Pazar “Konservatuvarı masabaşında çürümek için okumadım”

“Konservatuvarı masabaşında çürümek için okumadım”

14.11.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Yeni mezun olmuşken kaza geçiren balet Memet Sefa Öztürk sahnelerde dans etmek, Devlet Opera ve Balesi’nde görev almak istiyor: “Bu işin okulunu bitirdim. Birinci amacım dans etmek. Dansla ilgili bir iş yapmak. Hiçbir mesleği küçümseyemem ama ben masabaşında oturursam sanata hiçbir katkıda bulunamam”

“Konservatuvarı masabaşında çürümek için okumadım”

O Türkiye’deki 8,5 milyon engelliden, 150 bin omurilik felçliden biri. “Kaderin sillesini” bir değil, birkaç kez yemiş. 2006’da,
26 yaşındayken, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Klasik Bale bölümünden mezun olduğu gece geçirdiği motosiklet kazasıyla birlikte kelimenin tam anlamıyla hayatı kayıyor. Son olarak İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde, “Şımarık Kız” temsilinde flütçü çocuğu oynayan balet Memet Sefa Öztürk tekerlekli sandalyeye
mahkum oluyor.
Ama dans etmeyi bırakmıyor, birkaç kez tekerlekli sandalye üzerinde sahneye çıkıyor.
Cemal Reşit Rey’de tesadüf eseri karşılaştığı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a Devlet Opera ve Balesi’nde çalışmak istediğini söylüyor. Günay, Devlet Opera ve Balesi Müdürü Rengin Gökmen’le görüşüp onu arayacağı sözünü verse de aylar boyunca bir daha ses çıkmıyor. Ancak geçen hafta, Skytürk’ten Saynur Tezel telefon bağlantısında Öztürk’ü Gökmen ile konuşturmayı başarıyor.
Öztürk’ü yaşadığı Kocaeli’nde ziyaret ettim. Verilen sözlerin tutulmasında belki bir etkimiz olur diye umut ederek...


Küçükken kız çocuklarını baleye yazdırırlar. Erkekler futbola, basketbola falan yönlendirilir. Siz nasıl başladınız baleye? Aile yönlendirmesiyle mi kendi isteğinizle mi?
Meslek lisesinde torna-tesviye-makine bölümünde okuyordum. Bir aile dostumuzun kızının bale gösterisine davet edildik: Ophelia. İlk izlediğim bale temsiliydi. “Ben de sahnede olmalıyım” dedim. Kocaeli’nde özel bir bale kursuna yazıldım. Annem ve babam nasıl olursa sıkılır, bırakır diye düşünüyorlardı. Öyle olmadı. Lise bittikten sonra konservatuvara başvurdum. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nı kazandım. Bale seviyemin yetersiz olması nedeniyle beni liseden başlattılar konservatuvara. Üç yıl lise kısmında dört yıl da üniversitede okuyarak yedi yılda bitirdim konservatuvarı.

Sizi felçli bırakan kazayı, dört yıl önce mezuniyet gecenizde yaptınız... Kaza anı silik mi hafızanızda?
Mezuniyet gecemiz Kalamış’taydı. Öğrenciler ve öğretmenler bir arada kutladık. Hocaları bırakıp başka bir yere geçme planı vardı. Yanımda yeterli para yoktu. Evime gidip almak için arkadaşımın sürat motosikletine atladım.

Alkol almış mıydınız?
İki duble rakı içmiştim. Hocalarıma teşekkür konuşması yapacak kadar normaldi kafam. Sürat nedeniyle virajı alamamış ve motosikletin üzerinden yere çakılmışım. Omurgam kırılmış. Omuriliğim parçalanmış. Aradan 12 gün geçtikten sonra gözümü hastanede açtım. Götürüldüğüm Haydarpaşa Numune Hastanesi doktorları beni Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’ne nakleden ambulans personeline belimin kırık olduğunu bile söylememiş. Sağlık skandallarından ötürü tekerlekli sandalyeye mahkumum. Şimdiyse durumum giderek kötüleşiyor.

Kötüleşiyor derken?
Belimdeki kırıktan ötürü vücudum o bölgeye kireç topluyor. Bu nedenle omurilik kanalım giderek daralıyor. Böyle giderse omuriliğim, kapanan kanal arasında ezilecek ve kopacak. Oraya protez parça takılması gerekiyor. Ancak konuştuğum tüm doktorlar müdahale edersek omuriliğe daha fazla zarar veririz diye korkuyorlar.

Kazadan sonra babanız evi terk etmiş, kız arkadaşınız ilişkinizi bitirmiş...
Sanıyorum babam beni böyle görmeye dayanamadığı için evden ayrıldı ama babam öyle olmadığını söylüyor. Şimdi yeni eşiyle birlikte İstanbul’da yaşıyor. O dönem birlikte olduğum kız arkadaşım ise kazadan 15 gün sonra benden ayrıldı.
“Allahım sana şükürler olsun. Bu kadarıyla yırttım”

Şimdi bir kız arkadaşınız var mı?
Hayır, yok. Bir kampanya ile bana para toplandı, o dönemde karşı cinsin gözlerini kamaştırdım, bana yaklaşan çok kadın oldu. Sandılar ki çok yüksek bir meblağa ulaşıldı. Şimdinin parasıyla 3 bin TL’yi ya bulur ya bulmaz o rakam. Olası bir tedavi şansı doğarsa harcanacak, çok cüzi bir paraydı o.

Böyle bir ihtimal sözkonusu mu?
Doktorlar “İnşallah yürürsün ileride” demekten başka bir umut vermiyor bana. Benim umudum kök hücre nakli. O da Çin’de 150 bin dolar gibi bir paraya yapılıyor. Zengin olsaydım denerdim. Zaten zengin olsaydım en başta en iyi hastanelerde tedavi olurdum. Fizik tedaviye giderdim. Belki dans edemezdim ama yürüme olasılığım artardı.

Sizden söyleşi için randevu alırken ağrılarınız nedeniyle geceleri zor uyuduğunuzu, bu yüzden erken kalkamayacağınızı söylediniz. Bu ağrıların bir çaresi yok mu?
Yeşil reçeteli, morfin bazlı ağrı kesiciler kullanıyorum. Bende unutkanlık yapıyorlar, böbreklerime zarar veriyorlar. Omuriliğime pil takılacak. Pilin gönderdiği sinyaller beyne giden ağrı sinyallerini kesecek. Ağrıyı duymayacağım. Aylardır bekliyordum, sigorta bir aya kadar takılacağını söylüyor.

Tüm bu yaşadıklarınızdan sonra Allah’a karşı büyük bir isyan mı duyuyorsunuz yoksa kabullenme mi var?
Belimdeki kırık dört parmak aşağıda olsa sakat kalmayacaktım, bir karış yukarıda olsa kollarım da tutmayacaktı. Bıçak sırtı bir kazaydı benimki. Bu yüzden “Allahım sana şükürler olsun. Daha kötüsü olabilirdi iyi ki bu kadarıyla yırttım. Kendi işimi kendim hallediyorum” diyorum. Kazadan sonra 50 gün kadar GATA’da fizik tedavi gördüm. Orada boynundan aşağısı tutmayanları gördüm. Sigara içmek, yemek yemek istediğinde ya da tuvalete giderken yardım isteyenlere şahit oldum. Bunlardan sonra halime isyan etmem haksızlık olmaz mıydı?


“5-10 kişilik engelli bir ekibe maaş vermek devleti batırmaz!”
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengin Gökmen Skytürk’te sizi diğer adaylarla eşit şartlarda sınava alacaklarını söyledi. Hangi kadronun sınavına girebileceksiniz?Bana o kadar çok söz verildi ki umarım yine hayal kırıklığına uğramam. Eserin müziklerinden sorumlu olan kondüvit ya da koreograf asistanı olarak çalıştırıcılık yapabilirim. Yeniden dans dünyasında yerim olursa ne mutlu bana. Dünyadaki en iyi koreograflarından biri Maurice Bejart tekerlekli sandalyedeydi. Uzun yıllar asistanlık yaptıktan sonra koreograf olabilirim belki... Devlete bağlı bir engelli dans topluluğu kurulabilir. 5-10 kişilik engelli bir ekibe maaş vermek devleti batırmaz!
Engelli kadrosundan, masabaşı işi yapmayı niye kabul etmiyorsun diyenler olacaktır... Ben hayatımın yarısını bu meslek için adadım. Bu işin okulunu bitirdim. Birinci amacım dans etmekti. Bu olmuyorsa yine dansın içinde yaratıcı ruhumu, fikirlerimi kullanabileceğim farklı bir görevde yer alıp bildiklerimi paylaşmak isterim. Hiçbir mesleği küçümseyemem ama ben masabaşında sanatıma hiçbir katkıda bulunmadan çürüyüp yaşamak için konservatuvar okumadım.

Tekerlekli sandalye ile sahneye de çıktınız. Sandalye ile dans etmek zor mu?
Tekerlekli sandalye ile bale yapamam. Artık balet değilim. Bale ve modern dans eğitimimden yararlanarak tekerlekli sandalyede dans edebilirim ama. Ettim de. Cemal Reşit Rey’de, Kadıköy Süreyya Operası’nda sahneye çıktım. Haraket etmem için gerekli olan tekerlekli sandalyeyi vücudumun yeni aksesuarı gibi kullanıyorum. Eskiden vücudumun ekstra bir aksesuara ihtiyacı yoktu. Ayağımda bir çift patik ve kıçımda bir tayt ile dans ediyordum. Şimdi yaptığım dansın içine bu sandalyeyi de sığdırmak zorundayım.



“Londra’da bana Memet Armstrong adını taktılar”
Kraliyete bağlı, engelli dansçıların görev aldığı Londra’daki Candoco Dans Topluluğu ile internet üzerinden iletişime geçtim. Beni İngiltere’ye davet ettiler, “Bir proje için bizimle dans eder misin?” dediler. Samsun Belediyesi bana sponsor oldu. Orada Candoco ile birlikte İngiltere’deki engelli okullarında gösterilecek dans eğitim videosu hazırladık. Provalarda kollarımın çok kuvvetli olmasından ötürü bana Memet Armstrong (arm: kol; strong: kuvvetli) lakabını taktılar. 2012 Londra Kültür Olimpiyatları’nda aynı ekiple sahneye çıkabilirim.
Onlar dans ederken tekerlekli sandalyelerin Ferrasi’ni kullanıyorlar. Hızlı
ve hafif sandalyeleri var. Benim altımdaki sandalye onlarınkinin yanında kamyon kalıyordu. Projede kullanmam için birini de bana verdiler. Ben de o sandalyelerden alıp dans etmek isterdim. Ama oldukça pahalılar,
4 bin pound civarındalar.


“Cam seramik bölümünü kazandım ama belediye bana araç vermeyince okula gidemedim”
Sigortam annem üzerinden, Emekli Sandığı. Üç yılı geçmiş vakalarda devlet, özel merkezlerde yapılan fizik tedaviyi karşılamıyor. Üniversite hastanelerindekini ödüyor ama üniversite hastanesi bizim evimize uzak. Haftada iki gün taksiyle gidip gelmem annemin öğretmenlikten kazandığı parayla karşılanamaz. Halbuki çalışmamaktan zayıflayan kaslarım için fizik tedavi gerekiyor. Kaybedilen kaslarımı bir daha geri döndürmem imkansız. Para kazanmak istiyorum. Bunun için tekrar üniversiteye gireyim dedim. Kocaeli Üniversitesi’nin Cam ve Seramik Bölümü’nü kazandım ama gidemedim. Arabamız yok, belediyenin engelliler için tahsis ettiği araç ise sadece iki kez götürdü beni okula. Sonra başka işlerimiz var diyerek gelmedi.


“Dövmemdeki satir yaralı, yapabilecekleri benim gibi sınırlı”
Kolumdaki dövmeyi kazadan önce görmüştüm. Boris Vallejo’nun karakalem çalışması. Bu bir satir. Yani Eski Yunan mitolojisinde yer alan yarı keçi yarı insan savaşçı. Kolları çok güçlü. Ama göğsünden yaralı, ok yemiş çünkü. Elinden gelebilecekler sınırlı. Kazadan sonra bu resim tekrar dikkatimi çekti. Dövmesini yaptırdım. Kendimle çok bağdaştırıyorum bu çizimi.