Pazar "Perde Arkası"nın çileli tutkusu

"Perde Arkası"nın çileli tutkusu

01.01.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Perde Arkasının çileli tutkusu

Bir apartman dairesinde tek başına yaşıyormuş. Bir sabah mide bulantısıyla, baş dönmesiyle uyanmış. Kalkıp yan dairenin kapısını çalmış hemen. Komşu kadına, "Hanımefendi" demiş, "başım dönüyor, midem bulanıyor. Tek başımayım. Rica etsem, arada bir gelip yoklar mıydınız beni?""Hay hay" demiş komşu kadın. Sevgili İlhan Ağabey de dairesine dönmüş.Yarım saat kadar sonra kapı çalımış. İlhan Ağabey açmış. Bakmış, komşu kadın. Elinde bir tepsi. Tepside börekler, zeytinyağlı dolmalar...Gülümseyerek, "Siz tiyatrocusunuz", demiş komşu kadın. "Herhalde açlıklıktandır."***Burhan Arpadın "Perde Arkası"nı (Doğan Kitap) okurken İlhan Ağabeyi düşündüm. Onun kuşağını. Daha öncekileri. Behzat Butakları, İ. Galip Arcanları, Raşit Rızaları, Toto Karacaları...Perde arkalarında ne çileler çekmişlerdi. Ama o çileler sahne tutkusunu yok edememiş, o tutkunun neredeyse sıradan bir parçası olmuştu. Tiyatro demek, yoksulluk demekti bir zamanlar. (Gerçi günümüzde de "varlık"ı çağrıştırmıyor, ama o dönemlerle karşılaştırınca, epey adım atılmış olduğunu söyleyebiliriz.)Burhan Arpad (1910-1994), yirminci yüzyılın ilk yarısında ülkemiz tiyatrocularının serüvenini anlatıyor. Kitabı oluşturan yazıların bir bölümünü yıllar önce, Arpadın "Vatan" gazetesine yazdığı sıralarda okumuştum. Perde Arkası, 1950lerin sonunda Yeditepe Yayınları arasında çıkmıştı. Hatırladığım kadarıyla, çok daha ince bir kitaptı. Ahmed Arpadın yayına hazırladığı Perde Arkasında bu kitapta yer almayan bölümler de var.Burhan Arpad sadece gazete yazıları, tiyatro yazıları yazmamıştı. Öyküler, oyunlar da yazmış, bir bölümü Ahmet Hısarlı takma adıyla çeviriler yapmıştı. Edebiyatçılığından kaynaklanan diliyle, tiyatronun perde arkasını duygulu ama dengeli bir biçimde anlatıyor. Çekilen çileleri abartmıyor, tutkuyu öne çıkarıyor. Duygu sömürüsüne son derece uygun bir ortamı ustaca yansıtıyor. Komik-i Şehir Naşit Özcanın ölümünü anlattığı bölümü örnek gösterebilirim. Başkasının kalemiyle "arabesk"e dönüşebilecek bir ölüm sahnesi, Burhan Arpadın anlatımıyla neredeyse sıradan bir olay gibi (ama son derece etkili, çarpıcı bir biçimde) yansıtılıyor.***Tiyatromuzla ilgili belgesele kitapların (anıları da aralarına katsak bile) parmakla sayılacak kadar az olduğu ülkemizde, Perde Arkasının yayımlanmasını sevinçle karşılıyorum. Bu kitabı tiyatro seyircileri okur mu, bilmiyorum. Oyuncular, yönetmenler, edebiyatçılar, ressamlar, fotoğrafçılar okur mu, onu da bilmiyorum. Okumaları gerek. Mutlaka okuması gereken birileri varsa, o da televizyonlarda bir gecede yıldızlaşan, ustalara ders vermeye yeltenen "harika çocuklar"ımız. Ama onların da iş yapmaktan yaptıkları işi öğrenmeye vakit bulabileceklerini hiç sanmıyorum. İlhan Hemşeri hak ettiği üne kavuşamamış bir tiyatro oyuncumuzdu. Yoksulluklar yaşamış, Anadolu turnelerinde otellerde parasızlıktan rehin kalmış, ama işini dirençle, sevgiyle sürdürmüştü. Başından geçen bir olayı unutamam: BİR DAKİKA ARA "Ben sanatımdan utanırım" ***Sahne kapısı aralanmış, rolleri ikinci ve üçüncü perde gelecek aktörlerden ikisi içeri girmişti. Genç aktörler etrafa toptan bir "Merhaba" deyip uzaklaştılar...Behzat Butak, dokuza on kalayı gösteren saate bir göz attı. Sonra o iki artistin arkasından baktı. Bir tereddüt geçirdi. Sonunda dayanamayıp baklayı ağzından çıkardı.- Ben dokuzda sahneye çıkacağım zaman, altı buçuktan daha geç kalsam, telaşımdan ve utancımdan harap olurum. Sahneye ilk çıktığım tarihte, Kınar Hanımdan utanırdım. Geç geldiğimi görüp de beni ayıplayacak diye ödüm patlardı. Onların ölçüsüne ve anlayışına göre aktörün yeri sahne arkasıydı. Mınakyan Efendi kumpanyasının Ramazan hazırlığını her zaman hatırlarım... Artistler Kadıköy veya Üsküdardaki evlerinden ilk vapurla inip odalarına kapanırlar ve son vapurla dönünceye kadar tiyatrodan bir daha çıkmazlardı.Az önce gelenlerden biri, yanımıza yaklaşmıştı. Son sözleri duyunca dayanamayıp sordu:- Peki ama, bu kadar uzun zaman tiyatroda ne yaparlardı?- Ne mi yaparlardı? Rollerini çalışırlardı. Kitap okurlardı. Tiyatrodan laf açarlardı. Tiyatrocunun asıl yeri olan perde arkasından ayrılmazlardı... Ben tiyatroyu onlardan öğrendim. Gerçi şimdi ayıplayacak Kınar Hanım falan kalmadı ama, ben sanatımdan utanırım. Dublajmış, filmmiş, beni utançtan kurtaramaz. Bu hafta "Bir Dakika Ara"ımızı, Burhan Arpadın Perde Arkası kitabından bir bölüme ayıralım. Yeni Tiyatronun kulisi. Oyunun başlamasına çok vakit var. Behzat Butak, makyajını yapmış, oyunun başlamasını beklemekte...