
Dünyanın en garip 9 sendromu
Yaşadığınız ya da yaşamakta olduğunuz tüm ruhsal sorunları unutun ve yavaşça yere bırakın. Dünyanın çeşitli yerlerinde farklı sebeplerden dolayı ortaya çıkan ilginç sendromlar herkesi şaşırtıyor. İşte kimi zaman ruhani bir yolculukta, kimi zaman sanatın peşinde koşarken yakalanabilen 9 garip sendrom...

Dünyanın en garip 9 sendromu
Yaşadığınız ya da yaşamakta olduğunuz tüm ruhsal sorunları unutun ve yavaşça yere bırakın. Dünyanın çeşitli yerlerinde farklı sebeplerden dolayı ortaya çıkan ilginç sendromlar herkesi şaşırtıyor. İşte kimi zaman ruhani bir yolculukta, kimi zaman sanatın peşinde koşarken yakalanabilen 9 garip sendrom...

1- Hindistan Sendromu
Her yıl binlerce batılı ruhsal aydınlanmayı keşfetmek için Hindistan'a gidiyor fakat bazıları geri gelmiyor. Hindistan'da süper insan olmayı ararken kültürel şok, duygusal yalnızlaşma, uyuşturucu madde kullanımı ve aşırı derin düşünmenin oluşturduğu ruhsal bunalım bu amaçlı ziyaret edenlerin karşılaştığı sorunlar olabiliyor. Bu ruh hastalığına Hindistan Sendromu adı veriliyor. 2000 yılında Fransız psikiyatrist Regis Airault, Hindistan Sendromu ile ilgili bir kitap yazdı. 'Fous de l'linde' (Hindistan'a Hasta) adlı kitabında Airault, Hindistan'da yaşadığı tecrübeleri bir psikiyatristin gözünden değerlendiriyor. Airault kitabında ruhsal dinginliği aramak için Hindistan'a gelen ve Hindistan Sendromu'na yakalanan bireyleri nasıl tedavi ettiğini ve neler yaşadığını açıklıyor.

2- Stockholm Sendromu
Kuşkusuz Stockholm Sendromu herkesin en çok bildiği sendrom türü. Stockholm Sendromu bireyin kendini esir alan kişi ya da kişilere karşı oluşturduğu sempati ve iyi his duygusu anlamına geliyor. Bir bireyin esir alınma durumunda aşırı korkması ve olayın kendi kontrolünden tamamen çıktığına inanması sonucu kendisini esir alan bireye karşı olumlu duygular hissetmeye başlıyor. Stockholm Sendromu yaşayan birey kendisini esir alan kişiye bu sebeple sadakat ve yakınlık hissediyor ve hatta cinsel istek duyuyor. Stockholm Sendromu terimi 1973 yılında 32 yaşındaki Jan-Erik Olsson'un bir bankada esir aldığı 4 kişi ile orataya çıktı. Dört kurban da Olsson'a karşı olumlu hisler beslemiş ve hiçbiri Olsson'un yargılanmasını istememişti. Hatta esir alınan bu dört kişi Olsson'un savunması için aralarında para dahi topladı.

3- Londra Sendromu
Londra Sendromunda birey kendisini esir alan kişi ya da kişilere öfkeli, saldırgan ve kavgacı bir tutumla yaklaşır. 1980 yılında Londra'da meydana gelen İran Büyükelçiliği kuşatmasında Abbas Lavasani adlı bir rehine kendisini esir alan kişi ile iş birliği yapmak yerine onunla sürekli olarak tartıştı. Lavasani kendisini esir alan kişilerle çok fazla münakaşaya girince öldürüldü ve ölümü diğer rehinelerin kendilerini esir alanlara karşı daha saldırgan olmaları ile sonuçlandı.

4- Uppgivenhets Sendromu
Dünyanın yalnızca belli bir bölgesinde meydana gelen Uppgivenhets Sendromu ardındaki gerçek tam olarak aydınlatılamıyor. Vatanlarından ayrılmak zorunda kalan yüzlerce çocuk ve yetişkin birey bir gün uyumak için yatağa giriyor ve yataktan kalkamıyor. Bu sendroma yakalanan bireyler hareket edemiyor, yemek yiyemiyor, bir şey içemiyor, konuşamıyor ve cevap veremiyor. Bu sendroma yakalanan bireylerin ortak bir noktası var. Sendroma yakalanan bireyler zoraki göç etmek zorunda kalan ve bu sebeple travma yaşayan göçmenler. Birçoğu eski Sovyet ve Yugoslavya ülkelerinden gelerek İsveç'e yerleşmiş. Aileleri sınır dışı edilmekle tehdit edildiği zaman bu bireyler bitkisel hayata giriyor. Sendromun geçmesini sağlayan tek çözüm göçmenlerin İsveç'te kalmasını sağlayacak oturum kararı. Oturum izni alan aileler çocuklarına oturum izni ile birlikte gelen mektubu okuduğu zaman çocuklar yavaş yavaş uyanmaya başlıyor.

5- Paris Sendromu
Paris Sendromu özellikle Paris'i ziyaret eden Japon turistlerde görülüyor. Her yıl Paris'i romantizm, moda ve cazibe hayali ile ziyaret eden yaklaşık 6 milyon Japon turistten bazıları şehirle ilgili halüsinasyonlar görmeye başlıyor. Bir nevi kültür şoku olan Paris Sendromu'na yakalanan Japon turistler bu sendromdan kurtulmak için Paris'i derhal terk ediyor ve bir daha asla geri gelmiyor.

6- Floransa Sendromu
Eğer bir sanat müzesindeyseniz ve baygın, sersem ve kafası karışık hissediyorsanız muhtemelen Floransa Sendromu yaşıyorsunuzdur. Floransa Sendromu aşırı dozda sanata maruz kalan insanlarda ortaya çıkabiliyor. Floransa Sendromu kurbanları genelde hayatlarında yalnız olan 26 ila 40 yaşları arasındaki seyahat eden bireylerde görülüyor. Sanatseverlerin dikkatini dağıtan bu sendroma Floransa adını verilmesi kentin Rönesans Sanatı ile ön plana çıkması.

7- Kudüs Sendromu
Kudüs Sendromu da Paris Sendromu'na benzer özellikler taşıyor. Dini vazifeleri abartan ve olmayan şeylerin hayalini görmeye başlayan kişilerde görülen Kudüs Sendromu da bir çeşit kültür şoku. Kudüs Sendromu'na yakalanan kişilerde gergin tavırlar, yalnız olma hissi, arınma, hazırlanma, bağırma ve kutsal topraklara doğru giderken yüksek sesle marş söyleme ve Tanrı'nın adını sürekli olarak söyleme gibi belirtiler görülüyor. Paris Sendromu'nda da olduğu gibi Küdüs Sendromu'nu yenmenin tek yolu Kudüs'ü terk etmek ve bir daha geri dönmemek.

8- Maine'in Zıplayan Fransızları
1870'li yıllarda Kuzey Maine'de çalışan Kanada Fransızı oduncular etrafındakileri tedirgin etmek için zıplıyorlardı. Oduncuların etrafındaki kişiler de onlara itaat etmek için bu keyfi emirlere uyuyorlardı. Abartılı ve benzer tepkiler gösteren bireyler zıplama, yüksek sesle bağırma, vurma, aynı sözleri tekrarlama gibi davranışlar gösteriyor ve diğer bireyler gibi hareket etmeye çalışıyordu. Bu bireylerin ayrıca utangaç ve hassas oldukları da söyleniyordu. Bazıları bu sendromun genetiğe bağlı olarak ortaya çıktığına inanıyor ve sendromu yaşayan kişilerin genellikle aynı ailelerden geldiklerini söylüyorlar. Günümüzde Maine bölgesinde bu sendrom artık görülmese de Louisiana, Malezya, Sibirya, Hindistan, Somali, Yemen ve Filipinler gibi yerlerde izole bir hayat yaşayan bireylerde ortaya çıkıyor.

9- Lima Sendromu
Lima Sendromu, Stockholm Sendromu'nun zıttı bir ruh hastalığıdır. Lima Sendromu terimi 1996 yılında Peru'daki Japonya Büyükelçiliği'nde meydana gelen rehine krizi ile ortaya çıktı. Başkent Lima'da yüzlerce bireyi rehin alan terör örgütü üyeleri Japon Büyükelçi'nin konutunu bastı. Birkaç gün içinde teröristler çok sayıda rehineyi serbest bıraktı. Rehineleri öldüreceğine kesin gözle bakılan teröristler yaşadıkları ruhsal bunalım sebebiyle hiçbirini öldürmedi.