05.07.2006 - 21:37 | Son Güncellenme:
Bursa veya Bandırma üzerinden Marmara’nın batısına ve Ege’ye yaptığım yolculukların tümünde, Ulubat Gölü’nün yanından geçerim. Ancak, gidişte yetişme telaşından; dönüşte zamanın darlığından olacak, bu güzelim gölün kıyısındaki Gölyazı’ya yılda bir uğrarsam ne ala...
Bu defa kafaya koyuyorum, kesin uğrayacağım. Bursa-İzmir Karayolu’nun 32. kilometresinde tabelaları görüp, sinyalimi verip, arkamdan ve karşıdan araba gelmediğine emin olduktan sonra direksiyonu sola kırıyorum. Biraz ilerleyince gölün enfes panoramik manzarasını ve Gölyazı’yı görüyorum.
Kerevit hediyesi
Gölün iklimi çok iyi. Çevresi boydan boya bağ bahçe ve meyvelik. İçi dersen balık kaynıyor. 21 çeşit balık yaşadığı söyleniyor. Kerevit de yanında hediyesi oluyor. Göçmen kuşlar, ağzının tadını biliyor. Burada soluklanıp karınlarını bir güzel doyurmadan yollarına devam etmiyor.
Kuş beyinli diye dalga geçtiğimiz kuşlar bile burayı keşfeder de, onca medeniyeti kuran insanoğlu durur mu? Nitekim eski Yunan, Roma, Bizans hep burada yurtlanmış. Göçebeler gibi çadırda yaşayacak halleri yok ya, arkalarında hayli eser bırakmışlar. Anlaşılan Apollon da benim gibiymiş. Buraları pek sevmiş. Koruyucu tanrılığını üstlenmiş. O zamanki "ey ahali" de altta kalmamak için kentin adını "Apollonia" koymuş, kuzeyindeki Kız Adası’na da tapınağını dikmiş.
Apollo’nun göz yaşları
Ancak, kenti koruyan Apollon, kendi tapınağını koruyamamış. Taş bloklarının Dolmabahçe Sarayı ve Haydarpaşa Garı’nın temellerinde kullanılmasına öylece bakakalmış. Ben olsaydım, taşıma elini süreni cin çarpmıştan beter ederdim…
Gölyazı’ya ben gibi siz de bir geçişinizde uğrayıverin derim. Hangi mevsimde giderdeniz gidin, doğasının güzelliğine doyamayacaksınız. Burada konaklama yeri olmadığı için programınızı günübirlik yapmanız gerekiyor. Tek içkili restoranı (Tel: 0536 211 8881), ana yolla Gölyazı arasında yer alıyor. Mönüsünün baş köşesinde, balıklar oturuyor.
Evleri nostaljik
Burada sokakların hemen tümü doğrudan denize iniyor. Görülmeye değer güzellikteki eski evleri yanaşık düzende sıralanıyor.
Ağlama be güzelim
Hemen girişteki Ağlayan Çınar’ın görüntüsü müthiş ihtişamlı. 750. yaş gününe şunun şurasında ne kalmış çınarın, altı kahve ve restoran. Biraz ilerdeki meydandaki çınarlar da sırlık. Büyükler gölgesindeki kahvede çaylarını yudumlarken, küçükler devasa dallarında oturmayı tercih ediyor.
Meyveler bahçeden
Burada meyve bol. Ben gittiğimde, simitçi tezgahında dalından yeni kopmuş enfes şeftaliler satılıyordu. Kendimi kaptırıp oracıkta ayaküstü 2 kilo yemişim. Demek ki ne biçim açmışım.