14.07.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
BUKET AYDIN
Güray Gürsel’i önce Twitter’da Burusvilis olarak tanıdık, sonra markalarla sanatçıları bir araya getiren bir proje şirketi olan Burusvilis Company’yi kurdu. İlk kitabı “Yedi Gece Masalları”nın ardından şimdi de erkeklerin ilişkilere bakış açısını anlatan bir kitap yazdı. Adı da “Bu Saatlerde Oluşan Bir Merakı Da Gidereyim”. Gürsel bence risk almış, çünkü ilişki kodlarını böylesine açık açık anlatan pek fazla erkek yok etrafımızda. Zaten ona da erkeklerden gelen tepki “Oğlum bu kitaptan sonra senin sevgilin olmaz ki” olmuş. Güray Gürsel’le günümüz ilişkilerindeki problemleri ve arka arkaya evlenen, büyük aşk yaşıyormuş gibi görünen ünlülerin neden patır patır boşanmaya başladıklarını konuştuk. İyi pazarlar.
-Kitabınızı bölümlere ayırmışsınız, ilişki evrelerini çok rahat görebiliyoruz okurken.
Kitabın en iyi tarafı başının ve sonunun olmaması ve aradan bir şeyler okuyabilmen. Çünkü ilişkinin hangi evresindeysen orayı merak ediyorsun. Meraklarını giderip, sonra diğer yerlere geçebilir okuyucu diye düşündüm.
-Genelde kadınların gözünden ilişki kitapları var. Erkek gözünden yok. Bu boşluğu mu fark ettiniz? Bu kitabın yazılma sebebi bu mu?
Aslında şöyle başladı her şey; ben çok iyi bir dinleyiciyimdir ve arkadaşlarımın yüzde 90’ı kadınlar. Kadınlarla çok iyi anlaşırım. Gerçekleri yüzlerine çok net vurduğum için onlar da benimle konuşmayı çok severler. Ve aslında dışarıdan gördüğüm şeyle özellikle etrafımdaki kadınların içinde yaşadıkları şey çok farklı olduğu için diyorum ki; “Bakın ben erkeğim erkek olarak anlatıyorum size bu olayı, yani bu başka kadınlardan duyabileceğiniz bir şey değil. Erkek olarak size diyorum ki bu adam sizi sevmiyor”.
“Erkek eğer aramıyorsa istemiyordur”
-Erkeklerin tavırları çok net aslında. Aramıyorsa, ilgilenmiyorsa sevmiyor istemiyor! Bunu daha fazla kurcalamamak lazım değil mi?
Ben hayatımda istediğim herkesi aradım. Şu anda bir kadına aşık olsam; röportajın ortasında arasa açarım. Ama aşık olmadığım bir kadınsa açmam, daha sonra ararım. Erkek tarafında bu böyle. Kadın tarafındaysa böyle değildir belki daha farklıdır, bilemiyorum ama erkek tarafında birini gerçekten istiyorsan onu ararsın. Erkek eğer aramıyorsa istemiyordur.
-Kadınlar bunu neden kabul edemiyor? Biz bunu neden anlamıyoruz?
Çünkü bizde hiç olmayan bir şey sizde çok var; çok paylaşıyorsunuz. Ve o paylaşım bir süre sonra büyük bir yumağa dönüşüyor. İlişkinizle ilgili bir sorun yaşadığınızda o sorunu etrafınızdaki başka 10 kadının bilme hızı inanılmaz bir seviyede. Ve o 10 kadın da hayatlarında çok farklı ilişkiler yaşayıp, onu size örnekledikleri için siz aslında alakasız bir örnek olarak diğerlerinin arasında kaybolup gidiyorsunuz. Aslında o ‘sharing’ dediğimiz paylaşım gücü sizi yıpratıyor.
-Erkekleri ne yıpratıyor? Yıpranıyorlar mı daha doğrusu?
Bizde de şu yıpratıyor; hiç kimseyle paylaşmıyoruz. Benim ev arkadaşım vardı, kız arkadaşımdan ayrıldığımı 15 gün sonra falan fark etti.
-Erkekler neden böyle?
Kurgu böyle! Erkek bu coğrafyada kadının yaşadığı travmanın farklı bir versiyonunu yaşıyor aslında ama hiç travma yaşadığını düşünmüyor.
-Erkekler bu nedenle ilişkiyi nasıl yaşayacağını bilemiyor mu bu durumda?
Berbatlar erkekler flört konusunda. Çünkü hangi kültürden gelirsen gel “Kız almak” diye bir şey var. Sen bir yerde duruyorsun ve birileri sana bir şey alıyor. Hep sana doğru gelen bir şeyler olduğu için sen zaten yetersiz gidiyorsun. Bir kadın nasıl yemeğe davet edilir? Onunla nasıl iletişim kurarsın? Ne demelisin ne dememelisin? Herhangi bir fikri yok. Çünkü erkek erkeğe yaşıyoruz. Ama karşı cinsle yaşamak zorundasın ki onun neye ne tepki verdiğini öğrenesin. Benim avantajım bu oldu. Yıllarca hep kadınlar içinde yaşadım. Ve orada gözlemlediğim en önemli şey şu oldu; annemi çok severim ama anneci her erkekten uzak durulması gerektiğini düşünüyorum.
-Neden bizim toplumumuzda bu kadar çok anneci erkek var?
Anneleri yüzünden. Ha bir yandan da babaları yüzünden çünkü erkek baba olduğunda da “Çocukla annesi ilgilensin” diyor. Yine hayatına devam ediyor. E çocuk da mecburen anneci oluyor babacı olamadığı için. Babacı çocuğun mesela büyük sorunu yoktur ama anneci erkek; koşulup uzaklaşılması gereken erkektir her zaman için.
“Piyasada çok az sert erkek var”
-Erkekler üzülüyor mu peki ilişkilerde?
Zaten kitap “Erkek adam üzülür mü?” diye bitiyor en son bölüm onunla ilgili. Üzülüyor ama üzüntüsünü nasıl yaşayacağını da bilmiyor. Çünkü çocukluktan beri kodlandığı şey üzüntüsünü göstermemek. Nasıl üzüleceğini de bilmediği için davranış durumu bozukluğu oluşabiliyor. Hayatımın bir bölümünü çok üzgün geçirdiğim bir dönem var. Bir kadından ayrıldığımda öyle bir dönem yaşadım evet. Ama doya doya yaşayabiliyor musun yaşayamıyorsun çünkü senden her zaman daha sert olman bekleniyor ama aslında piyasada çok az sert erkek var. İçine içine ağlamak çok verimli bir hareket değil. Nasıl üzüldüğünü bulması gerekiyor bir erkeğin.
“Erkekler kötü huyluluk konusunda istikrarlı yaratıklardır”
-Günümüz ilişkileriyle ilgili gözlemleriniz neler?
Yaşadığımız çağ içerisinde bir aşk istiyorsan; doğru insanı bulduğunu düşündüğün anda ona güvenmekten başka bir şansın yok. Ama şöyle bir şey söyleyeyim size; erkekler kötü huyluluk konusunda istikrarlı yaratıklardır. Kadınlar kendilerini eğitebiliyorlar. Bir erkek sizi dövdüyse illa ki bir zaman sonra yine dövecektir. Bir erkek sizi aldattıysa illa ki ileride bir zaman yine aldatacaktır.
“Kadın olsam; oyunculardan, müzisyenlerden ve fotoğrafçılardan uzak dururdum”
-Instagram’da mükemmel gözüken o muhteşem, şatafatlı ilişkiler neden olmuyor, neden boşanıyorlar?
Çağın getirdiği bir şey… Hangi sınıftan olursak olalım artık evimizde çok yaşamıyoruz ve yaşamak da istemiyoruz. Ve o yaşamak istemediğin evin içerisinde tek başına olmadığında kim olursa olsun o kişi bir süre sonra sana batmaya başlıyor. Sana bahşedilmiş bir dünya var, ulaşımı çok kolay. O dünya aklının her köşesinde sürekli seni sömürüyor; “Bu ilişkide niye duruyorsun bu ilişkide niye duruyorsun?” diye. 2010 yılından itibaren şöyle konuşuyorum; mesela bir düğüne gidiyorum, ayrılma ihtimalleri yüzde 50 diyorum düğünde daha.
-Günümüzde?
Şu anda yüzde 70. Mesela Uraz (Kaygılaroğlu) ile Melis (İşiten) ayrıldı geçenlerde; dünyanın en iyi çifti gibi görünüyorlar ama o dediğim kaçışlar o yalnız kalamama durumu çocuk olduktan sonra bir de daha zor. Biz toplum olarak sevilmeyi ve o göz önünde olmayı tolere edebilen insanlar değiliz. Çok az insan bunu yapabiliyor. Ben hep ünlülerle çalışıyorum ve çok azında görüyorum. Yani bunu durdurabilen, bunu hazmedebilen insan sayısı çok az. Kadın olsam; oyunculardan, müzisyenlerden ve fotoğrafçılardan uzak dururdum.
-Şimdi evliliklerin boşanmayla bitmesi ihtimali yüzdesi neden daha yüksek?
Çünkü ilişki boyu kısaldı yani ilişkiye verdiğin süre kısaldı. Önceden biriyle ömür boyu mutlu olmaya çok tamamken şu an herkesin kafasında “Boşanabiliriz” düşüncesi var. Yani o sonsuza kadar mutluluk masalından hemen hemen herkes çıktı. Boşanma ihtimalini barındırarak evleniyor bir kere herkes. Özellikle ünlü iki tarafın evlilik olayına hiç aklım ermiyor benim. İki ünlünün evlenmesi kadar saçma bir şey yok gerçekten. Çünkü sosyal medya ile beraber ünlülerin oradaki gücü kontrol etmeleri daha da zorlaştı. Oradan sana herkesin ulaşabiliyor olması farklı bir travma. Benim tanıdığım bir sürü ünlü var fotoğrafına 5 bin yorum gelmiş 5 binini de okuyor. 5 bin insanın lafından etkilendiğini düşünsene. İbrahim Tatlıses- Hülya Avşar’da bu yoktu mesela. Bakkal konuşuyor, çakkal konuşuyordu şimdi herkes konuşuyor. Bir teori vardı internette; altı kişi tanıyarak Amerika başkanına ulaşabilirsin. İşte ben seni tanıyorum, sen milletvekilini tanıyorsun, o Cumhurbaşkanını tanıyor derken. Şimdi Donald Trump’a Twitter’dan bir şey yazabiliyorum. Bu ulaşılabilirlik içerisinde ilişkini nasıl sürdürebilirsin ki!
-Uzun ve sağlıklı sürdürülebilir ilişki yok mu?
Bu çağda ben pek inanmıyorum. Çok büyük bir kimya olması lazım arada. Hem bir adanmışlık olacak hem seks hiç bitmeyecek. Ki ben bunu şimdiye kadar hiç kimsede görmedim. Bir süre sonra illa ki bitiyor.
- Aşkın ömrü kaç yıl? Evliliğin ömrü kaç yıl?
Genel rakamlar vermem gerekirse erkek tarafında aşkın ömrü maksimum 3 ay, evliliğin ömrü çocuk yapana kadar.
-Boşanmalar form mu değiştirdi biraz? Ünlüler özellikle çok güzel boşanıyorlar, en azından dışarıya karşı öyle görünüyorlar.
Çünkü önceden insanlar evli kalmamak için daha majör problemler arıyorlardı. Aldatma, şiddet gibi... Şu an artık çağın getirdiği şeyle birbirleriyle birlikte olamadıklarına ikna olup, ayrılabiliyorlar çiftler. Bu aslında sağlıklı olan.
“Oğlum bu kitaptan sonra senin sevgilin olmaz ki”
-Hem anlattığınız hem de sosyal medyadan gördüğüm kadarıyla etrafınızda çok kadın var. Bu kitabı en sonunda kızlar bana gelip, artık ilişkilerini sormasınlar diye mi yazdınız?
Tabii ki değil çünkü o durum bitecek bir durum değil. Yani o mavrayı da seviyorsunuz siz.
-Evet, ilişkiyi yaşamak kadar konuşmayı da seviyoruz.
Bizdeki sıkıntı ne biliyor musunuz? Biz ilişkiyi seviyoruz. Bizim sevmemiz gereken yalnızlığımız. Çünkü yalnızlığını ne kadar seversen karşına birisi çıktığında o yalnızlıktan vazgeçip vazgeçemeyeceğini o kadar iyi muhakeme edebilirsin. Ana sıkıntımız bize güdülenen şu; ilişki güzeldir. İlişkiyi yüceltiyoruz.
-“Yalnız olmak çok kötü, felaket bir şey duygusu” kodlanıyor bize gerçekten.
Dünyada benim için krallığın tanımı istediğiniz zaman yalnız kalabilmektir. İstediği zaman yalnız kalabilen insanlar mutludur aslında, kraldır. Ama bence insan aynı zamanda yalnızlığını severken flörte de açık olmalı. Bu kitabın yarısı flörte ayrıldı. Bence en eğlenceli şey ve en çok ihtiyacımız olan şey flört.
-Erkek okuyucular kodlarınızı gösterdiğiniz için ne yorumda bulunuyor kitapla ilgili?
Bu kitap özelinde ben henüz tanımadığım hiçbir erkekten bir geri dönüş almadım. Çünkü ülkemizde kadınlar daha çok kitap okuyor.
-Tanıdıklarınız bir şey diyor mu?
“Haklısın” demekle birlikte, erkeklerin çoğunun ilk yorumu; “Oğlum bu kitaptan sonra senin sevgilin olmaz ki” gibi bir şey oldu.