Pazar "Edebiyat" karmaşasında bir aydınlık

"Edebiyat" karmaşasında bir aydınlık

01.01.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Vedat Türkalinin "Kayıp Romanlar"ı onun "Bir Gün Tek Başına"dan bu yana en çok beğendiğim yapıtı

Edebiyat karmaşasında bir aydınlık

Sıradan bir dostluk değil bu.İlk romanı "Bir Gün Tek Başına"yı Milliyet Yayınları Roman Yarışmasına yetiştirmesi gerektiğini bağıra bağıra yüzüne söylüyordum."Barış (Pirhasan, oğlu) size rağmen iyi şair olacak" diyordum.Kızı Deniz, Atıf Yılmazla evleneceği zaman bunu babasına nasıl açacağını kara kara düşündüğünde ona akıl veriyordum: "Önce, Babacağım, ben filancayla (burada Yeşilçamın çıkarcı mı çıkarcı, itici mi itici bir yapımcısının adını veriyordum) evleniyorum dersin. Baban kriz geçirir, seni evlatlıktan reddeder, bayılır. Onu kolonyayla ayıltır, Şaka yaptım, babacığım, ben Atıf Yılmazla evleniyorum dersin. O da seni bağrına basar, Aferin benim akıllı, hakikatli kızım der."Karşılıklı oynadığımız tavlayı daha çekici bir duruma getirmek için işin içine eşi Merih hanımı katıyor, "Nasıl olsa ikimiz de onu iki mars bir oyun götürür, finali aramızda oynarız" diyor, kupalı bir üçlü turnuva düzenliyorduk. Merih hanım ikimizi de yenip kupayı kapınca donakalıyorduk.Bebeklikten yeni çıkmış torunu Zeynepi (Casalini) eğlendirmek için türlü şaklabanlıklar yapıyorduk.Evet, sıradan bir dostluk değildi bu. Güvenle, inançla, sevgiyle, keyifle yoğrulmuş bir "birliktelik"ti.* * * "Bir Gün Tek Başına" Milliyet Yayınları Roman Yarışmasında birincilik ödülünü aldığında yayınevini yönetmiyordum daha. Yayınevinin yöneticisi Altemur Kılıçtı. Ben Seçiciler Kurulundaydım. Roman, ödülü oybirliğiyle aldı. Törenden önce Abdi İpekçinin "Nasıl bir roman? İyi mi? Satar mı?" diye sorduğunu hatırlıyorum.Yanıtımı da: "Bence çok güzel. Çok da iyi satacak. Yıllarca.""Bir Gün Tek Başına" bizi, daha da önemlisi, yazarını yanıltmadı. Türk romanının en önemli yapıtlarından biri olarak kitaplıklarda yerini aldı.Onu "Mavi Karanlık", "Yeşilçam Dedikleri Türkiye", "Tek Kişilik Ölüm" ve "Güven" romanları izledi. Arada oyunlar, şiirler, senaryolar...1970lere kadar "Vedat Türkali kimdir?" sorusunun yanıtı "Senaryo yazarıdır" oluyordu. Şimdi ise "Romancı".Romancılığı öteki dallardaki çalışmalarını bastırmıştı çünkü."Kayıp Romanlar" (Everest Yayınları) bunun bir başka kanıtı.* * * Vedat Türkali çileler içinde geçmiş bir yaşamdan aydınlıklar süzmeyi bilmiş bir sanatçıdır. Yazarlığın da çileli bir iş olduğunu gösteren somut bir örnektir.Araştırmaya, gözlemlemeye dayanan, dilin, anlatımın öneminin hiçbir zaman göz ardı edilmediği, uğruna nelerin harcandığı bir çalışma sonucunda gelir yazarlık.Bunu, günümüzde çok satan kimi "roman"ları okurken daha iyi görebiliyorum. İpe sapa gelmez serüvenleri sıradan bir dille anlatan, birkaç haftada masa başında hemen üretilivermiş duygusunu veren, yarın unutulacak yapıtları. Dünyanın her ülkesinde var böyle yapıtlar. Ama edebiyat diye yutturulmuyor.Bir de Yaşar Kemallere, Orhan Kemallere, Yakup Kadrilere bakıyorum. Her alanda olduğu gibi, "edebiyat" alanında da bir değerler karmaşası içinde olduğumuzu görüyorum.* * * Burada Doktor Nahitle Esmenin aşkını irdeleyecek değilim. Bu yeterince yapıldı zaten. Ben olsa olsa "Kayıp Romanlar"ı çok sevdiğimi, "Bir Gün Tek Başına"dan bu yana yazarın en beğendiğim yapıtı olduğunu belirtebilirim.Vedat Türkali imzasını taşıyan bir yapıt karşısında tarafsız, nesnel olamam ki zaten. Ama bu "öznellik" içinde bile inançla herkese önerebilirim romanı. 30 yıl önce Abdi beye söylediğimi tekrarlayabilirim:"Bence çok güzel. Çok da iyi satacak. Yıllarca." n Vedat Türkali adıyla ilk ne zaman karşılaştım, hatırlamıyorum. Onunla ne zaman tanıştığımı da. Ama "Dolandırıcılar Şahı", "Otobüs Yolcuları", özellikle "Karanlıkta Uyananlar"la o dönemin benim için tek senaryo yazarı olduğu gerçeğini hiç unutmadım. Tanıştıktan sonra kurulan o güzel dostluğu da.