Pazar “İyi oyun, iyi bir espriye benzer”

“İyi oyun, iyi bir espriye benzer”

09.10.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hafta içinde herkes Wikileaks’in yayın yönetmeni Julian Assange’ın sözlerini konuştu.

“İyi oyun, iyi bir espriye benzer”

Oysa Doğuş Yayın Grubu’nun düzenlediği Yeni Medya Düzeni Konferansı’nda başka önemli konuşmacılar da vardı. Örneğin yazar, oyun ve teknoloji kuramcısı Tom Chatfield. Özellikle internet üzerinden oyun ve sosyal medya ilişkileri konusunda tanınmış bir uzman olan Chatfield, oyunun televizyon seyretmek ve kitap okumak gibi çağdaş insanın günlük yaşamının bir parçası olduğu görüşünde.

Haberin Devamı

* Neden oyun oynuyoruz?

Oyunlar insanlık tarihi kadar eski. Öğrenmenin de en eğlenceli ve güvenilir yolu. Hayvanlara bak, küçükken oynayarak öğrenirler. Bu aynı zamanda iletişim kurmanın ve sosyalleşmenin bir parçası. Birlikte seyrediyorsun, birlikte oynuyorsun. İnsanlar, ülkeler, kıtalar, kültürler arasındaki sınırları kaldırıyor. Onları birbirlerine yaklaştırıyor. Rahatlatan, mutlu eden bir yanı var oyunun.

* Öyle anlatıyorsunuz ki bir-iki saat oyun oynayıp gelsem bütün dertlerimden kurtulacağım neredeyse...

Bakın, insan beyni öğrenmeyi seviyor. Ve bunu ödüllendirilerek yapmaktan hoşlanıyor. Oyunlar sayesinde öğrenmek bu yüzden cazip. Sonunda kazanma duygusunu, başarma duygusunu tadıyorsunuz. Bu sizin ödülünüz. Oyunlar size konsantre olmayı öğretiyor. Keşfediyorsunuz, öğreniyorsunuz ve öğrenmenin bütün sıkıcı yönlerini elemişsiniz. Bu insanlar için çok eğlenceli ve önemlidir. İnsan öğrenmeyi seven hayvandır. İşin özü bu.

* Bir ölçüsü yok mu bu işin? Mesela günde kaç saate kadar normal, kaç saatten sonra artık o kişiye bağımlı demek lazım?

Bunun anlamanın tek bir yolu var. Hayatına bak. Her şey yolundan çıkmış mı? Bu oyun merakı seni yapman gereken işlerden geri bırakıyor mu? Eskisine göre daha mı perişan durumdasın? Anlarsın.

* “Oyun asosyal yapar”, “Bizim oğlanı bilgisayarın başından kaldıramıyoruz” gibi endişeler yersiz mi?

Değil. Süre sınırı koymak lazım. Bir gün çocuğum olursa bütün gün televizyon seyredeceğine oyun oynamasını tercih ederim. Ama ona bir süre sınırlaması getiririm. Bütün gün tek bir şey yapmak iyi değil hiçbir zaman.

“Geleceğin yaşlıları daha az TV izleyip daha çok oyun oynayacak”

* İyi bir oyunun formülü var mı?

Oyun insanlara keyif vermeli. Zekice olmalı. Komik ve eğlenceli olmalı. İyi bir espri gibi. İyi bir esprinin bütün özellikleri bir oyunda da vardır. Elbette esprinin en önemli kısmı da eğlenceli olmasıdır. Yani zekice bir şey yaparsın ama insanlar gülmüyorsa o espri bir işe yaramaz.

* Oyunun geleceğinde neler var?

Daha yaşlı oyuncuların hoşuna gidecek oyunlar geliştirmek var. Ben doğduğumdan beri oynuyorum. 60 yaşına geldiğimde de oynayacağım ve farklı beklentilerim olacak. Şimdi o kadar yaşlı oyuncu yok ama 15-20 yıl içinde olacak.

* Oyun oynamak yaşlı insanların zihinsel faaliyetlerini diri tutmakta fayda sağlayabilir mi? Bulmaca çözmek gibi?

Kesinlikle. Gelecekte yaşlı oyuncular için çok farklı oyunların geliştirildiği bir pazarın ortaya çıkacağını göreceğiz. Daha az televizyon seyreden, daha fazla oynayan bir yaşlı nesil muhtemeldir.

* Sizin en sevdiğiniz oyunlar hangileri?

Haberin Devamı


Ücretsiz, herkesin oynayabildiği, herhangi bir uzmanlık falan gerektirmeyen, sıradan insanların 10 dakika ya da yarım saat geçirip takılabileceği, kafa dağıtabileceği oyunlar. Ama bana “Sen hangi oyunu oynuyorsun?” diye soruyorsanız ben daha çok World of Warcraft oynuyorum. Genel olarak Super Mario oyunlarını çok başarılı detaycı ve iyi işçiliğe sahip oyunlar olarak görüyorum. Basitlik bir oyun için önemli. Tetris mesela çok başarılı bir oyundur.

Haberin Devamı

“İnsanlar sosyal medyada çok zekidir”

* Sizin bir diğer uzmanlık alanınız sanal kimlikler. Nedir sanal kimlik?

Sosyal ağlardaki kimliklerimizle ilgili. Bu ortamlardaki sen aslında sen değilsin. Senin sanal karakterin. Senin kurguladığın bir şey bu. Biraz sen biraz başka bir şey.

“Muhafazakar toplumlar sanal dünyada özgürlüğü buluyor”

* Peki sanal kimliğine bakarak gerçekte ne kadar tanınabilir bir insan?

Sandığından daha fazla. Sanal kimliğinden, mesela Facebook’tan kişisel olarak senden öğreneceğimden daha fazla şey öğrenebilirim senin hakkında. Güvenilir olmayabilir. Ama çok güvenilir de olabilir. Mesela biz seninle bir bara gidip iki kadeh içsek ve muhabbet etsek senin hakkında bir fikir edinirim ama belki online olarak karşılaştığımızda barda öğrenemeyeceğim çok farklı şeyleri öğrenebilirim. Asıl sorun şu: Sanal alemde birinin doğru söyleyip söylemediğini nasıl anlayabiliriz?

* Nasıl anlayabiliriz?

Anlayamayız. Bunun tek yolu arkadaşlarına bakmandır. Onların varlığı söylediklerine kanıttır. İnsanlar sosyal medyada çok çok zekidir. Ve birbirlerini test etmelerinin onlarca yolunu bulmuşlardır. İnsanlar Facebook gibi ağlarda birbirlerine “güven” aracılığıyla bağlı. Bir yanlış yaparsan seni terk ederler. İnsanlar başkalarını senin üzerinden, seni başkaları üzerinden test ederler.
İnanın bana sosyal medyadaki en büyük
ödül dürüstlüktür. Bu en çok ilgi toplayan, taraftar bulan sevilen ve desteklenen şeydir.
Ne kadar dürüstsen o kadar sağlam ve geniş ilişkiler kurarsın.

* Türkiye’de 26 milyon Facebook kullanıcısı var. Bu sayının yüksekliğini birbirini tanıma ihtiyacı olarak açıklayabilir miyiz?

Elbette. Sizinki muhafazakar yapıda bir toplum. İnsanlar birbirlerine Facebook’ta sanal kimlikleriyle gerçek hayattakinden daha yakın olabiliyorlar. Normal dünyada bulamadıkları, hayatlarında yaşayamadıkları özgürlüğü sanal dünyada buluyorlar. Bu dünyanın benzer yer yerinde çok önemli bir formül.

“Avrupa’da karmaşık, Çin’de basit oyunlar oynanıyor”

* Amerika ve Avrupa’da insanlar internete evden giriyor. Orada daha fazla zaman geçiriyorlar. Güçlü ve hızlı bilgisayarları var. İnternet bu ülkelerde daha hızlı, altyapı da iyi olduğundan daha karmaşık oyunları oynamayı seviyorlar. Ve bu oyunlara ciddi para harcıyorlar.
* Çin’de herkesin bilgisayarı yok. Olanlar da çok iyi donanımda değil. O yüzden internet kafelere gidiyorlar. Burada daha basit, hızlı bağlantı ya da grafik özellikler gerektirmeyen, ucuz ya da ücretsiz oyunlar oynuyorlar. Ortadoğu’da da bu davranış geçerli. Ülkelerin, kıtaların bu alışkanlıklarına göre farklı iş stratejileri geliştiriliyor ve farklı oyunlar ortaya çıkıyor.