“Kötü adamlar da uyum sağlamalı”

Quentin Tarantino’nun “Soysuzlar Çetesi” filminde canlandırdığı Nazi subayı karakteri Avusturyalı oyuncu Christoph Waltz için yeni bir başlangıçtı. Bu rolle en iyi yardımcı erkek oyuncu kategorisinde Oscar’a da layık görüldü. Bu ödülle birlikte Waltz’un kazandığı bir şey daha vardı: Kötü adamlık. Şimdi, 24’üncü James Bond filmi “Spectre”da kötü adam rolünde olan Waltz, James Bond’un kendisi için ne ifade ettiğini ve kötü adamlığın nasıl değiştiğini anlattı...

-James Bond’la ilgili ilk anılarınız neler?

Avusturya’da büyüdüm. O yıllarda filmler çok popülerdi. Herkes merakla beklerdi. Hatta benim de bir oyuncak arabam vardı: Aston Martin DB5; fırlatma koltuğu olanlardan...

-James Bond’a hayran olduğunuz için mi yoksa sadece havalı bir oyuncak olduğu için mi alındı o araba?

Çok istedim. İstedim çünkü James Bond’du. Gerçi o yaşta Bond ile ilgili bir fikrim yoktu; çok küçüktüm. İlk James Bond filminin çıktığı 1962’de altı yaşındaydım. İzlememiştim. Ama 10 yıl sonra her şeyin farkındaydım. Gidip filmleri izliyordum. 16 yaşına geldiğimde video oynatıcılar icat edildi. Kaçırdıklarımı da izledim.

-Siz James Bond olarak ilk Roger Moore’u tanıdınız...

Evet. Benim için Bond, Roger Moore’du.

“Umarım Craig, Bond’u oynamaya devam eder”

-Şimdiki Bond biraz farklı. Siz ne düşünüyorsunuz?

Daniel Craig’in Bond’unun diğerlerine göre daha bastırılmış olması hoşuma gidiyor. “Skyfall”da kendi geçmişi peşini bırakmıyordu. Onu Bond yapan da geçmişi zaten. Suikastçı olduğunun farkında. Daha önce Bond’a suikastçı dendiğini duymamıştım.
O her zaman bir ajandı. O zamanlar olay güzel kadınlar ve sarı bikinililerle ilgiliydi. Yeni Bond’u daha çok sevdim.

-O zaman seriye dahil olmanız için en ideal zaman buydu. Kahramanımız gibi derin bir karakteri olan bir kötü adam...

İşler Daniel Craig ile birlikte değişti. Bu tabii ki bilinçliydi. İleride işler nasıl olacak merak ediyorum ben de. Daniel Craig’in kaç Bond filmi daha yapacağını bilmiyorum. Sonsuza kadar yapmayacak, elbet biri yerine geçecek. Umarım bu uzak bir gelecekte olur. Daha sonra yepyeni filmler çıkacak ortaya.

-Filmlerdeki kötü adamlar genelde kendilerini “kötü” olarak görmez. Bu “Spectre”a nasıl yansıdı? Bildiğimiz kadarıyla karakteriniz Oberhauser yaptığı kötülüklerin farkında...

Evet. Kahramanımız zaman ve yaşadığı dünyanın şartlarına uyum sağlıyorsa kötü adam neden bundan geri kalsın? Kötü adam da gelişen olaylara uyum sağlamalı. 1960 ve 1970’lerde Soğuk Savaş vardı. Dünya nükleer tehdidin altındaydı. Kötü adamların amacı dünyayı yok etmekti. Bugün bunlardan bahsedemiyoruz. Bugün söz konusu olan bilgisayarlar, kişisel hakların korunması, gözetleme ve sosyal manipülasyonlar...

“Bond figürü hayatımızın bir parçası”

-Fragmanda gördüğümüz Spectre toplantısıyla ilgili ne söyleyebilirsiniz? Bu toplantılar ikonik bir hal aldı...

Olağandışıydı... Set için Napoli’deki bir meydandan ilham alındı. Bu meydanı Pinewood Stüdyoları’ndaki bir sahneye yeniden inşa ettiler. Kocaman bir alan vardı ve bu alanı ilginç insanlarla doldurmaları gerekiyordu. Bu insanları bulduktan sonra onları bir amaç etrafında toplamalısınız. Bu da Bond ile ilgili harika bir şey... Herkesin farklı bir fikri vardı. Zaten yapılan işler de bu sayede iyi oluyor. Bu James Bond figürünün nasıl da hayatımızın bir parçası haline geldiğini kanıtlıyor.

-Fas’taki çekimler nasıldı?

Bazen zor geçti çünkü hava sıcaktı. Ben sadece bir günlüğüne gittim. Bu nedenle fazla zorlanmadım. Günler süren kum fırtınaları yaşanmış. Dolayısıyla her ekipmanın akşamları iyice temizlenmesi gerekti. Objektiflere giren tozlar sorun çıkarıyordu.