Pazar Anneannenin tütün paketlediği fabrikada torunu iletişim okuyor

Anneannenin tütün paketlediği fabrikada torunu iletişim okuyor

29.07.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kadınların "anaerkil" düzeni kararlı şekilde sürdürdükleri, kökleri Arabistan'a uzanan bir İstanbul ailesi... 1900'lerin ortalarında bu aileden ilk olarak Sahure Karagön girdi Cibali Tütün Fabrikası'na. Birinci sigarası yapıyordu. Onu, Gelincik sigarası paketleyen kızı Ümran Karakaş izledi. 2006 yılında ise Karakaş'ın torunu Merve Temiz artık Kadir Has Üniversitesi'ne dönüşen aynı binaya yüksek lisans yapmak için adım attı

Anneannenin tütün paketlediği fabrikada torunu iletişim okuyor

axpaz021.jpg Kadir Has Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Merve Temiz'in, anneannesiyle yaptığı söyleşi okulun dergisi KHAS'ın yeni sayısında "Dört Kuşak Arasında Cibali Kampusu" başlığıyla yayımlandı geçtiğimiz hafta. Onları ilk orada gördük. Anneannenin annesine kadar uzanıp, -şimdilik- torununda tamamlanan zincirin hikayesi hayli ilginçti. Kendisiyle yaptığımız söyleşi için 50 yıldır hiç uğramadığı eski iş yerine gelmeyi kabul etti Ümran Karakaş. Kantinin duvarlarındaki siyah-beyaz Cibali Tütün Fabrikası fotoğraflarının her birine ilgiyle baktı. Çerçeveli resimler arasında annesinin çalıştığı tütün balyalarını gösterdi. Koridorlarda dolaşıp hatırlamaya çalıştı: "Bak burası erkeklerin yemekhanesinin olduğu yerdi", "Bu koridor El Paket'e çıkardı", "Biz şurada çalışırdık"... Aralarda ağladı uzun uzun. Cibali Tütün Fabrikası'nda geçirdiği 3,5 yılı bize anlatan bu yürekli kadına ve hikayesine hayran kalmamak mümkün değildi! Ah Merve" diyor Ümran Karakaş sarmaş dolaş olduğu torununa yalancıktan kızarak. "Bu da mı gelecekti başıma... Ben bilseydim böyle olacağını hayatta kabul etmezdim!" Başına gelen de Ercan Arslan! Ercan vaktiyle Ümran hanımın Gelincik sigaralarını paketlediği Cibali Tütün Fabrikası'nın bugün artık Kadir Has Üniversitesi'ne dönüşen koridorlarında fotoğraflarını çekerken mütemadiyen söyleniyor bu 65 yaşındaki genç anneanne. "Gülümseyin" dedikçe de "Ne yapalım, torunumuz için katlanacağız" diye ekleyip güzel güzel bakıyor objektife. Ümran Karakaş: Hiç aklıma gelmezdi; çok sevindim, çok memnun oldum. Cibali'de yeri geldi ağladım, üzüldüm ama sonunda torunum burada okuyor. Yarım asır önce çalıştığınız fabrikada bugün torununuz yüksek lisans yapıyor... Merve Temiz: Hayır. Maltepe Üniversitesi'nde Görsel İletişim ve Tasarım okudum ben. Okulum bitince altı ay İngiltere'ye gidip dil eğitimi aldım. Dönüşte yüksek lisans için okul aramaya başladım. Kadir Has Üniversitesi'nin ilanını görünce başvurdum. Şimdi iletişim bilimleri üzerine yüksek lisans yapıyorum. Kader tamamen. Anneanneme okulun yerini tarif edince "Aaa orası eski Cibali Tütün Fabrikası" dedi. Aslında Cibali Tütün Fabrikası anneannemin hayatında kilit noktası. Peki Merve, siz anneannenizden etkilenip mi seçtiniz Kadir Has Üniversitesi'ni? Milletvekilleri için özel sigara Merve T.: Anneannem fabrikanın kreşinde büyüyor. Sonra da 13-14 yaşında annesiyle birlikte o da aynı yerde çalışmaya başlıyor. Çalışmak zorunda çünkü paraları yok. Anneannemin babası öyle çok çalışkan bir adam değil. Anneannem ve annesi Cibali Tütün Fabrikası'ndan kazandıklarıyla bir arsa alıp gecekondu yapıyorlar. Ümran K.: Komşular bir gecede yaptılar bize o gecekonduyu. Üstüne kara muşamba örttüler. Nasıl? Ümran K.: Ben iki kızımı da, bellerine kırmızı kurdeleyi kendi elimle bağlayıp tek başıma evlendirdim. Oğlumu tek başıma askere gönderdim. Ayakta kalmak için tek başıma mücadele ettim. Bu cesaret tabii annemden geçti bana. Sınıfta kaldığımı öğrenince beni fabrikada işe soktu. İlkokul 3'te sınıfta kalınca annenizden gizleyip 4'e gider gibi sınıf tekrar ediyorsunuz. Bu o yaşta cesaret ister biraz. Siz hep cesur muydunuz? Ümran K.: Zordu tabii ama şartlar öyleydi. Girişte sağ tarafta büyük bir salonda El Paket bölümü vardı. Şefimiz uzun boylu güzel bir adamdı. Biz çalışırken bakardı kim konuşuyor kim çalışıyor diye. El Paket'te Gelincik sigaralarını kutulara dizerdik. Sonra da elle tek tek paketlerdik. Tabla vermişlerdi bize. Onlar bitene kadar kalacaksın mecburen. Daha sonra paketler başka bir bölüme giderdi, makineler vardı orada, açılmasın diye ağzına bant takarlardı. Bu, sabah 7.30'da başlayıp akşam 5'e kadar sürerdi. O yaşta çok zor değil miydi? Ümran K.: İsviçre'den makineler gelmişti. Biz tütünü yapraklara dizer, o makinelere koyardık; makine de onları sigara olarak basardı. O sigaralar paketlenir, uçları bağlanırdı. Onlar dışarıdan gelen zenginler, milletvekilleri için özel olarak yapılırdı. Başka hangi bölümlerde çalıştınız? Ümran K.: Ben İstanbul'da doğdum. Babam da bir Arap aslında, bildiğin kıvırcık saçlı, kara bir Arap. İngilizler esir pazarında satıyorlar babaannemle dedemi Bulgaristan'daki zenginlere. Sonra babam doğuyor. Babaannem İsmet İnönü'ye yemek yapmış. Arap Hatçe derlermiş, orada çok ünlü. Babam hanımıyla geçinemeyince İstanbul'a kaçıyor. Sonra Çanakkale'ye gidip annemle evleniyor. Birlikte İstanbul'a dönüyorlar. Annem fabrikaya giriyor. Nerelisiniz siz? "O yollarda beyimi buldum!" Ümran K.: O tütünde çalışırdı. Koca koca balyalar gelirdi, onları açıp Birinci sigarası yaparlardı. Elleriyle ezerlerdi tütünü. Tütünde olduğun zaman çok kötü kokardın. Otobüse bindiğimiz zaman bir tütün kokusu, bir tütün kokusu. Bazen araba da bulamazdık. Hadi bakalım, dağ taş yürürdük. Sabahın 5.30'unda kalk yine yürü. Gaziosmanpaşa'dan Eyüp'e kadar yürürdük. Alibeyköy'den halk arabaları gelirdi. Ona binerdik, insanlar kapılardan sarkardı. Ama o yollarda da beyimi buldum. O hangi bölümdeydi? Ümran K.: Bir gün yine araba bekliyoruz Eyüp'te. Orada bir kamyon gördüm. Taşocağında çalışan bir adamın kamyonu. Bir baktım kadınlar kamyona binmişler. Birazı şoför mahallinin yanına birazı kasadaki mıcırların üstüne. Anneme de arkadaşları gel dedi. Araba yok, ne yapacaksın? Üzerimde yakası oyuk, pazenden güzel bir elbise. "Ben çıkamam kamyona" dedim. Kamyon şoförü, kaldırdığı gibi beni hooop çıkardı kamyona. 28 yaşlarındaydı. Fabrikaya gelince de aşağıya indirdi. Meğerse adam bana göz koymuş. Bir gün anneme "Ben bekarım" diyor, "Çocuğum vardı öldü; evlendim ayrıldım. Kızınıza talibim." Sonra şoför başladı bize gidip gelmeye. Merve T.: Şoför şoför dediği de kocası; dedem...Ümran K.: Neyse, bu ha bire geliyor. Kapı çalıyor, bir bakmışsın, bizimki: "Ben çay içmeye geldim..." Kapıyı kapatsan olmaz; bizi getirip götürüyor ya işe, iyi de davranıyoruz mecburen. O nasıl oldu? "Aldım elime balyozu, evi aşağı indirdim!" Ümran K.: Sevdim ama sonradan da korktum biraz. Ben İstanbul çocuğuyum, o Erzincanlı. Ama sonra kurtaramadım paçayı. Bırakmadı ki beni. Sonunda bir gün annemin yolunu çevirmiş. Annemin de kalbi var, korkmuş "N'oldu" demiş. "Bak" demiş, "Ben senin kızını istiyorum. Ama ablalarım istemiyor..." Aşık oldunuz mu eşinize? Ümran K.: Tütün fabrikasında çalışıyorum ya. O zamanlar bir kadının çalışması çok ayıptı. Neyse "Ben kızını istiyorum veriyor musun?" diyor anneme. Annem de beni kaçırır diye korkuyor, "Tamam" diyor. Patronu geldi istedi beni. Sonra da evlendik işte. İçgüveysi geldi kocam. Yıllarca annemin evinde yaşadık. Gün geldi, camlar çürümüş, ev dökülüyor; adamın umrunda değil. Bir akrabası ona iş yaptırmıştı. Parası vardı. Ama o parayla araba almak istiyor. Bir gün kafam kızdı, aldım balyozu, yıktım bütün duvarları. Dedim ki dayak yiyeceksem de bir kere yiyeceğim, öleceksem de bir kere öleceğim. İndirdim aşağı evi. Eşyaları da dağıttım. Beyim akşam bir geldi işten, ev yok. Komşuya gittik yatmaya. Tabii elindeki parayla mecburen yeniden yaptı evi. Niye istemiyormuş ablaları? Kız istemeye bir tepsi lahmacun ve maydanoz Ümran K.: Merve'nin annesi çok akıllıydı. Orta ikide kalınca beyim bir daha yollamadı. Ben de akılsızım o zamanlar; be kadın sen yollasana çocuğunu. Ama işte babası bırakmadı çocuğumu; okuyamadı. Ondan sonra da evlendi zaten. Beyim o evliliğe de razı gelmedi baştan.Merve T.: A, öyle mi anneanne, babamı istememiş miydi dedem? Bak bunu bilmiyordum. Ümran K.: İstemedi evet. Aralarında yaş farkı var diye... Damadım benden iki yaş küçüktür. Siz çocuklarınızı okutabildiniz mi? Ümran K.: Bak dedim beyime, kızın bu adamla evlenmek istiyor. Peki sonra nasıl oldu bu evlilik? Merve T.: Babam Adanalıdır. Annemi istemeye bir tepsi lahmacun ve maydanozla gelmiş. Annem bunları görünce demiş ki "Bu adam evine bakar, ben evleneyim onunla!" İstiyor muydu gerçekten? "Anneannem ağlayarak anlattı, ben yazdım" Merve T.: Yüksek lisansa 2006'da başladım. Birinci sene bitti. Hocam Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Ayten Görgün derste "Sizden bir haber yazmanızı istiyorum" dedi. "Ne yapayım" diye düşünürken anneannemin hikayesini anlatmak geldi aklıma. Yani aslında ödev içindi. Ayten hanım çok beğendi anneannemle yaptığım söyleşiyi. 95 aldım. Sonra hoca okulun dergisinde kullanmak istediğini söyledi söyleşiyi. Anneannenizle yaptığınız söyleşinin dergide yayımlanması nasıl oldu? Merve T.: Gittim anneanneme. Mutfakta yemek yerken hem anlattı hem ağladı. Anneanne ağlama, anlat! Notlarımı aldım. Akşam da eve gittim hazırladım. Söyleşiye nasıl hazırlandınız? Merve T.: Seri ve akıcı konuşuyor olabilirim ama yazmak başka bir şey. İnsanın düşüncelerini tek bir cümlede toplaması çok zor geliyor. Bunu ne kadar başarabilirim bilmiyorum. 45 yaşına filan geldiğimde "Oturayım kitap yazayım" derim belki; o zaman yapabilirim. Aslında bu, dört kuşaklık ilginç bir aile hikayesi. Bütün bu malzemeyle bir roman yazmak mümkün. Düşündünüz mü hiç bunu? Merve T.: Çok duygusal. Ağladığı anda gülebilir de; fark etmez onun için. Ve hep öteki tarafa hazırlık yapar. Ama aynı zamanda evindeki eşyalar da son model. Yemek takımı mı eskidi, gidip hemen yenisini alır. Ben annem ve anneannemin, bu iki kadının sayesinde var oldum. Onların devamıyım. Annemin kopyasıyım. Annem de anneannemin kopyası. Anneannenizi anlatmanızı istesem... 1884 yılında inşa edilen Cibali Sigara Fabrikası; Türkiye'nin ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel hayatında büyük önem taşıyan yapılardan biri. 1920'ye kadar sadece gayrimüslim kadınların çalışabildiği fabrika, sonraki dönemde Türkiye'deki tüm kadınların geniş kitleler halinde iş hayatına atıldığı bir yer oldu. 20. yüzyılın başlarında işçi hareketlerine ve grevlere ev sahipliği yaptı, sinemadan müziğe ve edebiyata kadar sanatın birçok alanına kaynaklık etti. Mahmut Yesari'nin ''Çulluk'' romanındaki kadın kahraman da, Alpay'ın "Fabrika Kızı" şarkısında geçen işçi kız da Cibali Tütün Fabrikası'ndandı. 35. Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Film" ödülünü alan "Yara" adlı film yine burada çekildi.1500'ü kadın ve 662'si erkek olmak üzere toplam 2 bin 162 kişinin çalıştığı fabrikanın kendi güvenlik ve sosyal görevlileri, hastaneleri, sosyal tesisi, yangın birimi, lokantaları ve hatta çalışan kadınlara destek için kurulmuş bir de kreşi vardı. Cibali Tütün Fabrikası'na ilk adımını bu kreşe girerek atan Ümran Karakaş "Hatırlıyorum, çarşafları sakız gibi bembeyaz olan kreşte şişman bir kadın vardı, iri yarı. Yemek yedirmeye çalışırdı, yemediğimiz ya da uyumadığımız zaman da bizi döverdi. Herhalde 4-5 yaşında falandım. Bir de bahçesi; ağaçlı, çiçekli bir yerdi. Hâlâ unutmadım..." diyor.Tarihi Cibali Tütün Fabrikası 1997'de Kadir Has Vakfı tarafından satın alınıp restore edildi. 2002'de kampüsün açılışı gerçekleşti. Karakaş'ın torunu Merve Temiz şimdi bu kampüste iletişim bilimleri dalında yüksek lisans yapıyor. Karakaş kreşine bile gitmişti