Pazar Sadece 1441 apartman vardı

Sadece 1441 apartman vardı

13.07.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sadece 1441 apartman vardı

Sadece 1441 apartman vardı



     1934 İstanbul’unu bilmiyorum. Ama 1940’ların sonlarından başlayarak İstanbul’u yaşadım. En çok da büyük havuzlu Beyazıt’ı, sinema cenneti Beyoğlu’nu, Nazmi’li Bebek’i. Çemberlitaş’ı da.
     Boyacı Ahmet Sokağı’nda iki katlı bir ahşap evde otururduk. Sokağın köşesinde büyük bir kıraathane vardı. Kapısında Arap gazete satardı. Arap’ın yanında da bir simitçi. Kıraathaneye giren önce 5 kuruşu toslar, simitini alırdı.
     Şimdi bir tek simite verdiğimiz parayla o yıllarda kaç simit alınırdı, hiç hesaplamayı düşündünüz mü? Söyleyeyim:
     
     6 milyon simit! Her İstanbulluya
     5 simit! İstanbul’un nüfusu bir milyonu biraz geçiyordu.
     ***
     1934’te yayımlanmış "İstanbul Şehri Rehberi", "İstanbul Nüfus Müdürlüğü’nün elindeki kayıtlara göre" vilayetin (kentin değil) nüfusunun 1.052.682 olduğunu yazıyor. En kalabalık semt Fatih. Onu Beyoğlu, Eminönü, Üsküdar izliyor.
     Bir yıl içinde toplanan vergi (Çatalca, Şile, Yalova gibi "şehir harici kazalar" dahil) tamı tamına 84.342.582 lira 60 kuruş. (Yaklaşık 85 milyon lira diyelim.) Büyük para! Rehberde ne kadar önemli olduğu belirtiliyor: "Bunun devletin varidatına ve İstanbul’un nüfusuna nispeti halinde İstanbul’un hizmeti ve mali fedakarlığı anlaşılır."
     ***
     İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yan kuruluşlarından Kültür A.Ş. sözünü ettiğim rehberin tıpkıbasımını yayımladı. İntermedia Uluslararası İletişim A.Ş.’nin hazırladığı yeni "Adım Adım İstanbul" rehberiyle birlikte. İki kitap özenli bir baskıyla, "İstanbul’un En Eski ve En Yeni Rehberi" adıyla, çekici bir kutu içinde birlikte satılıyor. Böylece 1934 İstanbul’u ile 2003 İstanbul’unu karşılaştırma olanağını sağlıyor.
     Doğrusu, kaçırılmayacak bir olanak. En keyifsiz anınızda bile size eğlenceli dakikalar geçirtebilir.
     ***
     "İstanbul Şehri Rehberi"nde haritalar da yer alıyor. Onları şöyle bir karıştırmak bile, artık özlem mi desem, burukluk mu desem, gülme mi desem, garip duygular yaratıyor insanın içinde.
     Sözgelimi, Mecidiyeköy neymiş? Nereden nereye gelmiş? Daha sonralarını da hatırlıyorum. Mecidiyeköy gerçekten köydü. Likör fabrikası, bir film stüdyosu, bahçe içinde bir-iki ev, dut ağaçları. Kent Şişli Tramvay Deposu’nda sona ererdi. Daha ötesi kışın kurtların indiği bir "çorak ülke". Hele Akatlar, Etiler... Tam dağbaşı. Şimdi Akmerkez’in, sitelerin bulunduğu yörede sadece güreşçi Gazanfer Bilge’nin ufak bir mandırası vardı.
     ***
     En iyisi geçmişi unutup bugünün "Adım Adım İstanbul"una bakmak. (Elli yıl sonra bu kitabı karıştıranlar da kimbilir nasıl eğlenecekler!)
     Çağdaş bir kent rehberi. "İstanbul’la tanışma" ile başlıyor. Tarihini, coğrafyasını verdikten sonra ulaşımdan "yeme içme keyfi"ne kadar İstanbul’u didik didik ediyor. Otellerin, lokantaların, müzelerin, sanat galerilerinin, kütüphanelerin, sahafların, vb. telefonlarını bile veriyor. Önemli yapıları (apartmanlar, hanlar da dahil olmak üzere) fotoğraflarıyla tanıtıyor. Sizi gerçekten adım adım dolaştırıyor sokaklarda.
     Kitabın sonuna bir sözlük ile bellibaşlı sokakların yer aldığı ayrıntılı bir "İstanbul şehir planı" eklenmiş.
     İstanbul’da oturuyorsanız, yaşadığınız kenti daha yakından tanımak istiyorsanız,
     bu "kutu"dan bir tane edinmenizi öneririm. Başka bir yerde oturuyorsanız ama yolunuz İstanbul’a düşecekse, "Adım Adım İstanbul" size bir tanışma olanağı sunuyor. Ama sadece öntanışma. Birbirinizi daha iyi tanıyınca ilişkiniz neye dönüşür, orasını bilemem.
     
     Yine 1934’e dönelim. İstanbul’da o sıralarda 2 bin 270 motorlu kara taşıtı varmış. 1070 umumi binek otomobili (taksi), 708 hususi binek otomobili (özel araba), 115 umumi otobüs, 78 yük kamyonu, 299 yük kamyoneti. Minibüsün adı bile yok. Otomobilcilerin sayısı 2 bin 672. Lokantacılardan (2 bin 884) sonra en kalabalık meslek grubu. Onları hamallar (2 bin 500), ekmek yapıcılar (2 bin 141), kahveciler (2 bin 75) ve arabacılar (2 bin 8) izliyor. En alçakgönüllü meslek grubunu ise leblebiciler (25) oluşturuyor. Kentte bulunan fabrika ve atölyeler de şöyle sıralanıyor: Dokuma (76), trikotaj (68), kereste ve marangoz (52), mensucat (43). "Gramofon plakı" ile 2, "gramofon makinesi" ile sadece 1 şirket ilgileniyormuş. Gel de İMÇ’yi düşünme.
     Gramofondan eğlence yerlerine geçelim. "İstanbul ciheti"nde 7 sinema, 3 tiyatro; "Beyoğlu ciheti"nde 14 sinema, 3 tiyatro, 8 bar, "Kadıköy, Üsküdar ciheti"nde 6 sinema bulunuyormuş. Beyoğlu’ndaki sinemalardan sadece birinin (Alkazar) varlığı sürüyor. Ötekiler ya yok olmuş ya da ad değiştirmiş: Artistik, Asri, Astorya, Ekler, Etuval, Glorya, Majik, Şık, vb. Sinema ve tiyatro sayısı, bar sayısıyla aynı oranda arttı mı? Elbette hayır. Yaklaşık 70 yıl içinde en büyük artış bar sayısındadır sanırım. Onu da bankalar ve camiler izliyordur.
     Bu arada "meskenler"i de unutmayalım. O yıllarda İstanbul’da 89 bin 762 ev, 1441 apartman, 3 bin 170 baraka varmış. Ahır sayısı 1353’müş.