Pazar “Burada mizah çok daha zor”

“Burada mizah çok daha zor”

06.09.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Tayvanlıları Çince şovlarıyla güldürüyor ve artık Uzakdoğu’da Hollywood yıldızları kadar ilgi görüyor. Taiwan Excellence Günleri için İstanbul’a gelen Rıfat Karlova: “Belki de Türkiye’de bana gülmezlerdi. Burada mizah çok zor”

“Burada mizah  çok daha zor”

Yedi yıl önce başladı Rıfat Karlova’nın macerası. Üniversitede dört yıl Çince öğrenim gördükten sonra Tayvan Milli Eğitim Bakanlığı’ndan aldığı bursla Tayvan’ın yolunu tuttu. Kafasında, şovmenlik yapmak vardı, üstelik Çince... İlk sahnesinde sadece bir kişiye stand up yapsa da artık şovları için 10 bin bilet satılıyor. Bir gün Tayvan sokaklarında dolaşırken şans onu yolda yakalıyor ve kendini bir anda kameralar önünde buluyor. Bir filmin yapımcıları belgesellerindeki tarihi karaktere çok benzediğini söyleyerek Karlova’yı projeye dahil ediyorlar. Sonrası gezi programları, stand up şovları, sunuculuk derken 2012’de “Asya’nın Altın Küre’si” olarak anılan Altın Çan ödülüyle süslenen bir kariyer. Karlova bu hafta sonu Taiwan Excellence Günleri kapsamında İstinyepark’ta Tayvan-Türkiye ilişkilerini güçlendirmek adına bir nevi gönüllü elçilik yapacak ve tekrar “evim” dediği adaya dönecek.

Haberin Devamı

-Tayvan’daki kadar olmasa da burada da tanınır oldunuz.

Geçen yıl Türkiye’den Tayvan’a dönerken pasaport polisi baktı, “Sen şu, geçen akşam ‘3 Adam’ programına çıkan çocuk değil misin? Ben seni televizyonda gördüm” dedi. Hemen havaya girdim “evet” diye. İnsan tuhaf oluyor. Mutlu oldum tabii.

-Taiwan Excellence Günleri kapsamında İstinyepark’ta olacaksınız. Projeyi anlatır mısınız?

Tayvan’ın ürünleri Türkiye’de pek fazla tanınmıyor. Markalar tanınıyor ama Tayvan menşeili olduğu bilinmiyor. Meselea HTC, Acer, Asus... Bilinirliği artırmak istiyorlar. Hem de oradan Türkiye’ye daha çok turist gelecek. Mesela 2007 senesinde Türkiye’ye gelen turist sayısı 15 bin kişiydi. Daha sonra bu sayı 42 bine çıktı. Türk Hava Yolları artık direkt uçuyor ve artık sadece THY ile uçan kişi sayısı 40 bini buldu.

Haberin Devamı

“Orada kendimi çok rahat hissediyorum”

-Türkiye’yi tanıtan programınız buna katkı sağlıyor mu sizce?

Tayvan’dan Türkiye’ye gelirken uçakta şef olarak çalışan görevli arkadaş anlattı. Bir Tayvanlı benim programımı izledikten sonra İstanbul’a gittiğini söylemiş. Çok mutlu oldum tabii. Çince olduğu için sadece Tayvan’da değil, kıta Çin’de de izleniyor.

-“Yeter artık, her fırsatta kendi ülkesini anlatıyor” diyorlar mı?

Tayvanlıların o yönü güzel. Ben Türkiye’de bu işi yapsaydım, kariyerime burada başlasaydım muhtemelen “Komik değil bu çocuk, tıraş bu” derlerdi. Belki de Türkiye’de bana gülmezlerdi. Tayvan’da öyle bir şey yok mesela. Çinceyi yanlış bile konuşsan, “Önemli değil ya, sen çok tatlısın. Biz seni çok sevdik” derler. Tayvanlılar çok iyi insanlar, hatalarını görseler de seni destekliyorlar. Herhangi bir saldırgan tutumları
yok. Hiçbir şeyine karışmazlar, çok özgür bir ülke.

-Biz toplum olarak bel altı esprilere ve küfürlere güleriz. Orada nasıl bir espri anlayışı var?

Onlar da gülüyor küfüre ama abartmadığın sürece. Tayvan’da yabancı olmak avantajdır. Onlar birilerine giydirme konusunda sakinler. Ayıp buluyorlar. Ben toplumsal bir olayda tepki gösterebiliyorum, yabancı olduğum için bana bir şey demiyorlar. Türkiye’de ise bunu yapmak için birçok şeyi göze alman gerekir. Burada mizah çok daha zor.

Haberin Devamı

“Cem Yılmaz’a gülerim Şener Şen izlerim”

-İlk zamanlarınız anlattığınız kadar kolay olmamıştır?

Bir yıl önce Funning Man adlı bir grup kurduk ve en iyi şov yapan grup biziz şu an. 10 bin bilet sattık bu yıl. İlk yıllarda ise 1 seyircinin olduğu günü hatırlıyorum. O insanın gözünün içine baka baka şov yaptım.

-Siz Türkiye’de hangi komedyenlere gülüyorsunuz?

Ben Cem Yılmaz’a gülüyorum. Eski filmleri açıp Şener Şen ve Kemal Sunal’ı izliyorum. Dünyadaki şovmenlerin neler yaptığını sürekli takip ediyorum.

“Will Smith beni akşam yemeğine çağırdı”

-MTV’de dünyaca ünlü yıldızları konuk ediyordunuz. Tom Cruise kafanıza imza atmıştı, Will Smith’le röportaj yapmıştınız.

Onları konuk ettiğimde ünlü olmak ne demek, özgüven ne demek, el nasıl sıkılır öğrendim. Sizinle konuşurken gözü bir an bile başka yere kaymıyor. Will Smith’le hikayemi anlatmalıyım size. 30 dakika program çektik, her şey şahane geçti. Herkesle sanki dostuymuş gibi selamlaştı. Programdan sonra gittiler. Aradan bir saat geçti, kanala bir telefon geldi, “Will Smith seni akşam yemeğine çağırıyor” dediler. “Anlamadım” dedim. İnanamadım önce ve sonra gittim. “E, anlat sen ne yapıyorsun burada böyle, üstelik Çince” dedi. Epey sohbet ettik. Sonra bana “Burada gece pazarı kuruluyormuş, gitsek mi?” diye sordu. “Ben bile gidemiyorum oraya, seni paramparça ederler, mümkün değil” dedim. Sahtelikten çok sıkıldığını anlattı, bir maskeli baloya yüzünde maskeyle gitmiş, kapıdan içeri almamışlar. Maskesini çıkarınca özür dileyip içeri almışlar. “Düşünsene o insanlara nasıl davranıyorlar, bana sırf Will Smith olduğum için iyi yaklaşıyorlar” dedi. E-posta adresini verdi benimkini aldı “Haberleşelim yeniden” dedi. Yaşadıklarıma inanamadım.