Pazar Orta sınıf otoparkta

Orta sınıf otoparkta

22.04.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Can Kozanoğlu; "Bu Maçı Alıcaz", "Cilalı İmaj Devri", "Pop Çağı Ateşi" ve "İnternet, Dolunay, Cemaat" kitaplarının ardından dört yıldır "susma hakkı"nı kullanıyordu. Son kitabı "Yeni Şehir Notları" ile yeniden konuşmaya başlayan Kozanoğlu’nun yeni orta sınıf, kent, seks, oyun gibi konularda şaşırtıcı tespitleri var.

Orta sınıf otoparkta

Orta sınıf otoparkta

Can Kozanoğlu; "Bu Maçı Alıcaz", "Cilalı İmaj Devri", "Pop Çağı Ateşi" ve "İnternet, Dolunay, Cemaat" kitaplarının ardından dört yıldır "susma hakkı"nı kullanıyordu. Son kitabı "Yeni Şehir Notları" ile yeniden konuşmaya başlayan Kozanoğlu’nun yeni orta sınıf, kent, seks, oyun gibi konularda şaşırtıcı tespitleri var.

TUBA KÖSEOĞLU AKYOL

Kitabın girişinde, içerikten bağımsız olarak iki özür diliyorsunuz. İlki Güneydoğu’da ölen askerlerden, ikincisi Anadolu İslamı’ndan... Niye gerek duydunuz buna?
Gazetecilik yapan ve yazan çizen biri olarak dilemem gereken yüzlerce özür var. Ama bu iki tanesi özellikle yüreğimi eritmiş şeylerdi. Özellikle orada ölen askerlerden dilediğim özürü dilemesem, yazmaya hakkım olamayacağını düşünüyorum.
Anadolu İslamı’nı ya da orada ölen askerleri bilmemeniz, bütünü görmeden yazı yazmış olmanız mümkün mü?
Hayır. Görüyorsunuz, biliyorsunuz ama yazmıyorsunuz. Bunu prensip olarak yapıyor değilsiniz ama bazı şeyleri ikinci plana atıyorsunuz, öncelikle başka şeyler söylüyorsunuz.
Kitapta çok fazla soru, "belki", "galiba", "herhalde" var...
Sorular kendi içinde bir cevap aynı zamanda. Ele aldığım konular kesin yargılara uygun değil. Bu işte "Bir tane gerçek vardır, o da benim söylediğimdir" diyemezsiniz.
Kitabın istendiği yerden okunmaya başlanabileceğini söylüyorsunuz. Stand-up’ı ise "bütünlüklü kurgulardan kopmuş toplumlar için ideal format" olarak tanımlıyorsunuz. Bu kitap, böyle bir toplum için mi?
Kitabı neresinden başlarsanız okursunuz ama hepsini okuduğunuzda ortaya bir bütün çıkıyor. Bu parçaları birleştirdiğinizde yeni şehir hayatının kurgusuna ulaşabilirsiniz.
Kitabınızda "yeni orta sınıf" tanımı var. Az farkla yakalayan, az farkla kaçıran... Bu sınıfın eski orta sınıftan farkı ne?
Daha kalabalık, hayata bakışı daha hırslı, zafer arzusu daha fazla. Hayatında çok fazla bir şey değişmeden sürekli bir kovalamaca, zafer ve hayal kırıklığı yaşıyor. Rekabeti de kendi içinde yaşıyor. İyi bir tatile gitmek için, uygun koşullarda ev almak, ucuza alışveriş yapabilmek için.
Arabasını park etmek için... Sizin de arabanız var, park yeri arıyorsunuz...
İnsan kendisini kendi sınıfından soyutlayarak bakabilir mi? Ben her zaman kitaplarımda anlattığım hayatın içinde yaşıyorum.

Derviş’in rengi başarıya bağlı
Yeni orta sınıf içinde sosyal salak olmayanlar gecikmiş bir şaşkınlık mı yaşıyor?
Sosyal salak dediğim, üç sandım beş çıktı, motor sandım bakire çıktı sürprizlerinin ötesinde şaşırmayan, sosyal açıdan kafası çalışmayanlar. Bazı insanlar ise hayatın temposuna kapılıp aman ne kadar ilginç şeyler yaşıyorum diye dönüp duruyorlar... Sonra o kadar da çok şey yaşamadıklarını anlıyorlar. Nereye gitti bu hayat oluyorlar, çok şaşırıyorlar.
Devlete karşı olmadıklarını ama onu renksiz bulduklarını söylüyorsunuz. Sezer ve Derviş renkli mi?
Ahmet Necdet Sezer’i çok renkli bulduklarını düşünmüyorum. Genel bir sempatileri, sevgileri vardır ama Sezer’i model olarak alacak kadar benimsediklerini sanmam. Kemal Derviş şu anda daha renkli görünüyor. Ama Derviş’le ilgili duyguları da ekonomik programın başarısı gösterecek.
Askerin siyasetteki rolünün azalacağı yönünde bir tespit var. Daha birkaç gün önce yine "ara rejim" tartışılıyordu. Biraz erken bir tespit değil mi bu?
Ankara’da iyi koku alır diye istihdam edilen birtakım gazeteciler var. Bunlar sıkıştıkları zaman ara rejim tartışması başlatıyor. Türkiye’de ordunun siyasete müdahale etmeye eğilimi olmadığını söylemiyorum. Zaten kitaptaki mesele de tüm bunlardan bağımsız.. Dünyada hayatın akışı polis toplumu yaratma yönünde. Türkiye’nin potansiyeli de bu. Hiçbir gelenek toplumsal hayatın akışına karşı direnemez. Bu direnç de, arada iki darbe de görsek, 15-20 belki 30 yıl içinde kırılacak. Ama yerine gelen şey de daha matah bir şey değil. Polis toplumu ortaya çıkacak.

Oyun-oyuncu-zafer yumruğu
Siz kimin için geçici ölürsünüz?
Fenerbahçe için.
İnsanlar hayatı oyun gibi mi kuruyor?
Bir açıdan bakarsanız, hayat bir oyun. Benim hayatı böyle kuruyoruz gibi bir tezim yok. Ama iyi oyuncular hayatı daha iyi yaşar. Gerçek oyuncuysanız, hayatı oyunlaştırıyorsanız, daha mutlu yaşıyorsunuz. Hakiki oyuncu, kıyamet gününde bile ateş toplarıyla tek mi çift mi oynayacak. Hayatı daha çekilir kılmanın yolu iyi bir oyuncu olmak.
Siz oyuncu musunuz?
Bende de oyunculuk var; beni tanıyanlar bilir. Ama o bölümde anlattığım kadar mükemmel bir oyuncu değilim ben.
Ne zaman zafer yumruğu kaldırdınız?
Onu söylemem. Ama hayatta birkaç sefer zafer yumruğu kaldırabilir insan. Ben yumruğumu kaldırmadım ama yumruğu kaldırmayı hak ettim diye düşündüğüm zamanlar oldu.
İnsanın kısacık bir sözü oluyor diyorsunuz. Sizin özet cümleniz ne?
"Bu da geçer" olabilir. Kötü şeyler geçer anlamında kullanılıyor bu söz genellikle. Oysa iyi şeyler de geçiyor.

Muhtemel aşk cinayetleri
Türkiye’de cinsellik sınıfsal ayrım üzerinden yürüdü diyorsunuz...
Çok yapay ve işin mantığı açısından bakıldığı zaman, olmaması gereken bir şeydi ama öyleydi. Cinselliği daha özgür yaşayanlar daha üst sınıflardaydı, alt sınıflar daha muhafazakardı. Şimdi yavaş yavaş doğal yatağına doğru akıyor. Şu anda Türkiye’de, çok kapalı olan aileler dışında cinsellik alt sınıflarda da daha özgür yaşanıyor.
Bedel mi ödeyeceğiz?
Yanlış anlaşılmak istemem, cinsel değişimi, görece özgürleşmeyi olumlu bir değişim olarak görüyorum. Ama bunun toplumsal hayatta yan etkileri olabiliyor. Yan etkilerin de geçici bir cinayet ve intihar potansiyeli olarak ortaya çıkabileceğini söylüyorum.



PAZAR