. Dönmez, yapıtlarında hakiki bir geleneksel Türk-İslam sanatı ve çağdaş sanat sentezi yarattığını söylüyor

Yeraltında sanat
Alin Taşçıyan

Her gün binlerce kişinin yolculuk ettiği İstanbul Metrosu Taksim - Levent hattı minyatür sanatının yansıdığı panolarıyla aynı zamanda bir sergi mekânı. Bu hattın Kabataş’a uzanan füniküler istasyonu da ressam Yücel Dönmez’in cam altı akrilik, metal üzerine akrilik ve dijital resimleriyle bezendi. Dönmez, füniküleri çalıştıran büyük makaranın üzerine resim yaparak onu da bir sanat yapıtına dönüştürdü. Açılışı bugün Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından yapılacak olan metro hattının Taksim istasyonunu sergi salonuna dönüştüren Yücel Dönmez, yapıtlarında hakiki bir geleneksel Türk - İslam sanatı ve çağdaş sanat sentezi yarattığını söylüyor.

Haberin Devamı
'İnternetten buldular’
25 yıl ABD’nin Şikago kentinde yaşadıktan sonra çalışmalarını İstanbul ve Şikago arasında bölmeye karar veren ressam Yücel Dönmez, Moda’da kendi adını taşıyan bir atölye - galeri açtı. Dönmez, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile dağcılık ve rehberlik yaptığı yetmişli yıllarda Topbaş’ın memleketi Artvin’in Yusufeli ilçesi Barhal Köyü’nün turizme açılmasına katkıda bulunduğu sırada tanıştığını söylüyor. Ama metro projesini almasında bu tanışıklığın bir katkısı olmamış. Dönmez, internet üzerinden bulunmuş:

“Metro için iki yıldır özgün sanat eseri aranıyormuş. Beni 2005 Kasım’ında internet’ten buldular. Başmimar Feriha Mert, tam aradığı sanatçı olduğumu söyledi. Moda’daki atölyeme geldiler. Şikago’ya dönmemden birkaç gün önceydi. Bu işler Türkiye’de hep aracıyla, tanıdıkla yürüdüğü için şaşırdım. 'Şimdiye dek kamusal alanda yapılan rölyeflerden yapmam,’ dedim. 'Kendi stilim, kendi üslubum olacaksa yaparım. Yabancılar Batı etkisiz özgün sanat görsün’ dedim. Metroyu gezdim. On iki metrekarelik panoya metal üzerine akrilik çalıştım. Bir duvara yedi metrekarelik camaltı boyama tekniğiyle pano yaptım. Trenin istasyona girip çıktığı tünelin üstüne de beş metrekarelik dijital resim... Sanat çağdan soyutlanmamalı. 22 yıldır bilgisayarda dijital resimle ilgileniyorum.”

Dönmez yapıtlarının niteliğini “Kendi geliştirdiğim teknikleri daha da sentezledim” diyerek açıklıyor: “İşlerimde geleneksel hat, kaligrafi, ebru, tuğra, süsleme sanatı ve Bizans etkisini görebilirsiniz. İç içe yoğuruyorum hepsini. Camaltı panoma 'Milenyum Tuğrası’ adını verdim. Çünkü damgamızı vurduk çağdaş sanata. Resmi Batı’ya mal eden Doğu toplumları hâlâ yapamadı bunu. Biz örnek olacağız.”

Kinetik sanat
Dönmez, İstanbul’dan esinlendiği, arada kentin simgelerinden üç kırmızı lalenin seçildiği bir renk cümbüşü olan metal panoya ise, “Yeraltında olduğu için doğanın renklerini, canlılığını yansıtmak” istedi. Dijital resim solda kısmen Türk bayrağı, sağda İstanbul Belediyesi’nin simgesi, ortada deniz üzerinde batan güneşin içinde Ayasofya siluetinden ibaret.

Dönmez, metro inşaatında çalışan İsviçreli bir mühendisin önerisi üzerine resimlediği makaraya imzasını atarken bu işin öyküsünü de anlattı: “Makara treni götürüp getiriyor. Etrafına insanlar izlesin diye vitrin konmuş. Füniküler sistemi kuran İsviçreli firma yetkilisi, oraya da bir sanat yorumu önerdi. Hareket ettiği için kinetik bir sanat oldu. Endüstriyel makineler de hareketiyle sanata katkıda bulunuyor.”