Pazar Beyefendi müzisyenle bir pazar günü

Beyefendi müzisyenle bir pazar günü

09.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gitarcı, caz müzisyeni, TRT Caz Orkestrası şefi Neşet Ruacan müziği bir didişme aracı olarak görenlerle arasına kalın bir çizgi çekmiş. "Neden müzik yapıyorum?" sorusunu "Çünkü başka bir şey yapmak istemiyorum" diye yanıtlıyor

Beyefendi müzisyenle bir pazar günü

MÜZİK Birbirine kavuşturduğu elleriyle, yorgun dirsekleri üzerine yüklenerek oturduğu masada birbiri peşine yaktığı sigarasını derin çekerken, geçmişin hüzün dolu sararmış fotoğraflarını geçiriyordu aklından. "Gün geçtikçe acısı daha da derinleşiyor" diyor yakın zamanda kaybettiği caz şarkıcısı kardeşi Nükhet Ruacan için. "Tatsız bir ruh halindeyiz ama hayat devam ediyor. Bizler onun istediği gibi yaşamaya gayret ediyoruz" diye devam ederken, gayret ettiği şeylerden biri de, yüzüne çivilemeye çabaladığı gamlı gülümseme. Batan güneşin kırılan ışıkları derin çizgili yüzünde toplanıyor sanki. Babacan görünüşüyle, acı tatlı çok şey görmüş bir yaşamı sanatına damıtmış biri o. Güneşin tepeden nazlı nazlı ısıttığı bir pastırma yazı akşam üzerinde buluşmuştuk Neşet Ruacan ile. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nin ağaç diplerine ve geniş şemsiye altlarına yerleşmiş tahta masalarında dönen koyu sohbetlerin etrafında her yaştan insan vardı. Gitarcı, caz müzisyeni, TRT Caz Orkestrası şefi, hocaların hocası, sülaleden Modalı; yanı sıra has bir İstanbul beyefendisi. O da Altıyol'daki bu güzel mekanın müdavimi. Çocukluğunun geçtiği 1950'lerin Moda'sı, Neşet hocanın kısmeti. İngilizlerin tercih ettiği semtin bu yıllarında taşından toprağından kültür fışkırıyor. Oturdukları yarı aile apartmanında her bir komşu, bir başka konunun erbabıydı. Özellikle alt katta klasik gitar çalan abla, 10 yaşındayken eline aldığı klasik gitarın müsebbibi. 15 yaşında elektrikli gitarla tanışana kadar geçirdiği zaman, altı tel üzerinde geçen onurlu bir ömrün ilk 100 metresi. Elektrik gitarın durgun suya düşen taşın çizdiği halkalara benzeyen yankısı, doğaçlamaya yatkın ruh haline merhem oluyor. Parçaları değiştirerek çalmaya duyduğu derin arzuyla fevkalade örtüşüyor. Oldum olası utangaç ancak yine de günün pop şarkılarını çalan topluluklar kurmaktan alamıyor kendini. Müziği yarışma, didişme aracı olarak görenlerle arasına bir hudut çekiyor. Hatta çevresindeki insanların bulmak için yeri göğü tırmaladığı yurtdışı fırsatlarını, bu mülahazayla tepiyor. Üstünlük ispatından uzak tuttuğu, insan sevgisiyle buluşmadığı sürece çoğalmayacağını düşünerek ördüğü sanat kozasında, "Neden müzik yapıyorum?" diye tezahür eden yakıcı sorunun yanıtını "Çünkü başka bir şey yapmak istemiyorum" diye veriyor. Evet, zamanında geçim gailesi uğruna cazın dekor olarak kullanıldığı, konfetili, disko toplu, kaynanadillerinin renkli konik şapkaları yaladığı partilerde çalmış. 70'lerin Türkçe pop döneminde zirveye bayrak dikmiş şarkıcılarına eşlik de etmiş. Albümlerinde yer almadığı müzisyen neredeyse kalmamış. Ama hepsi biraz geçim gailesi, biraz da pop tarlasına caz ağacı dikme hevesi. Altı tel üzerinde bir ömür 1948'liydi. TRT umuda açılan bir yelken, arkasındaki pop müzik gemilerini yakma fırsatıydı. Hep sütliman bir limana demir atmış, personeli eksik bir geminin kaptanı gibi geçen zamanlar olarak hatırlıyor 80'li yılların ortasında başlayan ve halen süren TRT günlerini. Orkestrayı merhum Süheyl Denizci'den devralmıştı. Mütemadiyen kısıtlı şartlar yüzünde ya bir kamarot ya da bir çımacı eksikti ama arkadan üfleyen sevda rüzgarları gemiyi bir şekilde yüzdürüyordu. Arada bir politikacı ve yönetici zihniyetlerinden yakınıyor; sigarasından fasılasız çektiği nefeslerden birini alırken. 20 yaşından beri içiyor bu mereti. Keyfiyetten ya da sıkıntıdan değil; sohbetine eşlik edecek en güzel yaren olduğu için. Tıpkı vazgeçemediği hüzünlü akşamların rakı-balık dekorlu sohbetleri gibi vazgeçemiyor ondan da. Günde üç-beş saatini altı telle cilveleşerek geçiriyor. Bir de günlük tutuyor, kafasının içinde gezinenler belki birilerinin işine yarar diye. Müzikle sınırlı olmayan sayfalara giderek tuhaflaşmakta olduğunu düşündüğü dünya hallerine tanıklıklarını not düşüyor. Küba sevgisini, Castro hayranlığını, aile apartmanında başlayan ve giderek yalnızlaşan yaşamını, hain vefatlarla azalan dostlarını yazıyor. Sohbetin fiyakalı yelkenlisi, rüzgarını yitirdiği anlarda dönüş dolaşıp hep aynı limana yanaşıyor. 56 yaşında kan kanserine yenilen Nükhet hanıma. "Çok zamansız gitti, çok" diyor eski güzel değerlerini yitirmeye yüz tutmuş bir toplumda caz müzisyeni olarak ayakta kalmaya çalışan Neşet hoca. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nde ağır ağır akşam oluyor. Mutlu bir pazar gününden geriye hararetli konuşmaların sonuca varmadığı için haftaya ertelenmiş tartışmaları ve içimine doyum olmayan buruk çayla birlikte tadı damaklarda kalmış sohbetler kalıyor. Caz gemisinin yalnız kaptanı Cine5'in gözde programı "Başka Yerde Yok"un orkestrasında gitar viyaklamalarıyla izleyiciye ayar veren Deniz Tuzcuoğlu ile yıllarca Haluk Levent'in arkasında çalan gitarcı Göktuğ Şenkal, basçı Burak Kulaksızoğlu, davulcu Arbak Dal'ın aritmetik işleminden oluşan topluluğun adı Dört x Dört. 11 şarkılık ilk albümleri "Hayır", karşı cinse seslenen sözleri, arkaik klasik rock sound'u ve Teoman ile Yüksek Sadakat arası tınlayan vokaliyle, müzik sektörünün bunalımına toplumsal ve politik bunalımın refakat ettiği bir dönemde karşımıza çıkıyor. Bu devirde piyasa deneyimine arkasını dayamış bir dörtlünün müziğinde, birazcık vokalin enstrümanların hizasına yükselmesine, birazcık da şarkı sözlerinde derinliğe ihtiyaç var. Arkadakiler öne geçti Tarkan'dan Ajda Pekkan'a, Nilüfer'den Zuhal Olcay'a; yıldızların gitardaki eşlikçisi Ayhan Günyıl, bu kez içindeki barmeni servise gönderdi ve ilk solo albümü "Skylight"ı çıkardı. 36 yaşına karşın, yıllarını piyasanın sayılı isimlerinin arkasında ve öğrenci yetiştirerek geçiren Günyıl, 11 parçalık albümde Deniz Seki, İzel, Hüsnü Şenlendirici gibi hizmet verdiği müzisyenlerin bu kez hizmetlerini alıyor. Akdeniz melodilerine merak salan bir Al Di Meola'cılık, arkayı süsleyen İspanyol "Alilei Leo" nidaları ve arada görünen makamlı nefesliler, albümün façaları. İngilizce isim, Türkçe isimli enstrümantal parçalardan oluşan albüme uymuyor. Albüm çalgıcısının ilk albümü