Pazar Bağdat çalgıcıları

Bağdat çalgıcıları

14.12.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Washington'daki büyük konser salonunun sahnesinde Iraklı müzisyenler de var. Gözlerimiz onları tarıyor tek tek. Nedense kendimizi müziğe veremiyoruz bir türlü

Bağdat çalgıcıları





Garip olan bir şey vardı o salonda ya, tam adını koyamayacağım. ABD'nin Saddam'ı alaşağı etmekle aslında hem Irak halkına hem de bölgeye hizmette bulunduğu tezini benimsemeyenler, ülkeleri işgal altındayken, işgalci devletin başkentine gelip konser veren müzisyenleri ayıplayarak kafamdaki sorunun yanıtını verebilirler kolaylıkla.
Oysa Bush yönetiminin işin başındaki aceleciliği ile sonrasını planlamadaki yeteneksizliği bir yana, Saddam'ın devrilmesinin, her şeye rağmen "hayırlı" olduğuna inananlardanım ben. Yine de, Iraklı bir müzisyen olsam, işgal altındaki Bağdat'tan kalkıp Washington'a uçmayı, ABD başkanının huzurunda çalmayı içime ne kadar sindirebilirdim bilmiyorum doğrusu.
Ama sözünü ettiğim gariplik bu değil.
Ulusal Senfoni Orkestrası'nın (NSO) evi olan ve ABD başkentinin damarlarındaki kana tat tuz katan Kennedy Center'daki büyük konser salonunda, NSO'nun düzenli kadrosunun arasına karışmış 60 kadar Iraklı müzisyenin tipleri de tınıları da hemen ayırt edilebiliyor sanki. Orkestra konserlerinin en popüler açılış parçalarından birini, Beethoven'ın "Egmont Uvertürü"nü çalıyorlar. Şef, NSO'nun düzenli şefi olan Leonard Slatkin.
İyi de neden orkestranın her zamankinden biraz daha kalabalık olduğunu unutup kendimizi müziğe veremiyoruz? Neden Irak'tan gelen yaylıcıları, üflemecileri, vurmacıları ısrarla, birer birer tarıyor gözlerimiz? İşittiğimiz müzik neden Beethoven duruluğunda değil?
Iraklı çalgıcıların Amerikalı meslektaşlarıyla uyumunda mı bir sorun var? Yoksa savaş mı süzülüyor sahneye? Bombalar, intihar saldırganları, Saddam'ın mesajları, düşen helikopterler, ölen çocuklar... Onların sesi mi müziğe sızan? Aralık 2003'ün Irak'ını tanımlayan kaosu unutmadıkça, bu konserin keyfine varmak mümkün değil mi?
Hayatını hapsettiği dar sınırlar içinde edebiyata, resme, sinemaya olmadığı gibi müziğe de pek yer kalmadığı anlaşılan ve orkestra konserlerine genelde adım atmayan George W. Bush'un, dinletiden ziyade müsamere havası taşıyan bu akşamın parçası olması mı garipliğin nedeni? Soruların yanıtının anahtarı "müsamere" sözcüğünde mi yoksa?
Kıpır kıpır, rahatsız dinliyorum "Egmont"u. Daha doğrusu, dinleyemeden bitiyor. Alkış.
Sonra, Yo-Yo Ma geliyor sahneye ve Gabriel Faure'nin küçücük "Elegie"sini öyle bir çalıyor ki... Dinliyorum. Evet, evet müzik kanatlandırabilir insanı. Savaşın gölgesindeki bir müsamerede bile uçurabilir sizi.
"Elegie"nin, Fransız besteci Faure'nin tamamlamaktan vazgeçtiği bir çello sonatından arta kaldığını hatırlıyorum. İyi ki kalmış. "Elegie" malum, yaslı bir şiir, ölülerin ardından yakılan bir tür ağıt, mersiye. Iraklı müzisyenlere bakıyorum. Saddam'ın sultasında nasıl bir hayat sürüyorlardı? Savaş ailelerine dokundu mu hiç, evlerine girdi mi?
Bendeki kıpırtı bir geliyor bir gidiyor... Konser salonunun arka sıralarına doluşmuş olanların hemen hepsinde de aynı diz, dirsek, çene refleksleri, aynı tikler, aynı kaykılmalar... Beyaz Saray ve Dışişleri kontenjanından olup basbayağı müsamere izlemeye gelenler dışındaki herkeste benzer bir rahatsızlık...
Iraklı besteci Abdullah Sagırma'nın "İki Numaralı Senfonik Şiir"i, bana Ulvi Cemal Erkin'i hatırlatan bir folklorik çeşitleme. Bağdat Senfoni Orkestrası'nın müzik direktörü olan şef Muhammed Emin İzzet, kendi bestesi "Üç Parça"yı çaldırıyor NSO'ya. Ut ve santur soloları ile akıyor müzik. Müsamere ilginçleşiyor.
Kennedy Center'dan ayrılırken, acaba günün birinde Bağdat'ta bir orkestra konserine gider miyim, diye düşünüyorum. Gidersem, müzik niyetine müzik dinlemiş olur muyum?
Umuyorum ki, her iki sorunun yanıtı da "evet" olsun.
Eve döndüğümde izlediğim haberler ise Irak'ta hayatın normale dönüşünü müjdeleyen cinsten değil hiç. Televizyonu kapatıyorum.
Akşamki konuşmalar geçiyor aklımdan: Bir Amerikan Vakfı'nın, Irak Ulusal Senfoni Orkestrası'nın bütün üyelerine profesyonel kalitede birer saz hediye ettiği açıklandı mesela. Bir başka kuruluş, toplam 500 eserin notalarını veriyormuş Irak Orkestrası'na. Dışişleri Bakanı Colin Powell'a göre ise "Bu konser, Irak kültürünün dünya sahnesine yeniden çıkışını simgeleyen tarihi bir olay."
Iraklı müzisyenlerin yeni sazlarına ve notalarına seviniyorum. Ama Powell keşke hiç konuşmasaydı.
İmdadıma CD-çalar yetişiyor; bir kez daha "Elegie".
Yıllar yılı Irak'ta hayatın, kültürün başına gelenlere, getirilenlere bir ağıt niyetine. O kültürün dünya sahnesine gerçekten çıkacağı günlerin, göründüğü kadar uzak olmaması dileğiyle. n